'Zeytinyağı şarap gibi değildir. Yaşlandıkça tadı kötüleşir, bir yılın sonunda artık eskimiş olur. Herhalde bu ayarlamayı doğa ana bilerek yapmıştır. Şarabı taze taze tüketmemizi gerekli görmez, bekledikçe güzelleşen tadına bakılırsa adeta tüketmeyip saklamamızı ister. Halbuki sanki zeytinyağını tasarruflu kullanmamızı istememiş, her zaman her alanda taze taze kullanmayı gerektirerek yaygın ve evrensel kılmıştır.'
Böyle diyor antik çağın yazarlarından Plinius 15. Kitabında... Demek ki bu işin sohbeti iki bin yıldır sürüyor...
Geride kalan hafta sonunda sevgili arkadaşlarım Neşe Aksoy Biber ve Berrin Bal Onur'un Balıkesir için hazırladığı üçlemenin ikincisi olan 'Zeytin Ülkesi Balıkesir' kitabının tanıtımı için Gömeç'te Akkızhan'da, Ayvalık'ta Ahmet Sucu'yu da andığımız Özgün Zeytin'de, Novavera'da, Kazdağlarında Mehmet Öngen'in Ramada Otelinde, Nimet Hanım Zeytinliğinde ve ülkemizin gurur duyması gereken bir nokta olan Baçem'de idik...
Balıkesir ülkemizin en zengin lezzet coğrafyalarından biri ama öncelijkle gerçek bir zeytin ülkesi. Berrin ve Neşe'nin '50 Peynirli Şehir Balıkesir' kitabının tanıtımına gittiğimizde Belediye Başkanı Yücel Yılmaz ile konuşurken, peynirin çok önemli olduğunu ama kentin aslında zeytin coğrafyası olduğunda hemfikir olmuştuk. Hafta sonu bizi büyük konukseverlikle ağırlayan Belediye Başkanı ile iki yıl önceki sohbeti andık.
İki arkadaşımı da kutluyorum, ortaya iyi bir iş çıkmış. Şimdi sırada Balıkesir'in ekmekleri varmış pek sevindim... Her yöresinde; ayrı bir kültürü, geleneği taşıyan Balıkesir'in ürün çeşitliğini, köklü geçmişini kayıt altına almak ve bu değerli mirası gelecek nesillere aktarabilmek için çabalayan Büyükşehir Belediyesi'ni de kutluyorum. Kendilerine çeşit çeşit ve çok iddialı isimler veren belediyelerin örnek almasını diliyorum...
Tanıtım benim için sevgili dostlarıma da iki yıl aradan sonra yeniden merhaba deme fırsatı yarattı.
Kitabın dikkat çektiği çok konu var. Önümüzdeki yazılardabu kitaba yeniden döneceğim. Ama 'yeni? dünya vizyonuyla eski? dünya idealleri?' konusunu bugün biraz tartışalım.
Dünya üzerindeki zeytin ağaçvarlığınınyüzde 98'i Akdeniz bölgesindedir. Ağacın son yıllarda dünyanın değişik noktalarında, Akdeniz iklimiyle benzerlik taşıyan bölgeler dışında da yetiştiği gözlenmektedir. Güney Amerika, Avustralya, Japonya, Çin, Güney Afrika, ABD California'da yetişen ve yağı çıkarılan zeytin, üzüm tarımında olduğu gibi 'Eski Dünya' ve 'Yeni Dünya' kavramıyla karşıkarşıya. Yeni zeytin dünyası küçük üreticilerin yanında milyonlarca ağaç dikili arazilerde mekanik yollarla hızlı hasatlar yapıyor ve son teknoloji sıkım tesislerinde kaliteli zeytinyağı elde etmek için her imkandan faydalanıyor. Amaçları köklü Akdeniz ruhunu bilgi ve iyi teknolojiyle yağlarına yansıtmak. Örneğin Güney Afrika Zeytin Derneği tanıtımlarında 'Yeni Dünya vizyonuyla Eski Dünya idealleri' sloganını kullanıyor.
Yeni plantasyonların hızlı gelişimi ve ticari yapılarına rağmen Akdeniz ülkeleri dünya rekoltesinin yüzde 90-95'ini, tüketimin de yüzde 75'ini gerçekleştirmeye devam ediyor. Binlerce yıldır süregelen Ege-Akdeniz zeytinciliğicoğrafyanın kendilerine bahşettiği bu ağacınyarattığı kültür mirasıyla yol alıyor. Bölge insanı için zeytin ve zeytinyağı sadece üretilip satılan bir ürün değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı, kolektif bilincin temel taşlarından biri, zengin mutfaklarının en önemli ürünü. Bu nedenle de üstün kaliteli yağ? denildiğinde Akdeniz ülkeleri hala ilk akla gelenler.
***
İşte bütün mesele burada .. Zeytin ve zeytinyağı bizler için sadece tarım, ticaret, sanayi değildir... Zeytin ve zeytinyağı tartışmasız kültür ve uygarlık ürünüdür. Ve bu nedenle zeytin ağaçları hep Akdenizli kalacaktır...
Bölge biyoçeşitliliğinin korunması başta olmak üzere bu konuda konuşulacak çok mevzu var. Döneceğim yeniden kitaba
Neşe ile Berrin'i bir kez daha tebrik ediyorum