Elon Musk’ın Nazi selamı benzeri bir hareketle gündeme gelişi, Trump hükümetiyle kurduğu yakın bağlar ve sonunda gelen ani istifa… Teknolojinin altın çocuğundan siyasetin gri adamına dönüşen bu hikâye, çağımızın en çarpıcı etik krizlerinden biri olarak kayda geçti.
Tesla, SpaceX, Neuralink ve X… Elon Musk’ın kurucusu ya da yöneticisi olduğu bu şirketler, 21. yüzyılın gündemini yalnızca teknolojiyle değil, hayal gücüyle de şekillendirdi. Mars hayali kuran, yapay zekâyla insan zihnini birleştirmeyi öneren bu adam, zamanla yalnızca bir mucit değil, bir kamusal figür, hatta bir siyasi aktöre dönüştü.
Özellikle X platformunu satın almasının ardından ifade özgürlüğü söylemini “sınır tanımaz bir serbestliğe” çevirmesi ve platformda aşırı sağa alan açması, onu yalnızca teknoloji çevrelerinin değil, siyasal analistlerin de dikkatle takip ettiği bir figür haline getirdi.
2025’in başlarında bir etkinlikte çekilen görüntülerde Elon Musk’ın kolunu sert bir şekilde yukarı doğru uzatması, kamuoyunda buz gibi bir etki yarattı. “Bu bir Nazi selamı mıydı?” sorusu, yalnızca sosyal medyada değil, uluslararası siyasal çevrelerde de yankı buldu. Her ne kadar Musk, bu hareketin “maksadını aşan bir selamlaşma” olduğunu iddia etse de, tarihsel hafıza bu tür sembolleri bağlamından koparmaz. Özellikle Holokost’un anımsandığı bir çağda, bu jest affedilir değildi.
X platformunda antisemitik söylemlere göz yumulması, aşırı sağ sembollerin filtrelenmemesi ve Elon Musk’ın bu süreçte Trump’a açık destek vermesi, söz konusu selamın tesadüf olmadığı yönündeki görüşleri pekiştirdi.
Donald Trump’ın 2024 seçimleriyle yeniden gündeme gelişi, ABD siyasetinde ikinci bir kutuplaşma dalgasını tetikledi. Musk, bu süreçte doğrudan Trump’ı destekleyen açıklamalarda bulundu, hatta onun seçim kampanyasına lojistik destek sağladığına dair bilgiler sızdı. Bazı kaynaklara göre, Musk için Trump hükümetinde danışmanlık ya da özel temsilcilik gibi bir rol bile konuşuluyordu.
Bu yakınlık, yalnızca siyasi değil, kültürel bir kırılmayı da işaret ediyordu: Musk gibi küresel bir vizyoneri, otoriter eğilimlerle anılan bir lidere bağlayan şey neydi? Cevap, büyük olasılıkla “mutlak güç” kavramında saklıydı.
Musk’ın selam skandalı ve siyasi pozisyonu, uluslararası düzeyde ciddi bir yankı buldu. Avrupa Birliği, özellikle Almanya’daki Tesla fabrikasında denetimlerini artırırken; birçok yatırım fonu Musk’ın şirketlerinden geri çekilme sinyalleri verdi. Almanya’da sendikalar, Musk’ın etik dışı tavırlarını protesto etti. İsrail başta olmak üzere bazı devletler, X platformuna erişimi kısıtlama tehdidinde bulundu.
Tüm bu gelişmelerin merkezinde, bir sembolün taşıdığı tarihsel yük vardı. Nazi selamı, artık yalnızca bir kol hareketi değil, iş dünyasında bile kabul edilemeyecek bir kırmızı çizgiydi.
Musk, bu sabah ( 29 Mayıs Perşembe) X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, “Özel hükümet görevlisi olarak planlanan görev sürem sona ererken Başkan Donald Trump'a israfı azaltma fırsatı sunduğu için teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.Musk, görev süresi boyunca başında bulunduğu Hükümet Verimliliği Departmanı'na (DOGE) ilişkin ise “DOGE misyonu zamanla daha da güçlenecek ve hükümet genelinde bir yaşam biçimine dönüşecek” değerlendirmesinde bulundu.
Musk'ın görevinden ayrılışı Başkan Trump'ın imzasını taşıyan ve büyük harcama artışlarını öngören bütçe ve vergi indirimi yasası konusunda yaşanan fikir ayrılığının ardından geldi.Yakın çevresine göre Musk, kamuoyu baskısından bunalmıştı. Ailesinden gelen tepkiler, çalışanlar arasında artan rahatsızlık, markaların platformdan çekilmesi ve medyada sert eleştiriler… Bunlar, istifayı kaçınılmaz kılmıştı.
Yeni Bir Elon Musk Mümkün mü?
Tüm bu gelişmelerin ardından geriye şu sorular kaldı: Elon Musk bu krizden ne öğrendi? Kamuya geri döndüğünde nasıl bir yüzle dönecek? Ve daha da önemlisi, sembollerin bu kadar güçlü olduğu bir çağda, teknoloji liderleri ne kadar “tarafsız” kalabilir?
Bir Nazi selamı, bir hükümete yakınlık ve ardından gelen sessizlik… Tüm bunlar, yalnızca Elon Musk’ın değil; dijital çağın etik sınırlarının da sorgulanması anlamına geliyor. Belki de artık mesele, “Bir kişi ne yaptı?” değil, “Toplum buna ne tepki verdi?” sorusudur.
Geçmişin hayaletleri, bugünün algoritmalarına sızabilir. Ve bazen bir selam, yalnızca bir selam değildir.