'Sana söyleyemediğim şeyleri, piyanoma söylüyorum'
Nedim ATİLLA

Chopin hep böyleydi. Kendisine gösterilen sevgiye, alınyazısının mutluluklarına sadece bir an ilgi gösterir, sonra da herhangi bir kimsenin beceriksizliğine ya da gerçek hayatı dolduran ufak tefek aykırılıklara günlerce, haftalarca üzülürdü.

İşin tuhafı, gerçek bir acı onu önemsiz bir acı kadar kırmazdı. Onda acının niteliğini araştırdıktan sonra üzülmek gücü yok gibiydi. Coşkularının derinliği bu yüzdendi, o coşkuları meydana getiren şeylerle hiç mi hiç ilgili değildi.

Sağlığının o acıklı durumunu sorarsanız, onu gerçek bir tehlike belirdiği vakit yiğitçe kabullenir, anlaşılmaz birtakım rahatsızlıklar biçimini aldığı vakit de büyük bir üzüntüyle karşılardı. Sinir sistemi çokça gelişmiş bütün insanların alınyazısı ve hikâyesidir bu. (Salah Birsel)

***

23 Kasım akşamı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde Piyanist Emre Şen’i mükemmel yorumu ve vurguları ile dinlerken aklımda müzik dünyasının en duygusal ve romantik kimliklerinden biri olan Chopin’i düşünüyorum. Daha önce İdil Biret ve Gülsin Onay yorumlarını dinlediğim 2. Piyano Konçertosu’nu Emre Şen çalarken, Chopin’in ruhundaki esintiler sanki salonun her yerini dolduruyormuş gibi hissediyorum.

***

"Korkunç bir mektuptu bu. Acı tutkular, uzun süre bastırılmış bir sabırsızlık, birbiriyle çelişen duygular hep birden ortaya dökülüyordu. Üzerinde durulacak, ilgi çekici bir durumdu bu, ama Chopin’le ilgili oluşu insana acı veriyordu."

George Sand ile Chopin, en son 1848 martında, Paris’te, Madame Marliani’nin kapısında karşılaştılar. Konuşmaları birer kelimeyi geçmedi:

-           “Nasılsınız?”

-           “İyiyim.”

Ondan sonra birbirlerini bir daha görmediler. Büyük aşk sona ermişti.

*

Yıllar önce İzmir’den bir grup arkadaşla yapacağımız Katalonya gezisine gruptan 3 gün önce gitmiştim. Barselona’dan bindiğim feribot Mayorka Adası'na giderken, turizmin yarattığı bozukluklardan illallah demiş ada halkının ruh halini daha geminin içinde anlıyorum. Zaten sadece bir gece kalıp döneceğim. Adaya gidişimin tek nedeni var: Frédéric Chopin’in sevgilisi George Sand ile 1838/39 kışını geçirdiği, güzeller güzeli Valldemossa köyündeki manastırı ziyaret etmek. Sand’in de ‘A Winter in Majorca’ kitabını yazdığı mekân... Şimdi müze olmuş; edebiyat ve müzik meraklıları iki büyük sanatçının doruklarda yaşadığı aşka tanıklık etmiş duvarlara bakıyor ziyaretçiler. Zamanın ruhunu yakalamak için enteresan bir yerdi.

'Sana söyleyemediğim şeyleri, piyanoma söylüyorum.' diyen incelikli bir besteci ve bugün de romanlarındaki güçlü kadın karakterleri ve kadın erkek ilişkileri üzerine yazdıklarıyla dersler vermeye devam eden enteresan bir kadın Sand… Benzersiz bir ilişki yani.

Açıkçası Emre Şen’i bir kez daha dinlemek isterim bu eserde… İki hafta önce Çukurova Senfoni’de aynı eserde beraber sahne aldıkları İbrahim Yazıcı’nın konserden sonra dediği gibi, “Chopin’i Emre kadar güzel çalan dünyada azdır. O an ne hissediyorsa o kadarını anlatarak, sulandırmadan, alkış kaygısı taşımadan, yalın, içten ve samimi bir dille…”

***

Gecenin ikinci yarısında ise Prokofiev'in 1. Senfoni'si ve Rossini'nin La Gazza Ladra (Hırsız Saksağan) Uvertütü, şef Tulio G. Varas yönetiminde orkestramız tarafından seslendirildi. Rossini ve Hırsız Saksağan başlı başına bir yazı ve yorum gerektiren bir operadır ve aslında son derece siyasidir. Bir boş vaktimizde yazarız.

Özetlersek bu ayki Olten Filarmoni konseri de, yine iyi geldi, şifa oldu ruhlarımıza… Sonsuz teşekkürler.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/-sana-soyleyemedigim-seyleri-piyanoma-soyluyorum-/17903