Akdeniz’in en kadim tanığı olan zeytin ağacı, binlerce yıldır hem sofralarımızı hem ruhlarımızı besliyor. Dallarında yalnızca meyve değil, tarih, kültür ve barışın anlamı saklı. Bugün, Türkiye ile Yunanistan arasında kimi zaman dalgalanan siyasi ilişkilerin ötesinde, Ayvalık ve Midilli kıyılarında zeytin ağacı sessiz ama güçlü bir şekilde dostluğun köprüsünü kuruyor.
Zeytin dalı, antik çağlardan bu yana barışın evrensel simgesi. Eski Yunan mitolojisinde, tanrıça Athena, halkına zeytin ağacını armağan ederek hem bilgeliğin hem barışın tanrıçası olmayı seçmişti. Anadolu’da ise zeytin, kutsal kitaplarda “ölümsüz ağaç” olarak anılır. Bu iki kültür, ortak mitlerde ve ortak topraklarda yüzyıllardır aynı ağacın gölgesinde buluşuyor.
Ege’nin iki yakasında, Ayvalık ile Midilli birbirine bakan kardeş kıyılardır. Deniz araya girmiş olsa da,rüzgârın taşıdığı zeytin kokusu iki adayı birbirine bağlar. Her iki yakada da zeytin hasadı, yalnızca ekonomik bir faaliyet değil; bir yaşam biçimi, bir gelenektir.Ayvalık’ta sabahın erken saatlerinde başlayan toplama ritüeliyle, Midilli’nin dar patikalarından yükselen benzer sesler ortak bir kültürün yankısıdır.
Yıllar boyu süren göçler, mübadeleler ve acılar, bu iki toplumun belleğine kazınmış olsa da; zeytin ağaçları, insanların yeniden buluşmasına, anlatmasına ve affetmesine zemin hazırlıyor.
Bu yıl 20. Kez düzenlenen Ayvalık Uluslararası Zeytin Hasat ve Turizm Festivali’nin açılış paneli “Ege'nin İki Kıyısında Zeytincilik” konulu idi. Ben de panelin moderatörü olarak bu sözlerle başladım.
Panele Midilli Belediye Başkanı PanagiotisChristofas, Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ve Gömeç Belediye Başkanı Melih Bağcı katıldı. Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, Ayvalık ile Midilli arasinda sadece zeytin, zeytinyağı değil birçok ortak özellikli noktaları olduğunu söyledi. Başkan Mesut Ergin, “Ortak projeler üretilmesi konusunda hemfikiriz. Mesela sürdürülebilir üretim ve iklim dostu zeytincilik konusunda paneller, üniversitelerle işbirliği yapabiliriz diye düşünüyorum" diye konuştu.
Midilli Belediye Başkanı Christofas da konuşmasında zeytine Adalılar olarak tutku ile bağlı olduklarını ortaya koydu. Christofas zeytini ve zeytinciliği bölgenin birincil/yerel ekonomi, kültür ve gastronomi ekseni olarak görüyor; sürdürülebilir turizm, tarım ve bölgesel iş birlikleri çerçevesinde önemsiyor.Midilli’de 11 milyondan fazla zeytin ağacı olduğunu öğrendik başkandan.
Bugüne kadar bir tek zeytin ağacının inşaat için kesilmesine izin vermediğini söyleyen Gömeç Belediye Başkanı Melih Bağcı’nın konuşması sosyalist bakış açısını yansıtıyordu.
Hepsi birbirinden değerli panellerde çok kıymetli insanların görüşlerini dinleme şansı bulduk. İşin lezzet tarafıyla dikkat çeken oturumları başka yazılarda anlatacağım.
Ancak sevgili meslektaşlarımla bir araya geldiğimiz söyleşiden söz etmesem olmaz.
Zeytinin Gölgesinde Konuşulanlar
Ayvalık’ta her yıl olduğu gibi bu yıl da zeytin kokusu sokaklara sinmişti. 20. Ayvalık Uluslararası Zeytin Hasat ve Turizm Festivali, yalnızca bir ürünün değil, bir yaşam biçiminin bayramı gibiydi. Benim de moderatörlüğünü üstlendiğim “Zeytincilik ve Zeytinyağı Üretiminin Yaşadığı Sorunlar” başlıklı söyleşide, zeytin ve zeytinyağı üretiminin geleceğini, karşılaştığımız zorlukları ve bu toprakların bereketini nasıl koruyabileceğimizi konuştuk.
