HABERLER>GÜNCEL
31 Temmuz 2019 Çarşamba - 08:11

AYM, 'Barış Bildirisi' için gerekçeli kararı açıkladı

Anayasa Mahkemesi bir süredir tartışılan akademisyenlere hak ihlali kararının gerekçesini açıkladı . Gerekçede "Karar Anayasa Mahkemesi'nin bildirinin içeriğine katıldığı anlamına gelmez" denildi. Metinde mahkemeye yöneltilen eleştirilere yanıt sayılabilecek değerlendirmeler var .

AYM,  Barış Bildirisi  için gerekçeli kararı açıkladı

Yüksek Mahkeme, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adıyla hazırlanan metne imza atan 10 akademisyenin, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda hak ihlali kararı vermiş, ihlalin ortadan kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine, başvuruculara 9 bin lira tazminat ödenmesine de hükmedilmişti. 

Genel Kurulda, 8 üyenin ihlal kararına karşı 8 üye ihlal bulunmadığı yönünde görüş bildirmiş, ancak Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın "ihlal" yönünde oy kullanması nedeniyle "eşitlik halinde başkanın katıldığı tarafın oyunun geçerli sayılacağı"na ilişkin hüküm gereği bireysel başvuruda ihlal kararı verilmişti. 

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun kararının gerekçesi, internet sitesinden yayımlandı. 

Gerekçede, Anayasa Mahkemesinin, son 40 yıldır ülkenin büyük kısmında olağanüstü hal ilan edilmesini gerektiren, can kayıplarına yol açan terör olaylarının meydana geldiği bölgedeki, güvenlik durumunu ciddileştirecek sözler ve eylemler konusundaki endişelerin bilincinde olduğu belirtildi. 

"Anayasa Mahkemesinin, başvurunun odağında yer alan bildirinin belirli bir perspektiften ve tek yanlı hazırlandığı, abartılı yorumlar içerdiği, güvenlik güçlerine karşı incitici ve saldırgan bazı ifadeler barındırdığının da farkında" olduğu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi: 

"Bu bildirinin Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün korumasından yararlanması gerektiği yönündeki yorumları Anayasa Mahkemesinin bildiride yer alan düşünceleri paylaştığı veya desteklediği anlamına gelmez. 

Başvurucuların altına imza attıkları açıklama gerçekten de toplumun büyük çoğunluğu için kabul edilemez bir içeriğe sahiptir. Terörle mücadele eden devleti, halka 'katliam', 'kıyım' ve 'işkence' yapmakla suçlayan bir açıklamaya katılmak elbette mümkün değildir. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesinin hiçbir şekilde içeriğine katılmadığı sözler de ifade özgürlüğü kapsamında kalabilir. Bir ifade ya da açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilirken söz konusu ifadelerin doğru ya da rahatsız edici olup olmadıkları belirleyici olmaz. Bu noktada kullanılan sözlerin terör örgütünün şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir."

Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, açıklanan bir düşüncenin yetkilileri sert biçimde eleştirmesi, suçlayıcı keskin bir dil kullanması ve hatta tek taraflı, çelişkili ve subjektif olmasının, şiddete yönlendirdiği, topluma, devlete ve demokratik siyasal düzene yönelik bir tehlike ortaya çıkardığı ve buna bağlı olarak kişileri kanunlara aykırı eylemler yapmaya teşvik ettiği anlamına gelmeyeceği belirtildi.

Devlete yönelik eleştirinin sınırlarının, bireylere yöneltilen eleştirilere göre çok daha geniş olduğunda bir tereddüt bulunmadığı vurgulanan gerekçede, şu ifadelere yer verildi: 

"Yaklaşık 10 ay boyunca, 11 şehirde terör örgütüne karşı yürütülen ve milyonlarca insanın hayatını etkileyen operasyonların kamuoyu tarafından takip edilmesi ve operasyonlar hakkında değerlendirmeler yapılması normal karşılanmalıdır. Başvurucuların imzaladığı bildirideki düşüncelerin toplumun büyük çoğunluğundan açıkça farklı olduğu ortadadır. Ancak tam da bu sebeple bu tür açıklamalara karşı yargısal tepki verilmesi noktasında daha hassas davranılması gerekir. Çünkü bu tür müdahaleler kamuoyunun ülkede meydana gelen son derece önemli olayların farklı bir bakış açısından -onların büyük çoğunluğu için bu bakış açısının kabul edilmesi ne kadar zor olursa olsun- öğrenme hakkına ağır bir sınırlama getirmektedir.

Bildirinin imzalanmasına neden olan operasyonları yürüten kamu gücüne karşı ağır eleştirilerde bulunulabileceğinin öngörülmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül edilmesi gerekir. Tüm bu bilgiler dikkate alındığında başvurucuların mahkûmiyetlerinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği sonucuna ulaşılmıştır."

Başvurucuların hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırıldığı hatırlatılan gerekçede, bir başvurucu dışındaki başvurucuların mahkumiyet kararlarının açıklanmasının ise ertelendiği ve başvurucuların denetimli serbestlik tedbiri altına alındığı kaydedildi. 

Gerekçede, şu değerlendirmelere yer verildi: 

"Somut olayın koşullarında başvurucular hakkında, bazıları ertelenmiş olsa da zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği kabul edilen müdahalenin hedeflenen terör örgütü ve terörizmle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunması amacıyla orantılı olduğunun gösterilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

Kamu gücünü kullanan organlar, devlet politikalarına yönelik eleştirilere cevap verilmesi hususunda ülkedeki herkesten daha fazla imkana sahiptir. Özellikle son derece saçma ve ilgisiz bile görünse muhaliflerin haksız saldırı ve eleştirilerine farklı yollardan cevap verme imkanının olduğu durumlarda ceza kovuşturmasına başvurulmamalıdır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir." 

