Neşe ÖNEN
Dünya’da ve Evren’de barış istiyorsak!
14 Şubat 2021 Pazar

Sevgiye dair, eskilerin deyimi ile, bir kaç kelam etme günü bugün. Sevgi sözcüğü daha çok insana dair bir duygu olarak kabul edilir. Oysa doğadaki tüm canlıların sevgi duygusu taşıdığı ve bunu çeşitli biçimlerde ifade ettiği yadsınamaz.

Örneğin, evimizin kedileri; akşam oldumu, mutlaka aile bireylerinden kimi seviyorlarsa, O’nun kucağına atlayıp, okşanmak için kendilerine özgü çeşitli cilveler yaparlar. Kumkum adındaki gri tüylü kedimize, öteden beri, bahçemizde defalarca kuş yakalayıp, bir keresinde de minik bir tavşanı parçalayıp yediği için, pek muhabbet beslemem. Ne ilginçtir ki o da bunun farkında olduğu için bana hiç yanaşmaz, evin içinde her denk gelişimizde, bayağı bir hırlar bana. Oysa her gün defalarca okşayıp, minicik dudaklarından bir bebek gibi öptüğüm, tüyleri altın sarısı rengindeki kedim Bonciş, bir gün dahi onu okşamayı ihmal etsem, bütün vücuduyla ayaklarıma sürtünüp abanır, adeta ağlamaklı bir mırıldanmayla, onu sevmeyi ihmal ettiğimi hatırlatır.

Demem o ki, her canlının içinde, öz varlığına özen gösterenlere karşı, içgüdüsel bir sevgi doğması, kendiliğinden hasıl olur. Zira, sevgi duygusu, tıpkı korku, endişe vb. duygular gibi doğal yaşama ait süreçlerin bir parçasıdır ve bir elektirik akımı gibi çabuk yayılır.

İnsanlar, yaşadıkları toplumun kültürel kodlarına uygun tarzda, farklı sevgi gösterme biçimleri geliştirmişlerdir. Mesela, benim kuşağımda, yani şu an ellili yaşların üzerinde olanlar için söz etmek gerekirse; babalar çocuklarını öpüp koklamaz, çocuklarına duydukları sevgileri kolay kolay dışa vurmazlardı. Ya da şöyle diyelim; onların sevgilerini dışa vurma biçimleri, bugünkü genç nesillerin babalarınkinden çok farklıydı. Evine iyi bakmak için hiç bir fedakarlıktan çekinmeyen, çocuklarının annesini dövüp sövmeyen, ailesini koruyup kollayan babalar, çocuklarını çok seven babalar olarak övülürlerdi. Ben, ne annemin ne de babamın, bir kez bile başımı okşadığını ya da “canım kızım seni çok seviyorum” dediğini hatırlamam. Üstelik, annemin çok dayağını yedim. Ama her ikisinin de beni her zaman çok sevdiğini biliyorum.

Şimdi değişen teknoloji ve ilerleyen bilim sayesinde, yaşam kültürümüzü açığa vuran davranış modelleri ve biçimleri de değişti. Elbette, çağdaş ve örgün eğitim, bu değişimin en önemli motor gücüdür. Dolayısıyla, günümüz modern toplumlarında, “hem döverim, hem severim” gibi bir anlayışa pek yer yok diyebiliriz.

Sevgi, sadece, yakın aile bireyleri ya da arkadaş ilişkilerimiz üzerinden etiketliyebileceğimiz bir kavram da değildir. Sevgi; tüm dünya ve onun da ötesinde, evren ile olan iletşim bağlarımızın, temel motivasyonu olma özelliğini taşır ve bu bağlamda; karşıtı olan nefret duygusunun en güçlü panzehiri olarak, dinsel ve ruhani öğretilere, birincil perspektif açısı sunar. Tabiattaki tüm nesnelere, sevgi ile bakmamızın salık verilmesi bundan ötürüdür.

Sevgi sözcüğü, aynı zamanda, iktidarları ellerinde tutan güçlerin geniş kitleleri etkilemede, sık sık başvurdukları bir yöntem biçimi olarak göze çarpar. Bireyler arasındaki dayanışmanın mihenk taşı olarak, yüksek tonlamalarla, sevgi sözcüğüne vurgu yapılır! Ne yazık ki, bu elverişlilik sayesinde, kutsallık atfedilen bir kavram olarak referans gösterilip, küçük çıkar grupları ve iktidarların elinde, insanları aldatma ve sömürme amacıyla, yetkin bir araç işlevi görürler.

Netice olarak; sevgiyi, içerdiği anlama layık biçimiyle yaşamak ve yaşatmak için, onu sahtekarca kullanıp manipüle etmek isteyenlere karşı, ne yapay sevgi tümcelerinin ve şovlarının gölgesinde kalmalı ne de “hem döverim, hem severim” felsefesinin riyakarlığına maruz kalmalıyız! İkisinin orta yolunu bulmak mümkündür. Yani, seviyorsak; tıpkı kedim Bonciş’e gösterdiğim gibi  karşımızdakine içtenlikle hissettirmeli, sevmiyorsak; kedim Kumkum’un bana herseferinde hırlamasına sebep olduğum gibi, karşımızdaki incitilmemelidir... Anlamamız gereken şey; Dünya’da ve Evren’de barış istiyorsak, yolumuzun sevgiden geçmek zorunda olduğunu görmek ve bunun bilinciyle, yüreğimizdeki samimiyetle sevgiyi yaşamak ve yaşatmaktır. 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Değersizliğin olağan halleri
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İzmirli o üniversite bulutların üstünde!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Eğitim ve yeni müfredat
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bir Mayıs, çok renk…
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yeşil Yıkama ve İtibar Yönetimi
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva