Atansiyon… Reputasyon
İhsan Özbelge ÖZDURAN

Kış iyiden iyiye bastırdı… Kasım ayının son günleri …
Hava puslu… Sert rüzgarlar esiyor…
Yaşadığımız onca sıkıntının peşine takıp getirdikleri ve önüne alıp götürdükleri ile…
Memleketimizin tansiyonu bir hayli yüksek…
Tansiyon yüksekliğinin insan vücudunun her bir organına yaptığı…
Ve bütün yetileri sekteye uğratan, o bildiğimiz olumsuz tesirleri ile …
Memleketimize hayatiyet veren, devletin tüm organlarına verdiği zararları da yaşayarak öğreniyoruz.
“Gittikçe dikleşiyor hayat yokuşu…” diyen eski bir şarkının sözlerindeki gibi…
Gittikçe dikleşen hayat yokuşunu tırmanmaya zorlanıyor, zorlandıkça nefessiz kalıyoruz
Acilen… Bol güneşli aydınlık havalara ve bol oksijene ihtiyacımız var.
***
İlle de itibar derlerdi de eskiler… Başka bir şey demezlerdi…
Yani, hayat düsturu niteliğinde mütalaa ettikleri ‘saygınlık’
Ya da günümüzün plaza dili ile reputasyon …
Hangi terminolojide kullanılırsa kullanılsın…
Tansiyonu düşük tutan, nefes aldıran kıymetli bir kavramdır ‘itibar yönetimi’
Memleketteki gergin siyasi tablonun yarattığı yükselen tansiyon ile…
Türk parasının, yabancı para karşısında hızla itibar kaybettiği devalüasyon…
Sebebi hiçbir kelimenin arkasında saklanmayacak kadar sarih olan hayat pahalılığı…
Ve halkımızın belini büken geçim sıkıntısı, yaşama sevincini yok eden sonuç: Enflasyon.
Oysa ki…
“İstiklalin tamamiyeti ekonomik bağımsızlıkla mümkündür” diyen M.Kemâl Atatürk
Ve… 1930 yılında çıkarılan 1567 sayılı ‘Türk parasının kıymetini  koruma kanunu’ olarak bildiğimiz …
Kıymeti büyük bir kanun…
Halk arasındaki bilinirliği ile: Türk parası; ayaklar altına atılmaz, tahrip edilemez, buruşturulamaz, yakılamaz, kıyısından köşesinden koparılamaz yani fiziksel olarak eksiltilemez diye ezber edilirken…
Devlet işleyişinde ise: Bağımsız bir ulusal ekonominin, sanayiileşmenin, yerli üretimin…
İthalatı azaltmanın ve de  ihracatı artırmanın önemine  işaret ediyordu…
Bu gün geldiğimiz noktada ise… Hiçbir surette koruyamadığımız Türk lirasının itibarı…
Ülkenin tansiyonu yükseldikçe, paramızın gün be gün yaşadığı büyük güç kaybı ile...
Yaşadığımız… Son kırk yılın en büyük ekonomik buhranı…
Kapıda soğuk kış günleri… Ve gittikçe dikleşen hayat yokuşu.
***
Kasım’ın son günleri… Bir 24 Kasım Öğretmenler Günü daha geride kaldı…
Hiç değişmedi… Yine aynı minval üzere…
Günün anlam ve önemini belirten sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapıldı, yazıldı, çizildi, anlatıldı…
Geleceğimize yön veren öğretmenlerimizin günü kutlandı.
Cumhuriyet’in yapı taşlarından olan harf devriminin hemen arkasından başlatılan eğitim seferberliğinin önemine binaen…
Atamızın, millet mektepleri başöğretmenliği sıfatını kabul etmiş olduğu 24 Kasım tarihi…
Ve eğitim sistemimizin bu günkü durumu…
Köylerin, mahallelerin okulsuz ve öğretmensiz, ışıksız kaldığı taşımalı eğitim sistemi ile…
Yüz yüze kaldığımız eğitim sistemsizliği ile yaşanmakta olan…
Yarı aydınlık, yarı karanlık… Alacakaranlık durumu…
Kayıt altına alınan rakamlara göre…
Ülkemizde öğretmen açığı sayısı ile atanamayan öğretmen sayısının düşündürücü boyutları ile…
Yakın bir gelecekte atanamayan öğretmen sayısının bir milyona ulaşacağı gerçeği… 
Ve… Her yıl, diplomalı işsizler ordusuna katılan…
Ya da başka bir meslekle hayatlarını idame ettirmeye çalışan binlerce öğretmen…
Yine bir öğretmenler günü seneyi devriyesinde… 
Bu milletin eğitim neferlerine verilen değeri, başöğretmenimiz Atamızın şu sözlerinde bulmak mümkün…
“Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, toplumu gerçek ulus haline getirirler…”
Geçmişten günümüze… Ulusumuza ışık olmuş tüm öğretmenlerimize minnet ve saygı ile.
