Yeşim YAVUZER / EGEDESONSÖZ - Uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan, 15. ve 16. dönem Zonguldak, 18. ve 22. dönem ise İzmir Milletvekili olan Kemal Anadol, 1950-1980 yılları arasındaki siyasal gelişmeleri ‘Filmi Geriye Sarınca’ adlı kitabında topladı.
‘Filmin sonrasına bakmak yerine, filmi geriye sarmak’ görüşünden hareketle kaleme aldığı kitabıyla ilgili Türk Parlamenterler Birliği’nde yapılan konferansta okuyucularıyla bir araya geldi. Konferansa eski ve yeni bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin yöneticileri katıldı. Işılay Saygın, Suat Çağlayan, Alaattin Yüksel, Mustafa Moroğlu, Bülent Baratalı, Erdal Karademir, Muharrem Toprak, Canan Arıtman, Mehmet Ali Susam, Cevat Durak, Sıtkı Kürüm, Serdar Yasa, Abdül Batur, Hüseyin Mutlu Akpınar, Gökhan Demirağ gibi isimlerin yanı sıra İzmir Baro Başkanı Aydın Özcan ile Anadol’un dostları ve okurları da konferansta hazır bulundu.
Gazeteci Ümit Yaldız, kitapla ilgili bir sunum yaptı. Katılımcılara kitabını anlatan Anadol, konferans sonunda ise kitaplarını imzaladı.
‘KİTABI OKURKEN TARİHİN TEKERRÜR ETTİĞİNE SANIKLIK ETTİM’
Kitabı matbaaya gitmeden önce okuduğunu söyleyen Yaldız, “Tarihsel ve siyaset merakı olan benim için çok kıymetli bir hazineydi, bir çırpıda okudum” dedi. Kitaptan aldığı notları paylaşan Yaldız, kitabın bir yandan biyografi niteliğinde olduğunu diğer taraftan ise, o dönemde tanık olduğu toplumsal olayları olabildiğince objektif olarak aktarmaya özen gösterdiğini ifade ederek, “Tarih derslerinde, tarih tekerrürden ibaret midir? Değil midir? tartışması yapılır. Tarihten ders almazsan tekerrür eder. Ben kitabı okurken, son 20 yıla yakından tanıklık etmiş genç bir gazeteci olarak, tarihin ülkemizde bol bol tekrrür ettiğine sanıklık ettim” diye konuştu.
‘KİTAP, ANADOL HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ DEĞİŞTİRECEK’
Kitabın Anadol hakkındaki düşüncelerin değiştirdiğini vurgulayan Yaldız, “İzmir’de, Kemal Anadol’un genel merkezde belli ilişkileri olan, o ilişkiler üzerinden siyasette var olan bir siyasetçi olduğunu duyarız. Fakat kitabı okuduğunuzda Anadol’un siyasi çizgisiyle ilgili düşünceleriniz değişiyor. Bu düşünceyi, bu iddiayı yalanlayan müthiş bir siyasi mücadele ve tırnaklarıyla kazınmış bir siyasi kariyer görüyorsunuz” dedi. En büyük hayranlığının ise, Anadol’un hafızasıyla ilgili olduğunu söyleyen Yaldız, “Yaşadığı yılların hiçbir santimetre karesini unutmadan, rakipleri dahil kimsenin adını soyadını, mesleğini atlamadan detaylarıyla kaleme alınmış inanılmaz bir hafıza karşısında şapka çıkarmak gerekiyor. Çok doyurucu bir eser. Kitaplar gelecek nesiller için yazılır, iyi ki filmi geriye sarmışsınız” diyerek sözlerini tamamladı.
‘GERÇEK DEMOKRASİNİN BAŞLANGICI 1950’DİR’
Kitabı yazarken bazı gerçeklerle karşılaştığını söyleyen Anadol, “1950-1980 yılları, Türkiye Cumhuriyeti demokrasisi için önemli bir dönemdi. 1950 yılı gerçek demokrasinin başlangıcıdır. 3 askeri darbe var. 2 başarısız darbeye karşın kalkınan bir Türkiye görüyoruz; eğitimiyle, sağlıyla, iktidarıyla, muhalefetiyle ve işleyen parlamentosuyla. Bu darbeleri atlatan bir ülke, elbette demokrasiye geçerken çocukluk hastalıklarını da yaşayan bir ülke. İleriye gidişten rahatsız olan iç ve dış güçler Türkiye’yi hızla 12 Eylül’e götürdü. Ben, gerek 12 Mart’ta, gerek 12 Eylül’de Türkiye’deki sağ, sol, mezhep, din tartışmalarının ve kavgalarının kendiliğinden olmadığını, birtakım güçlerin planladığını iddia ediyorum” dedi.
‘DÜNÜNÜ BİLMEYEN TOPLUM, YARIN İÇİN PROJE ÜRETEMEZ’
Türkiye’de 1950-1980 yılları arasında yaşananları herkesin bilmesi gerektiğinin altını çizen Anadol, “Biz, 1950-1980 arasını ciddi bir şekilde ayrıntılarıyla öğrenmek durumundayız. Israrla söylüyorum; 1950-19800 arasını detaylarıyla bilmeyenler, bilmediği halde öğrenmeyenler, aralarında tartışıp değerlendirmeyenler iyi politikacı, iyi gazete yorumcusu ve iyi siyaset yorumcusu olamaz. Çünkü dün, bugün ve yarını birbirine bağlayan tarihtir. Dününü bilmeyen bir toplumun, bugün lümpen bir yaşam biçimi içinde olması, yarın için de bir proje üretememesi kaçınılmazdır” ifadelerinde bulundu.