İZMİR - Balçova’da Kızılkanat Parkı’nda kurulan “Ekopazar Balçova”nın açılışında konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Türkiye’de tarımın ve hayvancılığın desteklenmek yerine ranta kurban edildiğini söyledi.
HER ŞEY RANT ÜZERİNE KURGULANDI
Tarım arazilerinden rantı yüksek olanların tarım vasfından çıkarılarak ranta açıldığını kaydeden Başkan Kocaoğlu, “6360 sayılı Belediye Yasası’yla da, özellikle sahillerdeki köy tüzel kişiliği arazileri, belde arazileri ve il genel meclisi arazileri, belli kurumlar, kuruluşlar adı altında dağıtmak ve rant elde etmek için, kazanmak için yapılan planlar adım adım uygulanıyor. Artık her şey rant üzerine kurgulandı. Hayvancılık bitti, tarım bitmiş, bitsin. Tütün bitmiş, bitsin. Hiç kimsenin umurunda değil. Halbuki toprak üretir, toprak ana üretir. Katma değeri yüksektir. Sermayesi azdır. Onun sayesinde yaşarız, besleniriz. Tarımı desteklemek, hayvancılığı desteklemek sudan ucuzdur. İzmir Büyükşehir Belediyesi borç batağındayken bile arazi yollarını asfaltladı, kooperatiflerden alışveriş yaptı. Ama hiçbir zararı olmadı. Çünkü tarımda çalışanlar üretiyor, çabalıyor. Fazla bir şey beklemiyor. Bunu bile yapmaktan imtina edenlerin, ülke insanları hakkında düşündüklerini hepinizin sorgulaması gerekir” diye konuştu.
BÖYLE DEMOKRASİ OLMAZ!
Maden lobisinin büyük başarı göstermesiyle, belediyelerin elinden ruhsat yetkisinin alındığını ifade eden Kocaoğlu şunları söyledi: “Yarımada’da bir tek Çamlı Barajı var. 350 bin kişiye su veriyor. Tam da biçilmiş kaftan. Çamlı Barajı neye feda edildi? Ülkeyi ve kenti kalkındıracak dünyanın en güzel Yarımada’sı bir avuç altına ve siyanüre terk edildi. Daha önce maden ve taş ocağı ruhsatını belediye veriyordu. Bu yetki alındı, valiliğe verildi. Neden? Belkahve’de taşocaklarını ıslah ettik. Çamlı’da ruhsat vermedik. Bunun için… Böyle demokrasi olmaz! Böyle kent yönetilmez! Sen beni ata, ben seni seçeyim; o da dönsün beni seçsin, böyle olmaz. Her şehrin halkı tarafından seçilmiş,oy verilmiş belediye başkanı var. Seçilmişlerin atanmışlar tarafından bypass edilmesine izin vermemeliyiz. Bunu beceremezsek, atı alan Üsküdar’ı geçiyor ve geçmek üzere.”
DİREN İZMİR!
EXPO’nun yapılacağı İnciraltı’nda 400 dönüm alışveriş merkezi ayrılmasını sert şekilde eleştiren Aziz Kocaoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Göreve geldiğimden beri ‘İnciraltı’nı adam gibi planlayalım. Kenti kalkındırmak için planlayalım’ dedik. İlk olarak da birinci derece doğal sit alanı olan İnciraltı Kent Ormanı’nı 2005-2006 yılında ağaçlandırdık. EXPO yapacağız ve burası yeşil alan olarak kalacak dedik. Dünya ölçeğinde düşük yoğunluklu, deniz kıyısında bir sağlık kampusu yapmak üzere planlamalara yaptık. Kültür Bakanlığı’yla bir noktaya kadar anlaştık. Sonra Çevre Bakanlığı’na geçti. EXPO’nun yapılacağı yere 400 dönüm alışveriş merkezi ayrılırsa ve 400 dönüm AVM’ye günde 10 binlerce araç girerse, burada sağlık yapılır mı? Burası dünya ölçeğinde sağlık kampusu olabilir mi? Tıp fakültesi olabilir mi? Karşı çıkmamıza ve anlatmamıza rağmen, şu andaki İnciraltı kent ormanına EXPO binalarını yerleştirip Paris’te sunum yaptılar, ‘Bunu yapamazsınız’ dedik, şerh koyduk. ‘İmzalamayız’ dedik. ‘Biz planladık, biz ağaçlandırdık’ dedik. Bunu yaparken iki amaç olabilir. Ya son derece cahiller, hiçbir şey bilmiyorlar. Dünyadan haberleri yok! Ağaçtan yapraktan da haberleri yok. Ya da 1250 dönüm alanı planlamak ranta açmak için kasten EXPO’yu kullanıyor olabilirler. Amaç tamamen sayılı bir rant alanı yaratmaksa, İzmirliler olarak sonuna kadar karşı çıkmak zorundayız. Direnmek zorundayız, yaptırmamak zorundayız. İzmir’in büyüdüğünü ve kalkındığını ve kimsenin engelleyemeyeceğini dünya alem gördü. 9 yılda bunu başardık. Şimdi güçlü bir finans yapısı ve çalışan üreten bir İzmir Büyükşehir Belediyesi var. Bu kenti yeniden önce Akdeniz çanağında sonra dünyada en saygın yere oturtmak için çalışıyoruz, başaracağız.”
SENDİKAYA ‘SAĞDUYU’ ÇAĞRISI
Ulaşımda önceki gün yapılan kontak kapatma eylemine değinen ve sendikayı sağduyulu olmaya davet eden Kocaoğlu, “Diğer bütün şirketlerle toplu iş sözleşmelerimizi bitirdik. Tek bir sendikaya bağlı 2 şirket kaldı. Diğer şirketlere verdiğimizin üzerinde zam verdik. Bu zammı yüksek alanlara az, orta alanlara biraz daha fazla ama düşük alanlara 2-3 misli vererek birbirlerine yaklaştırmaya çalışıyoruz. Bir sabah yine otobüsleri çalıştırmadılar. Dün de aynı eylem yapıldı. Hak aramak ayrı şey. 18 yaşından beri emekten yana mücadele ediyorum. Emekten yana emeğin hakkı için mücadeledeyim. Verebileceğimizi verdik. Arkadaşların bu tutumları, İzmirli hemşerilerimize zarar veriyor. Arkadaşların bu tutumları, sendikacıların bu tutumları, emeğiyle evine aş götürmek isteyen işçilere zarar veriyor. Sağduyuya çağırıyorum. Büyükşehir Belediyesi personelinin, hak arama bahanesiyle incitmeye, onları evine-işine götürmemeye hakkı yoktur. Niye grev yasağı konulmuştur, hayat durması diye. Başka konuda ne yapacaksan yap! Greve yasağı olmayan konuda istediğin eylemi yap, ben de senin yanındayım. Ama grev yasağı olan konuda grev yapma hakkını ben bize vermeyeceğim arkadaşlar. Buradan bütün sendikacı arkadaşlarımıza sağduyuya çağırıyorum. Tekrar değerlendirip toplu sözleşmeleri imzalamalarını diliyorum. Taşerona karşı bayrak açan tek belediye başkanıyım. İşçiye yaşam hakkını grev hakkını veren tek belediye başkanıyım. Bunu bana yapıyorlar. Haklarını verdiğim, elimden geleni yaptığım halde” diye konuştu.