Bukalemun renkli geçidi
Ayda ÖZEREN

Müzik Önerisi: Chameleon – Herbie Hancock

Artık iyi olanların değil iyi oynayanların dünyasındayız.

Ahlaki değerlerin yozlaştığı, toplumun tartıp biçmeden servis edilen ilk bilgiye inanmaları, akıl süzgecinin kalmadığı, bulunduğu ortama göre sürekli renk değiştirenlerin arasında insanın ne akıl ne de psikolojik sağlığını koruyacağı bir ortam bu.

Bukalemun, sürüngenler sınıfının Chamaeleonidae familyasından “belli etmek istedikleri duygulara” göre renk değiştirebilen, omurgalı hayvanlara verilen ortak ad. Bu hayvanları diğer sürüngen ve kertenkelelerden ayıran en büyük özelliği dilin ve gözlerinin alışılmadık biçimleri ve renk değiştirme yetenekleri. Dilleri kendi boylarından bir buçuk kat daha fazla uzunlukta, oldukça yapışkan ve bir jet uçağından beş kat daha hızlı hareket edebilir.

Gözleri bağımsız hareket eder; biri aşağı bakarken bir diğeri yukarı bakabilir.

Bukalemunun derisi pigmentler içeren bir yüzeysel tabakaya sahiptir. Derilerini sarı, yeşil, kırmızı, kestane rengi ve siyaha çevirebilirler benekler çizgiler oluşturabilirler. Bu renk değişimi kamuflaj işlevine yarasa da en yaygın olanı “sosyal sinyalizasyondur

Sosyal sinyalizasyon bukalemunun fizyolojik durumunu ve niyetini diğer hemcinslerine belli etmek için kullanılır. Saldırgan bir tutumdalarsa daha parlak, vazgeçtiklerinde veya itaat ettiklerinde daha koyu renkler gösterme eğilimindedirler.

Aslında kamuflaj olarak kendisini doğada saklayabilecekken niyetini tavrını açık açık belli edebilmeyi seçiyor doğanın bu en renkli sürüngeni.

Doğadan öğreneceklerimiz ne çok değil mi? Ya da örnek almamız gereken Allah vergisi durumlar…

Sosyal sinyalizasyondan nasibini almayan, niyetini açıkça ortaya koymayan, sahalara oynayan, kendi çıkarlarına göre doğruları manipüle eden veya yalan söylemekten kaçınmayan ne çok insan var etrafımızda…

Hayretler içerisinde kaldığımız omurgasız tavırlar, söylediklerimizi kendi lehine çarpıtanlar, bu yanardöner tutumlara karşı koruduğumuz sükûneti eziklik veya kabulleniş sayanlar…

Yorulmadınız mı bu prototiplerden?

Ahlaki değerlerini çevresine göre değiştirenler.

Prensiplerinden kolaylıkla vazgeçenler.

Maneviyattan dem vurup, menfaatten beslenenler.

Sana sadık olduğunu sandığın aslında sana değil de sana olan ihtiyaçları doğrultusunda sadık rolü oynayanlar.

Özgür iradesini çıkarlarına teslim edenler.

Kazananın ya da güçlünün yanında alkış tutanlar.

Maddi manevi dostluğunuzu sömürenler.

Kendi çıkarları doğrultusunda ortalığı karıştıranlar.

Aslında bukalemun karakteri gereği renk değiştiriyor. Oysa insanlar karaktersizlikleri gereği bulundukları ortamın rengini alıyor.

Bu yüzden bu tip insanlar için “bukalemun gibi” ifadesini kullanmak hiç doğru gelmiyor bana. Hayvana haksızlık. O sürüngen de olsa “omurgalı” ve rengini “özgür iradesine göre” belirleyen bir hayvan.

Bu insanlara prim veren bir ekosistem oldukça işimiz zor. Çünkü sözcükler tek başına kırmıyor insanı, o sözcüklerin arkasına saklanan ikiyüzlülük daha derin yaralıyor. Kendini korumaya almak güven duygusundan vazgeçmek gibi.

Kalbi düşman kendi dost, dışı hoş özü boş insanları fark edemiyoruz bazen. Gerçekleri görebilmek çok zorluyor bizi. Hangi yüzüyle karşı karşıya kaldığımızı bilemiyoruz çünkü.

Mış gibi yapanlar: dostmuş gibi, yakınmış gibi, vazgeçmeyecekmiş gibi, seviyormuş gibi, değer veriyormuş gibi, yanındaymış gibi, destek veriyormuş gibi sahte yüzleri birbiri arkasına saklı…

Sosyal sinyalizasyon “error” veriyor. İçinin dışının her şeyinin rengini değiştiriyor.

Toplum içinde itibar kazanayım, beğenileyim, sevileyim, onaylanayım, seçileyim, tercih edileyim gayretleri kişileri özünden uzaklaştırıp, bukalemun gibi bambaşka siluetlere dönüştürüyor. Kimse göründüğü gibi olamıyor ya da olduğu gibi görünemiyor. Sosyal medyayı bile tuhaf filtrelerle kandırmaya çalışıyor. Kasını şişiriyor, gözünü büyütüyor omurgasından da gerçekliğinden de gittikçe kopuyor. Kendi kurguladığı yalanla sanal gerçekle zaman içinde takındığı diğer yüzlerle yaşamayı doğru sanıyor.

Tutumlar girdiği topluluğa göre değişiyor. Bir kapıdan “kendini bilerek” girdiğini düşündüğün kişi diğer kapıdan bambaşka bir kafayla, vurdumduymaz ve kendini bilmez haliyle karşına dikiliveriyor. Özü sözü bir sandığının beğenilme ve takdir edilme duygularının esareti ile bir dansöz kıvraklığıyla sahnede yer aldığını görebiliyorsun.

“Allah iyilerle karşılaştırsın” duasına şimdilerde daha büyük bir iştahla âmin diyorum ben.

İyilerle karşılaşmak ne büyük bir lütuf.

İyilerle bir gelecek ne müthiş bir temenni.

İyilerle iyiliklerde kalabilmek ne şahane bir rastlantı.

Bukalemun gibi niyeti belli omurgası tek kendi özgür iradesiyle iyiyi doğruyu tercih eden, kendini bilen, özü sözü içi dışı bir rengârenk insanlar girsin hep hayatınıza…

“Allah hepimizi iyilerle karşılaştırsın, iyiliklerle donatsın, iyiliklerde çoğaltsın”



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/bukalemun-renkli-gecidi/17190