İZMİR – İşte Ufuk Türkyılmaz’ın ABD ziyareti ve Yılmaz Özdil’e cevabını konu alan köşe yazısı:
'Meslektaşlarımdan biri, 'İzmir'in sokak çocuğu' olarak dillendirdiği Yılmaz Özdil'in yazısından da yola çıkarak, İzmir'deki gazete temsilcilerinin ABD'ye yaptığı seyahati yazıyor birkaç gündür.
Yalnız o değil, birçok meslektaşım da yazılarında ziyaretimizin perde arkasını irdeliyor.
Özellikle İzmir'deki internet medyası, Yılmaz Özdil'in seyahatimiz ile ilgili yazısını okurlarına aynen şu başlıklarla sunuyor, 'Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, İzmirli gazetecilerin Fethulah Gülen ziyaretlerini çarpıcı bir yazıyla kaleme aldı'. Başka bir sitenin başlığı ise, 'Yılmaz Özdil, İzmirli gazetecileri neyle suçladı? Diğer ve son bir başlık ise oldukça manalı, don lastiği gibi nereye çekersen çek. Başlık aynen şöyle'Yılmaz Özdil İzmirli gazetecilere fena çaktı'
Soru doğal içerik yanlış
Yazıları okuyunca 'beşer şaşar' yani 'her insan hata yapar' atasözünden yola çıkarak geriye dönüp seyahati şöyle bir hatırlamaya çalışıyorum. Kendimize çaktıracak ne hata yaptık diye düşünmeye başlıyorum. Bulamayınca da bize çakılan yazıları okumaya geçiyorum. Yazıların genelinde temsilcilere özellikle bir soru soruluyor.
Soru şu; Madem Fethullah Gülen'in yanına gittiniz, bu ziyareti neden gazetelerinizde yazmadınız?
Soru gayet yerinde ve sorulması da doğal. Ama ya yazıların içeriği, bakın ona itirazım var. Örneğin Yılmaz Özdil'in yazısı.
Bizden az önce gitmişler
Sevgili Özdil ziyaretimizle ilgili detay bilgilerin belli ki sağlam yerden. Ama abartılı, bilgin olsun. Örneğin çay ikramı, börek, çörek kısmı tam isabet olmuş. Takdir edersin ki, Türk misafirperverliği. Mogadişu'daki Türk'ün yanına da gitsen illaki ya memleketten getirdiği tarhanasından ya da açtığı börekten ikram edecek sana.
Gülen de öyle yaptı.
Yazında ilk kez yerel basın kabul edildi vurgusu yapmışsın o yanlış. Biz gitmeden birkaç gün önce senin de tanıdığın yönetici veya ulusal basından bazı gazeteciler ile işadamları oradaymış.
Gizemli bir şey yok ortada, İzmirli gazetecilerin kabul edilmesinde yazdığın gibi sürpriz yok anlayacağın.
Çiftlik diyorsun ya yazında gittiğimiz yere, o da yanlış. İnan o bölgedeki evlerin tamamı benzer nitelikte. Ama çiftlik değil. Bahçelerde ne öküz ne de tavuk var. Evlerin önü biraz yeşillik, çiçekler, süs havuzu vs.
Heyecanımız geçmişimizden
Evet! Yazdığın gibi heyecanlıydık çoğumuz. Ama o heyecanın nedeni henüz kaybetmediğimiz muhabirlikten gelen bir heyecandı. Seversiniz sevmezsiniz sonuçta, Türkiye gündeminden düşmeyen bir cemaatin liderinin yanına gidiyorduk. Elbette gazeteci olarak sormak istediğimiz sorular vardı. Alacağımız cevaplar, cevapları ABD'den nasıl geçeceğimiz, hangi gün yayına vereceğimiz heyecanlandırdı bizi. Yazının sonundaki ekstra enteresan dediğin yere de geleceğim. Yani ziyareti neden yazmadığımıza.
O sorunun cevabı
Davet edenlere açıp sorabilirsiniz. Başta ben olmak üzere birçok arkadaşım Fethullah Gülen'e yaptığımız ziyareti ve söyleşiyi yazmak istediğimizi söyledik kendilerine.
Yazmamızda hiçbir sakınca olmadığını söylediler bize. Yani ortada tembih falan da yok hani. Hatta görüşme sırasında yakalayamadığımız bazı detayları da mail yoluyla gönderdiler.
Yazacağımız haberde kullanılmak üzere resim de çekilmek istedik Fethullah Gülen ile. Önce uyardı bizi Gülen, 'Sizin için problem olmayacaksa neden olmasın' diye.
Resim de çekildik hocayla.
Ama sonrası, sonrası bana göre tamamen bir hata.
Çekindik açıkçası, yaftalanmaktan, bir yerlere monte edilmekten çekindik ne alakası varsa. Korktuk ama cemaatten değil, İzmir'in o meşhur yaftalama şebekesinden korktuk.
Yazmadık hata ettik
Oysa gündemden düşmeyen bir cemaat liderinin yanına gitmişiz, sorular sorup cevaplarını almışız, yazmalıydık. Bizi kovalayana dek soruları ardı ardına sıralamalıydık. Örneğin Türkçe Olimpiyatları etkinliği altında binlerce kişiyi stada nasıl topladığını sormalıydık.
Tam bir İzmir klasiği evet yaftalanmaktan korktuk, sormadık.'
Nedeni sadece bu. Yazmadık, hata ettik.