Hoş gör sen…
Ayda ÖZEREN

Bedenlerimiz gibi ruhlarımız da hapis.

Güneş görmeyen vücutlarımız, aklımızla dalga geçen sağduyudan epey uzak haber duyumlarımız ve gittikçe kararan ruhlarımız kavgaya her an hazır, bir saman alevi gibi her şey birden bire parlayıp birden bire yok olabilir. Dostluklar, ilişkiler, işler güçler hatta yaşamı bile sonlandırmamız mümkün bu öfkeyle…

Market sırasındayız. Kasiyerin beti benzi atmış müşterinin tehditleri, bağırışları, hakaretlerine haksız yere maruz kalıyor. Suskun…

Atm sırasındayız. Makineyi tekmeleyen, yumruklayan kendinden geçmiş bir vatandaş. Küfür ve şiddet eşliğinde etrafa yaydığı korku…

Eşimin aşı sırasındayız. Mesafeyi korumak isteyenler sırasını kaptırmak istemeyenler ile karşı karşıya, güvenlik canından bezmiş kapıda bir gölge. Sağlık mensupları zaten fazla mesai ve cehalet kıskacında. Haykırışları bezgin…

Görev bilincinin ve insanlığa karşı sorumluluklarının hala farkında olup dibine kadar kullanmış ve hala tüketmemiş Dünyadaki tek meslek erbabı onlar.

İşin kötü tarafı en çok isyan etmesi gereken en fazla yükün altında ezilenler de onlar.

İnsanımız okumuşu, okumamışı, şehirlisi, köylüsü, yaşlısı genci tahammülsüz. Yönetenlere, sisteme olan kızgınlığını sıradakine, yanındakine, berindekine savuruyor. Saygı yok hoş görü yok.

Biz yok BEN var. Siz yok sen kimsin (-ulan) var…

Hâlbuki hoş görü “ben insanım, Allah’ın yarattığı biricik kuluyum. Senin de insan olduğunu düşünüyorum ve Allah’ın yarattığına inanıyorum. Allah’ımı seviyorum, onun yarattığına da sevgi besliyorum” diyebilmektir.

Yaratılanı hoş gör Yaradan’dan ötürü diye ne güzel özetler Yunus Emre hoş görüyü.

Hoş görü sadelik, doğruluk ve iyiliktir. Bunlar varsa zaten büyüklenme, diklenme ve hor görme yoktur.

Hoş görü bizim istediğimiz gibi mutlu olma değil, ortak bir anlayışta birleşebilme ve beraber mutlu olmaya çalışma veya başkasını mutlu edebilme büyüklüğüdür.

Hoş görü bizim gibi düşünmeyene, inanmayana, davranmayana, yaşamayana, olmayana saygı duymak, nazik davranmaktır.

Hoş görü hatalara ve eksiklere rağmen insanların ilerlemesini sağlar. Geçmişi değil ama geleceği değiştirebilme imkânı verir.

Hoş görü bir nezaket sanatıdır. Nezaket içten gelir, parayla satın alınamaz ama her şeyi satın alabilecek içsel bir güçtür.

Ekonomi, demokrasi, üretim, eğitim değildir tek başına hoş görü eşlik eder uygarlığa, insanlığın en büyük sınavıdır. Pandemi ortamında uygar bildiğimiz onlarca ülkenin tutum ve davranışları insanlığın bu sınavdan geçemediğinin de çok acı veren bir göstergesidir.

Sürekli haksızlığa uğradığını, kazık yediğini, arkadan vurulduğunu, hiç sayıldığını, hor görüldüğünü düşünenler nasıl hoş görü sahibi olabilir?

Sevgiyi, şefkati, paylaşmayı, merhameti, özgüveni tatmayanlar nasıl nezaket sergileyebilir?

Kendi sesini duyuramayan, açlıkla sınanan, vaaz ve vaatlerle karnının doyduğu varsayılanlar nasıl anlayışlı olabilir?

Işık hızında insanlığımızı yitiriyoruz. Bizi biz kılan değerlerimiz giderek yok oluyor. Biz yokluğu gören, azla yetinen, paylaşmayı bilen, mücadele eden, olmayanı soframıza buyur eden, ayıbını yüzüne vurmayan, hatalardan ders çıkaran, sabreden, şükreden, büyüklerimize saygılı küçüklerimize sevgi dolu ve şefkatli kalabalık giderek yalnızlaşıyoruz. Evlerimizde kurallara, genelgelere, yasaklara uyan, metanetini, akıl sağlığını korumaya çalışan bizler giderek içimize kapanıyoruz. Hoş görmek de boş vermek de giderek zorlaşıyor.

Halil Cibran’ın dediği gibi “ Suskunluğu gevezeden, hoşgörüyü müsamahasızdan, nezaketi terbiyesizden öğrendim. Ne garip ki tüm bu öğretmenlerime karşı oldukça nankörüm” 

Hoş görebilmek, boş verebilmek ve derin bir oh çekebilmek…

Hıdırellez dileklerim…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/hos-gor-sen-/15963