Söyleşinin konukları birbirinden değerli isimlerdi: Gazeteci ve tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, fotoğrafçı, gezgin ve belgesel yapımcısı Coşkun Aral, belgeselci ve yazar Nebil Özgentürk ile gazeteci veKit-Vak Yöneticisi Oya Pardak. Hepimiz, farklı deneyimlerden gelen ama aynı sofrada buluşan insanlar olarak, zeytin ağacının gölgesinde ortak bir endişeyi paylaştık: İklim değişikliği, artan üretim maliyetleri ve sektörel dağınıklık, Ege’nin bu kadim mirasını tehdit ediyor. O gün bize hatıra plaketlerimizi de değerli gazeteci yazar Işık Teoman takdim etti.
Söyleşi sırasında bir konunun altını özellikle çizmeden geçemedim. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde “Akdeniz Diyeti” başlığı altında Yunanistan, İtalya, İspanya, Fas gibi ülkeler yer alırken; Türkiye’nin bu listeye dâhil edilmemiş olması bana büyük bir haksızlık gibi geliyor. Çünkü zeytin, zeytinyağı ve Akdeniz sofrasının tüm zenginliği Anadolu kültürünün de tam merkezinde yer alıyor. Yüzyıllardır aynı güneşi, aynı toprağı ve aynı denizi paylaşan bu coğrafyada, biz de en az onlar kadar bu kültürün taşıyıcılarıyız.
***
Bu iki kıyının insanları, iyi bilirler ki zeytin ağacı sabır ister. Meyve vermesi için yıllar, kök salması için zaman gerekir. Aynı sabır, dostluk ve barış için de gereklidir.Son yıllarda hayata geçirilen “Zeytinin Kardeşliği” temalı girişimler, Ege’nin iki yakasında üreticileri, gastronomları, sanatçıları ve yerel yönetimleri bir araya getiriyor. Amaç yalnızca zeytinyağı üretmek değil; karşılıklı anlayışı, dayanışmayı ve sürdürülebilir barışı beslemektir.
Midilli’nin zeytinyağlı yemekleriyle Ayvalık mutfağı yan yana geldiğinde, aslında tarihin iki yakası da sofrada barışıyor. Zeytinyağı, hem ortak damak tadını hem ortak kimliği temsil ediyor.
Kökleri Aynı Toprakta, Dalları Barışa Uzanan Bir Ağaç
Bugün, Ege’nin tuzlu rüzgârı zeytin dallarını okşarken, bu iki ülkenin insanlarına hatırlatıyor: Barış, bir ağacın büyümesi gibidir; sabır ister ama kökleri bir kez tutundu mu, kolay kolay sarsılmaz.Ayvalık’ta, Cunda’da, Midilli’nin Plomari kasabasında ya da Petra kıyısında; aynı güneşin altında, aynı denizin tuzunu hisseden insanlar zeytinle birbirine bağlıdır.
Zeytin ağacı, kökleri Anadolu’da, dalları Ege’nin karşı kıyısında uzanan bir barış ağacıdır artık.
Onun gölgesinde oturanlar bilir: Gerçek dostluk, tıpkı zeytin gibi, zamana, emeğe ve iyi niyete dayanır.
Her konuşmamda dile getirdiğim gibi “Zeytin ağacı sabır ister. Kökü derindedir, meyve vermesi yıllar alır. Barış da öyledir aslında”.
Belki de bu yüzden Ege’nin iki yakasında insanlar birbirine hâlâ “zeytin gibi barışçıl ol” der. Biz Ayvalık’ta bunu bir kez daha hatırladık. Zeytin, yalnızca bir tarım ürünü değil; bir barış dili, bir kültürel hafıza, bir yaşam biçimidir. Ve onu korumak, aslında geleceğimizi korumaktır.