KARŞI OY GEREKÇELERİ
Karara katılmayan üyelerin karşı oy gerekçesinde ise başvurucuların imza attıkları metnin, imza atıldığı zamanda ülkenin içinde bulunduğu koşullar gözetilmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiği, çok sayıda güvenlik görevlisinin şehit düştüğü, çok sayıda sivil vatandaşın hayatını kaybettiği olayların güvenlik operasyonlarının sonucu olduğu belirtildi. 

Derece mahkemelerince verilen mahkumiyet kararlarının terörle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemler çerçevesinde meşru bir amaç taşıdığına işaret edilen karşı oy gerekçesinde, Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin 5. maddesinin de "doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun işlenmesi tehlikesine yol açacak bir mesajın (terör suçunun işlenmesi için alenen teşviğin) kamuoyuna yayılmasının ceza yaptırımına bağlanabileceğini" öngördüğü hatırlatıldı. 

Karşı oy gerekçesinde, bildiride açıkça ifade edilen "... Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını ... fiilen açlığa ve susuzluğa mahkum etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak ... hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir ...", "... Bu kasıtlı ve planlı kıyım ...", "... Devletin ... tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini ...", "... Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini ...", "... Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp, bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor ..." şeklindeki açıklamaların, derece mahkemelerince terör propagandası şeklinde değerlendirilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı kaydedildi. 

Karşı oy gerekçesinde, ifade özgürlüğüne bu yolla yapılan müdahalenin orantılı bir müdahale teşkil ettiği, derece mahkemeleri kararlarının bu nedenle ilgili ve yeterli olduğu belirtildi. 

Anayasa'nın "Başlangıç"ında da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölünmez bütünlüğünün özellikle vurgulandığına işaret edilen karşı oy gerekçesinde, Yükseköğretim Kurumlarını düzenleyen 130. maddesinde de "...Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Ancak bu yetki, Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin
bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez." hükmünün yer aldığı hatırlatıldı. 

Karşı oy gerekçesinde, şu tespitler yapıldı:

"Bu Anayasal düzenlemeler, öğretim üyeleri yönünden 'Devlete Sadakat' borcu yükleyen en üst hukuk normlarıdır. Bu normlara ilaveten 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 4/b ve 5/b maddelerinde de anılan düzenlemelere paralel hükümler yer almaktadır. Öğretim üyeleri için 'Milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği' aleyhinde 'bilimsel araştırma ve yayında' bulunma yasağı öngören Anayasa düzenlemesinin, aynı konuda 'ifade hürriyeti' serbestliği tanıdığı söylenemeyeceğinden, Anayasa'nın 26. maddesinin herkese tanıdığı düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin, Anayasa'nın 130. maddesinde belirtilen konuda öğretim üyeleri yönünden, 26/2. madde dışında ayrıca sınırlandırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Devlete sadakat ilkesiyle bağdaşmayacak sıfat ve isnatların ise esasen ifade hürriyeti ile karşılanması mümkün değildir. Yeri gelmişken işaret etmek gerekir ki genel olarak çalışanların ve kamu görevlilerinin işverenlerine ve Devlete
olan sadakat borçlarının ihlal edildiği durumlarda, AİHM ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleleri gerekli ve orantılı bulmaktadır. Bu nedenlerle, başvurucuların ifade hürriyetlerinin ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz." (NTV, AA)

 
Mehmet KARABEL yazdı... Baklava çarpsın ki biz masumuz hakim bey!
 
Ege Denizi'nde 4,6 büyüklüğünde deprem!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Mehmet KARABEL yazdı... Baklava çarpsın ki biz masumuz hakim bey!
Mehmet KARABEL yazdı... Baklava çarpsın ki biz masumuz hakim bey!
İzmir'de 4,5 ton saman yandı
Ödemiş ilçesinde bir süt işletmesine ait 2 katlı depoda çıkan yangında, ...
İzmir Valiliği'nden "muhtarlara Suriyeli talimatı" iddiasına yalanlama
İzmir Valiliğince, muhtarlara "kentteki Suriyelilerle ilgili sorunların ...
 
Torbalı’da söz eski işçilerde: Biz işten atılınca neredeydiniz?
Torbalı Belediyesi’nde 2014 yılına kadar çalışan ancak 2014 seçimlerinden ...
İzmir'in iki ilçesinde kaçak göçmen operasyonları
Çeşme ve Seferihisar ilçelerinde yapılan üç ayrı operasyonda, yasa dışı ...
Yaşar Büyükanıt'ın sağlık durumu ile ilgili açıklama
Aydın'ın Kuşadası ilçesinde rahatsızlanan ve tedavi için İstanbul'a getirilen ...
 
İzmir'de üniversite öğrencisinin sır ölümü: Daha 20'sindeydi...
İzmir'in Urla ilçesinde, makine mühendisliği bölümü öğrencisi Yunus Emre ...
İzmir'de günü birlik ev kiralayanlara ceza yağdı!
İzmir'de jandarmanın yaptığı huzur operasyonlarında, yasa dışı olarak ...
Pençe Harekatı'nda PKK'ya bir darbe daha!
Milli Savunma Bakanlığı, Irak kuzeyindeki Avaşin bölgesine düzenlenen ...
 
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çöl tozu meselesi: Yararlı mı, zararlı mı?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Cumhuriyet'i ve Atatürk’ü anlamak
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
O gün bugündür!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva