Dörtlü masa, bakar aşa
Hanzade ÜNUZ

Markette elimdeki poşetlerden biri yere düştü.

Manav reyonunun fırlama çırağı yerdeki poşeti gördü.

Kaşlarını kaldırıp işaret ederek seslendi:

“Abla altın düştü…”

Baktım, kıyma paketi yerdeydi.

Gramla alındığı için haklı tabii delikanlı.

 “Amman” dedim, hemen eğildim aldım.

Poşetin içindeki kıyma, ben ve yüzü sivilceli çırak bakışıp gülüştük.

***

Her markete girişte fiyat etiketlerini hayretler içerisinde okuduğunuzu biliyorum.

Çünkü hepimiz aynı durumdayız.

Son aylarda marketlerde sıklıkla tanık olduğum şey...

Birbirini hiç tanımayan insanların, ki bunlardan biri de benim…

Rafların önünde etiketlere bakarken, aniden kendi kendine söylenmeye başlaması.

Bu konuşmalar ilginç bir stilde, bir tür hipnoz altında gibi…

Gözler raftaki etikete sabitlenmiş halde yapılıyor.

Siz tereyağ etiketine kitlenmiş;

“Yuh, yok artık, pes yani…” gibi sesler çıkardığınız esnada…

Diğer  tarafta peynirlere göz atan bir vatandaş…

Gözleri başka bir etikete sabitlenmiş saydırmaya başlıyor.

Yan yana yükselen homurtular…

Etiket sohbeti bu yeni stilin adı…

Birbirine bakmadan gözler doğrudan etikete kilit halde yapılıyor.

Sonra hem şaşkın hem kızgın, alınabilecek fiyatta ne var acaba diye…

Kimse kimseye bakmadan sırtını dönüp farklı bir reyona yöneliyor.

Trajikomik durum kasada devam ediyor…

Kasadaki kasiyer kız toplam tutarı söylediğinde göz göze geliyorsunuz…

Başını iki yana sallıyor, “Herkes şaşkın” diyor.

Yüzünüzdeki hayreti üzgün üzgün onaylıyor .

Sonra gözleri bulutlanıyor, “Biz de alamıyoruz” diyor.

***

Sebze ve meyve fiyatlarına çok pahalı filan demek yetmiyor bana kalırsa.

Örneğin kayısı çıkmış, kilosu 70 lira.

Barbunyada etiket var 58 lira.

Ben bu fiyatları görünce manav arkadaşlara…

“Pahalı değil, saçma bu fiyat. Çok saçma, almam…” diyorum.

Saçma fiyatlı ürünleri protesto edip almıyorum.

Geçen yaz  örneğin börülceye takmış,  takibe almıştım.

Göztepe – Güzelyalı arası manavları izlemeye koyuldum.

İşin peşine düştüğümde öğrendim ki…

Urla’daki bir üretici semtteki  tüm manavları  bağlamış, börülce ondan soruluyormuş.

Bir tür börülce mafyası gibi olmuş, fiyatı o belirliyormuş.

İnat ettim börülceden almadım, makul bir fiyata inmedi diye.

Geçen yaz börülceyi protesto etmiştim…

Bu sene öyle geliyor ki barbunya ile bozuşacağız.

Dün barbunyanın fiyatını görünce…

Kıl bibere haksızlık yaptığı düşündüm.

Geçen hafta rafta kilosu 50 lira kıl biber gördüğümde gülmüş…

Çok kılsın be bilader demiştim içimden.

Hadi dedim, kıl biber de yemeyiversin vatandaş.

İyi de arkadaşlar…

Domates, salatalık, taze soğan, patlıcan, kabak, ıspanak, dolmalık biber, yeşil biber…

 Hepsi çok pahalı, saçma derecede pahalı.

Mercimek, nohut, fasulye zaten zenginler sınıfına atladı maşallah.

Peynir yemesinler, et yemesinler, süt de içmesinler ama..

Tencerede kaynatacak iki cücük de gerekiyor işte maalesef.

***

Son zamanlarda hep aynı şeyi düşünüp, işin içinden çıkamıyorum.

Aklımdaki soru sabit…

‘Dörtlü Masa’daki insanlar karınlarını nasıl doyuruyor?

Yani dört kişilik  bir aile  evde pişen bir öğün yemek için minimum kaç lira harcıyor?

O cefakar anne pazardan ne alıyor, tencerede ne kaynıyor…

Aile sofrasında dört kişinin tabağına ne konuyor.

Kahvaltıyı geçtik diyelim, her gün iki öğün sıcak  yemek olsa o masada.

Gerçekten havuz problemi gibi anlaşılmaz bir bulmaca.

En ucuz yemeklik ürünlere bakıyorum; soğan, havuç, patates.

Etsiz bile olsa sebzesi, yağı, salçası derken en basit bir tencere yemek en az 50 lirayı buluyor.

Hadi salatasız oturdunuz sofraya…

İki kaşık yoğurt koysan yanına, ekmeğiyle beraber etti mi…

‘Dörtlü Masa’ da bir öğün yemek minimum 100 lira.

Evde sofraya dört kişi oturup kalktınız, iki öğün eder günde 200 lira…

Ayda 6 bin lira sadece sofraya konacak tek çeşit yemek için gerekiyor.

Hangi 6 bin lira, hangi aile, hangi mutfak, hangi tencere?

***

Diyorum ki, ‘Altılı Masa’ Ankara’da toplaşıp duruyor hazır…

Saray’ın sevilen meyvelerinden ejder yemiyorlardır elbette ama...

Bir seferinde masaya altı tabak koysunlar, bir tencere de yemek.

Sonra oturup ‘Dörtlü Masa’nın derdini kaşıklasınlar birlikte.

Bakalım onların tencere kaça pişiyor görelim?

2023’te aşçıbaşı kim olacak…

Önümüze ne yemek koyacak öğrenelim.

Sonuçta, “Dörtlü Masa” pişecek aşa bakıyor…

Tenceresel çözüm arıyor.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/dortlu-masa-bakar-asa/17158