İşin ilginç yanı şu… Sancar ödülünü alınca, BBC’den aramışlar ve sormuşlar: “Türk müsünüz, yoksa Arap mı?” diye… Doğrusu ayıp etmişler. Dün bazı yayınlarda, Sancar’ın HDP’ye milletvekili de veren Arap aşireti Sancarların üyesi olduğu da yazıldı. Türkiye’de ‘muhalif ya da demokrat’ geçinenlerin bile aklından geçenler ortada, hâlâ zekânın değil de kimliğin peşindeyiz. Sancar’ın Türk mü, Kürt mü, Arap mı olduğu tartışılıp duruyor. Değerli bilim insanı Sancar da, tüm bu sorulara, “Ben Türkiye Cumhuriyeti ve ABD vatandaşıyım.” diye karşılık vermiş, ardından Milli Takım formasıyla fotoğraf çektirmiş. Bir kez daha yürekten kutlayalım Sancar’ı…
Kültürel anlamda değil de siyasi anlamda aşırı milliyetçiler, insanların tıpkı gölgeleri gibi olmazsa olmaz bir milliyetleri olacağını tartışmasız kabullenirler. Hem muhafazakâr hem de ırkçı olanlar ise, bu milliyetin dille, soy-sop ile ya da ırkla veya din ile belirlendiğini varsayarlar. Ama bu “gerici ırkçılık” sanmayın ki sadece bu topraklara has bir şeydir. Bütün dünya üzerindeki ırkçıların yoktur aslında birbirinden farkı…
Kim Arapları, kimi Türkleri, kimi Yahudileri, kimi Müslümanları, hepsi beraber olup zencileri ötekileştirip dışlarlar. Bilmezler ki, insan aynı insan…
Sadece şanslısı var, şanssızı var; iyisi var kötüsü var; çok akıllısı var az akıllısı var. Dikkate almamız gereken değerler başka olmalı… Bunları da bu çağda, burada saymayayım yahu…
Sancar’ın yolunu açan ilk başarılı insana gelince…
Bu değerli kişi Seferihisarlı Ali Rıza Bey’dir. Dostum Nezih Öztüre ile birlikte yayımladığımız “Teos-Seferihisar” adlı kitabımızda kendisinden söz etmiştik. Hakkında edindiğim bazı bilgileri, sizlerle de paylaşmak istiyorum.
***
Liseyi birincilikle bitiren Ali Rıza Berkem, Atatürk’ün öngördüğü bir program çerçevesinde Maarif Vekâleti tarafından Cahit Arf, Sabahattin Eyüboğlu gibi isimlerle beraber 1928 yılında Avrupa’da eğitim görmeye gönderilmiş.
Mustafa Kemal Paşa, İzmir’in kurtuluşunun ardından liselere yaptığı bir ziyarette tanımış Ali Rıza Berkem’i… Berkem, ülkenin ‘Başöğretmen’ine, ünlü Fransız kimyacı Lavoisier’nin “enerjinin korunumu yasası”nı özetleyen “Tabiatta yoktan bir şey var olmaz; var olan bir şey yok olmaz.” ilkesini Fransızcadan Türkçeye çevirmiş. İlginç ve sembolik bir tesadüf değil mi? Çünkü Berkem, Fransa’nın Montpellier kentinde dört yıl süren yüksek öğrenimi sonrasında, ‘Fizik Bilimleri Öğretim Lisansı’ diploması ve ‘Kimya Yüksek Mühendisliği’ birinciliğiyle mezun olduğu gibi; o yıl ‘Coulouma Ödülü’nü de kazanmış. Üniversitesinin bu ödülü verdiği ilk yabancı öğrenci olarak, Ali Rıza Berkem, yeni kurulan Cumhuriyetin ona verdiği akademik ve kültürel görevi, ülke sevgisi ve sorumluluk duygusunun etkisiyle üstün bir başarı ile tamamlamış. Ülkemiz bugün nereden nerelere geldi...
***
Türkiye'nin ilk ve tek uluslararası biyotıp ve genom merkezi "iBG-izmir", "Yaşam İçin Yaşam Bilimleri" teması altında gerçekleşen bir dizi bilimsel etkinlikle açıldığında açılış konuşmalarını yapanlardan biriydi. Nobel Tıp Ödülü Sahibi Sir Tim Hunt herkesin ilgisini çekti ama Aziz Sancar o kadar da ilgi çekmedi. Şimdi o toplantılara katılan herkes “Keşke tanışsaydık” diyordur… Ben de onlardan biriyim..
Medyada İBG-İzmir’i yazan ilk kişi olmakla övünürüm. 20 Mart Cuma günü Egede Sonsöz’de yayımlanan ilk yazılarımdan biri de bu konudaydı. Aradan geçen 7 ayda işler iyice mükemmelleşti, Enver Olgunsoy Hocamla İBG –İzmir ile ilgili sizlere kapsamlı bir dosya sunacağız önümüzdeki günlerde. Bilim dünyasındaki başarılı işleri yazmaktan gurur duyuyorum, zevk alıyorum. Çünkü gurur duyulacak işimiz pek az…
***
Ne kadar övünsek azdır. Hem Cumhuriyet ile hem de Sancar’ın başarısı ile…