***
Bugün 25 Kasım…
Birleşmiş Milletler tarafından 1999 yılında ilan edilen …
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü… 
Yine… Sadece yazılı metinlerde kalan…
Sosyal medya hesaplarından yapılagelen sanal paylaşımlarla…
Dillere pelesenk olmuş söylemlerle altı çizilmekte olan kadına şiddet konusu…
Ve sadece İstanbul Sözleşmesinden çekildiğimiz geçtiğimiz yılın Mart ayından bu yana
En temel insani hak olan yaşama hakkı elinden alınarak ,hayattan koparılan 200 kadın…
Ve…
“Kadın bizde en kutsal varlıktır”“Kadına şiddet insanlık suçudur” söylemleri gibi …
Günün anlam ve önemine binen söylenmiş olan ve hiçbir anlam ifade etmeyen bütün muğlak ifadeler şöyle dursun…
Bundan böyle… Geleceğe dair kurulacak olan tüm umut  cümleleri…
Ancak, kadını incitilmemiş bir toplumda, toplumsal uygarlığa ulaşabileceğimiz bilinci ile kurulmuş olsun…
***
Takvimler 26 Kasım’ı gösterdiğinde ise… Zeytin hasat mevsimi kapsamında…
Uluslararası Zeytin Konseyi (IOC) girişimleri ile ve Unesco’nun aldığı kararla…
Somut olmayan kültürel miras listesine eklenen kutsal zeytin ağacı…
Ve 2019 yılından bu yana, 26 Kasım tarihinin Dünya Zeytin Ağacı Günü olarak kutlanması kararı…
Ve bu konuda yapılacak eylemler ve söylemler düşecek yine gündeme…
Zeytin… Antik çağlardan bu yana; tüm kültürlerde sağlığın, barışın, umudun, aydınlığın ve geleceğin simgesi olmuş…
Tüm semavi dinlerde kutsal kabul edilen, bilge ağaç.
Ulu önderimizin talimatlarıyla hazırlanarak,1939 yılından bu yana yürürlükte olan…
Defaatle değiştirilmeye çalışılan ‘zeytin yasası…’
Bir tarafta…
‘Zeytinime dokunma’ diyerek haykıran zeytin üreticisinin yüreğine saplanan hançer…
Rant hesaplarına kurban edilerek kesilen binlerce zeytin ağacı…
Azalan ağaç sayısı… İklim krizi ile düşen ağaç verimi ve artan maliyet hesapları…
Bir diğer tarafta…
Ulusal Zeytin Zeytinyağ Konseyi’nin (UZZK ) yaptığı bu yıla ait rekolte tespit çalışmalarının açıklanan sonuçları ile…
Zeytin üretimimizin yüzde otuz iki oranında artacağı yönündeki bakanlık açıklamaları…
Ve… Altın sıvı dediğimiz zeytinyağ ile ilgili dış ticaret hedefleri…
Ne diyelim… Şaşkınlıklarımızın önüne geçen idrakimiz ile…
Bilge zeytin ağacının sabrı ve dayanıklılığı ile farkındalıklarımız artsın.
***
“Hava soğudu, Kasım’ın son günleri / Kar yağacak , bembeyaz olacak unutulmuşluğum…”  diyor ya bir şiirinde Edip Cansever…
Tohum toprağın derinlerinde…
Elbet güneş açacak… Umutların üzerine yağan karlar elbette ki eriyecek…
Toprağın derinlerinde köklenen tohum, hiç şüphesiz ki yeniden yeşerecek.
Tüm doğruların ışığı olan o kadim öğretileri yeniden ezber ederek…
İncinen, incitilen, örselenen tüm kutsal bildiklerimize yapacağımız iade-i itibar ile…
Unutulmuşluklarımızı unuttuğumuz , aydınlık zamanlara erişmek dileği ile.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/atansiyon-reputasyon/16597