İzmir Adliyesi önünde yapılan törende Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre ve İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel'in Atatürk Anıtı'na çelenk sunmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu.
Adliye içinde devam edilen törende konuşan Cumhuriyet Başsavcısı Güre, yargının sorunları olduğunu ancak bunların aşılmayacak boyutta olmadığını belirtti.
Çözüm odaklı olduklarını, hiçbir zaman çatışmanın tarafı olmayacaklarını ifade eden Güre, şöyle konuştu:
"Gördüğüm kadarıyla devletin bütün kadrolarının, meslektaşlarımızın tamamının, sayın baro başkanı ve avukat camiasının tamamının burada bulunması genel olarak hedeflediğimiz yere doğru gittiğimizin güzel bir göstergesi, bundan da memnuniyet duyuyorum. Çünkü gerginlik bu ülkenin en büyük sorunlarından bir tanesi. Ama bu gerginliğin çözümü yine bizim elimizde. Bizim tek şiarımız var ve herkesin bilmesini istiyoruz; çözüm odaklıyız, sorunları yok etme odaklıyız. Çatışmanın hiçbir zaman tarafı olmayacağız. Biz bir siyaset figürü, siyasi figür değiliz, hiç kimsenin siyasi figürü değiliz. Biz bir yargı mensubuyuz ve yargı mensubu olarak hem devlet nazarında hem toplum nazarında nasıl bir sorumluluk beklendiğinin gayet iyi bilincindeyiz. Bunu yerine getirmek için şu an burada bulunan bütün paydaşlarımızla beraber yürümeye hazırız ve yürümeye devam edeceğiz."
Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyon Başkanı Oktay Tabur da adaletin toplum ve dünya için önemine vurgu yaparak, "Bugün 1 Eylül ve aynı zamanda Dünya Barış Günü. Adaletin olmadığı yerde barıştan bahsetmenin imkansızlığı aksi savunulamayacak kadar aşikardır." ifadelerini kullandı.
YÜCEL: ADALETİN TECELLİSİ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ
İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel ise adli yılın hayırlı olması temennisinde bulunarak, adaletin tecellisi için çalışmaya devam edeceklerini şu sözlerle ifade etti:
"Yargı camiasının tamamı adliyelerin ev sahibiyiz. Biz burada adaletin tecellisi için mücadele ediyoruz, elbirliği ile mücadele ediyoruz, hep beraber mücadele ediyoruz.
Önem veriyoruz çünkü hepinizin bileceği bir söz var: “İstiklal, istikbal, hürriyet her şey adaletle kaimdir.” Mustafa Kemal Atatürk böyle diyor. Mademki her şey adaletle kaim, o zaman sormak gerekmez mi, adalet nasıl kaim olacak? Asıl üzerimize düşen adaleti kaim kılmak, adaleti var etmek, adaleti görünür kılmak değil mi?
Her adli yılı sonsuz temennilerle açıyoruz; ama, sonuna geldiğimizde çoğunlukla bakıyoruz ki, bir hüsran yaşamışız. Elbette ki bağımsız yargı adaleti kaim kılacak, elbette ki savunma dokunulmazlığı adaleti kaim kılacak, elbette ki hakkaniyet ve vicdan adaleti kaim kılacak ve bizler yargı mensupları olarak tam da bunların tesis edilmesi için mücadele etmek zorundayız. Üzülerek söylemem gerekiyor, son dönemlerde yapılan bir araştırma yargıya olan güvenin yerle yeksan olduğunu gösteriyor. Bir dönemin en saygın, en güvenilen kurumları arasında yer alan yargı mekanizması maalesef yurttaşların gözünde o güveni yitirmeye başlamış, bir erozyon yaşıyor.
Kötülüğün yolu yakındır kolay ulaşılır ona. İyiliğin önüne ise alın teri ve vicdanı koymuştur Tanrı. Ve Kötülüklerin ilki ve en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır.” diyordu Platon yüzyıllar öncesinden seslenirken. Maalesef yargı bağımsızlığı adına umutsuz ve karanlık bir dönemi yaşıyoruz demiştim. Bu güven kaybı yetmezmiş gibi temsilcisi olduğum savunmaya yönelik de bir saldırı ile karşılaştık geçtiğimiz yıl. Savunma makamının bölünmesi ve siyasallaştırılması adına atılan bir adım vardı. Neyse ki meslektaşlarımız bu adımı, çıkan kanuna rağmen, boşa çıkardılar. Unutmamak gerekir ki güçlü bir savunma, güçlü avukatlık, güçlü barolar Türkiye’nin demokrasisinin, hukuk devletinin ve insan haklarındaki gelişmesinin teminatıdır, tarih boyunca böyle olmuştur, böyle olmaya da devam edecektir.
Peki bu içinde bulunduğumuz olumsuz koşullardan çıkmak için ne yapacağız? “Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayattaki gerçek trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.” diyordu, Platon bir başka sözünde. Yüzyıllar öncesinden “Güneşi görmek istiyorsan gölgeden çık.” diye sesleniyordu bir başka düşünür. Marx da diyordu ki, “Başkalarını özgürleştirebilmek için önce kendimizi özgürleştirmeliyiz.” İşte tam da buradan başlamak zorundayız. Yargı mensupları olarak, yargının bütün ayakları olarak kendimizi özgürleştirmek konusunda yola çıkmadan, mücadele etmeden, yargı ile ilgili sorunları çözmek mümkün değil. Binalar yapabiliriz. Binaları çok güzel bilgisayarlarla donatabilir, binalara çok sayıda personel alabiliriz. Ama yargı bağımsızlığını tesis etmediğimiz sürece bunların hepsi makyaj olarak kalacaktır.
Avukatlar olarak iliksiz ve cepsiz bir cübbe giyiyoruz. Anlamını hepiniz bilirsiniz, hiçbir gücün, hiçbir muktedirin, hiçbir menfaatin karşısında eğilmemenin temsilidir giydiğimiz cübbeler. Biz avukatlar bu cübbenin onuruna yaraşır bir şekilde mücadele etmeyi, yalnız kendimiz için değil, yalnız avukatlar için değil, yalnız barolar için değil, meslektaşımız olan yargının diğer sac ayakları için, ülkemiz için, çocuklarımız için, geleceğimiz için mücadele etmeyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu bizim herkese sözümüz olsun.
Mücadele gerektiren bir dönem daha başlıyor. Hepimizin omuzlarında büyük bir sorumluluk var. Biz İzmir Adliyesi’nde yargının bütün sac ayakları, birlikte çalışabilmeyi başardık, birlikte çalışabilmeyi başarıyoruz, konuşabilmeyi başarıyoruz, tartışabilmeyi başarıyoruz, birlikte önümüze bakmayı başarabiliyoruz. Yeni adli yıl tüm ülke için adaletin yılı olsun umuyorum."
Törene Vali Yavuz Selim Köşger, Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Ege Ordusu ve Garnizon Komutanı Orgeneral Ali Sivri, İl Emniyet Müdürü Mehmet Şahne, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Hilmi Atabay, bazı rektörler, hakim ve savcılar ile kurum ve adliye personeli katıldı.