İZMİR - Yabancı sermaye politikasında Türkiye'nin sektörel perspektifleri ön planda tutan seçici politikalara ihtiyacı olduğunu söyleyen Türeli, yabancı sermaye yatırımları miktarının ülkemizde özellikle 2005 yılından itibaren yükselişe geçtiğini, bununla birlikte, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında gözlenen artışların ülkemizin sermaye stokuna katkıda bulunan yeni yatırımlar yapılmasından çok, kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilme yöntemiyle blok olarak veya kısmen yabancı sermayeye satılması ile özel kesimdeki banka satışlarından kaynaklandığını söyledi. Türeli, doğrudan yabancı yatırım girişlerinin ekonominin lokomotif sektörü olan imalat sanayi yerine, hizmet sektörlerinde yoğunlaşmasının da yabancı sermaye yatırımlarından beklenen yararın ortaya çıkmasını engellediğini ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’de yazılı soru önergesi veren Rahmi Aşkın Türeli, 2005-2012 döneminde ülkemize gelen yabancı sermaye yatırım tutarının yıllar itibarıyla dağılımı ile bu yatırımların hangi sektörler üzerine yoğunlaştığını sordu. Türeli ayrıca, söz konusu dönemde yabancı sermaye yatırımlarının ne kadarının mevcut kamu kurumlarının özelleştirilmesine yöneldiği hakkında bilgi istedi ve yabancıların ülkemizde gayrimenkul alımlarının bölgeler ve iller itibarıyla dağılımına ilişkin açıklama talep etti.
BEKLENEN FAYDA GERÇEKLEŞMEDİ
CHP’li Vekil önergesinde şu değerlendirmelerde bulundu:“Cari açığın finansmanı açısından borç yaratmayan bir kalem olarak değerlendirilen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının miktarı ülkemizde özellikle 2005 yılından itibaren yükselmiştir. Bununla birlikte, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında gözlenen artışların ülkemizin sermaye stokuna katkıda bulunan yeni yatırımlar (yeşil saha yatırımları) yapılmasından çok, kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilme yöntemiyle blok olarak veya kısmen yabancı sermayeye satılması ile özel kesimdeki banka satışlarından kaynaklandığı görülmektedir. Buna ilaveten, doğrudan yabancı sermaye girişlerinde yabancıların ülkemizde gayrimenkul alımlarının miktarı da yıllık 2,5-3 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır. Diğer taraftan, doğrudan yabancı yatırım girişlerinin ekonominin lokomotif sektörü olan imalat sanayi yerine, bankacılık ve finans, taşımacılık, depo ve haberleşme gibi hizmet sektörlerinde yoğunlaşması da yabancı sermaye yatırımlarından beklenen yararın ortaya çıkmasını engellemektedir.”
CARİ İŞLEMLER DENGESİNİ DE ETKİLEDİ
Yabancı sermaye yatırımlarının uzun dönemde cari işlemler dengesi ve ekonomi üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkarabileceğini belirten Türeli değerlendirmesine şöyle devam etti: “Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının kısa dönemde döviz dengesine olumlu bir katkı yapmakla birlikte, ileride oluşacak kâr transferleri nedeni ile uzun dönemde cari işlemler dengesi ve ekonomi üzerinde olumsuz etkiler oluşturabildiği görülmektedir. Nitekim 2002 yılında 400 milyon dolar olan ülkemize gelen yabancı sermaye yatırımlarının kendi ülkelerine aktardıkları kar transferleri 2011 yılında 2,9 milyar dolara yükselmiş, ekonomimizin yavaşladığı 2012 yılında da 2,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu çerçevede, ülkemize ne olursa olsun yabancı sermaye gelsin yaklaşımı yerine, ülkemizin kalkınma ve sanayileşme amaçları ile uyumlu, yatırım, istihdam ve milli gelirin artışına katkıda bulunacak ve ekonomimizin uluslararası rekabet gücünü yükseltecek bir doğrudan yabancı sermaye politikasının geliştirilmesine şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır.”