Ajans dinlerken…
İhsan Özbelge ÖZDURAN

23 Nisan 1920...


Türk milletinin iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir...

Bir asrı geçen bir süre içinde yetişen nesillerin çocukları olarak bunu böyle bildik böyle belledik biz...

Keza, KKTC ve Kosova Türkleri’nin de  bunu böylece bildiği ve canı yürekten inandığı gibi...

Bu bayram sevincinin ulu önder M. Kemâl Atatürk tarafından çocuklara armağan edildiğini de biliriz, adımızı bildiğimiz gibi...

Tam da, bu şanlı günün anlam ve önemini anlatan bir yazıyı kaleme almaya çalışırken...

İlk kağıt fabrikamız Seka’nın 18 Nisan 1936’da kuruluşunu Türk kağıtçılık günü olarak nitelenmesini ve bu şuurla  başlayan eğitim seferberliğini...

Bu seferberliğin temellerine konulan ilk harç olan köy enstitülerinin 17 Nisan 1940 tarihindeki kuruluşu ile yurtta yarattığı o büyük heyecanı...

Ve  o muhteşem Cumhuriyet meşalesinin aydınlanma yıllarının yetiştirdiği o kıymetli öğretmenlerimizi...

Ve kıymeti bilinemeyen köy enstitülerinin avucumuzun içinden nasıl da bir sabun gibi kayıp gittiğinin hikayesinden bahsederken...

Bu günlerimizi sağlayan ulu önderimiz ve dava arkadaşlarını rahmetle yad ederek yarınlarımıza ettiğim dualarla yazımın son satırlarında iken…

                              
Gece yarısı ajansından düşen bir haberle artıverdi şaşkınlığım...

***
Ajans’ın aktardığına göre...

Bir ulusun kurtuluş destanını dile getiren M. Kemâl Atatürk’ün “Nutuk” adlı eserinin öğrencilere dağıtılması, bir millî eğitim müdürlüğünce “uygun bulunmadı” şeklinde idi...

Resmi kayıtlara göre...
3 bin 997 kitap okumuş olan, ana dilimiz Türkçe’den başka yedi dil bilen, tüm dünyanın saygı duyduğu bir liderin kaleme aldığı eserden...

Yani NUTUK’tan söz ediliyordu...

Velhasılı, bu eserin çocuklarımıza hediye edilmesi, bir ilin milli eğitim müdürülüğü tarafından nedense “uygun bulunmamıştı”

***
Nutuk... 

M. Kemâl Atatürk’ün kaleme aldığı ve meclis kürsüsünden altı gün süren konuşma metni ile aktardığı ulusumuzun kurtuluş destanı...

Ve T.C Kültür Bakanlığı Yayınevi tarafından yaklaşık 900 sayfalık bir kitap olarak yayımlanan, Türkiye'nin bu dönemle ilgili en temel resmî tarih kaynağı olma niteliğindeki, o muhteşem eser...

Nutuk’u anlamak ve de zihinlere nakşetmek için bir sağlam bir şuur ve bu şuur için de samimi bir gayret gerekir...

Bu şuura ulaşmak için böyle bir gayret sarfetmemiş olanlar...

“Nutuk’u Anlamak” adlı kitabı okuyarak başlayabilirler geç kaldıkları bu gayret yolculuğuna...

Söz konusu kitabın tanıtım bülteninde şöyle yazar...

“Nutuk”u okumaya başladığınızda iki farklı duygu hissedersiniz.

Birincisi, yaşananların kaleme alındığı bir dokümandan ziyade, yazılan her satırın sanki yazılmadan çok önce detaylı bir şekilde kurgulandığı ve her aşaması adım adım uygulamaya konulduğudur.

Farklı bir diğer açıdan baktığınızda, düşünülen ve uygulamaya geçirilen her adımın “neden ve niçinlerine” cevap aramaya çalışan, sanki bir özeleştiri ve hesap verme saikiyle hareket edilmiş tarihi bir belge olduğudur.

Daha gerçekçi bir yaklaşımla Nutuk, Mustafa Kemal, Samsun’a çıktığında kendi ifadesiyle “daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar…” dediği…

“ULUS EGEMENLİĞİNE DAYANAN, TAM BAĞIMSIZ YENİ BİR TÜRK DEVLETİ kurmak” düşüncesini gençlik yıllarından itibaren her aşaması düşünülmüş, araştırılmış, üzerinde oldukça tartışılmış bir plan olduğu anlaşılmaktadır.

Bu plan, tüm imkansızlıklara, dirençlere rağmen aşama aşama “nasıl” uygulandığı ise “Nutuk”un konusunu oluşturmaktadır. Nutuk, müteveffa Turgut Özakman’ın dediği gibi “dünyanın gördüğü en haklı mücadele olan Türk Kurtuluş Savaşı” ve sonrasında kurulan “Türkiye Cumhuriyeti” ve çağdaş bir ülkenin temel taşlarını kuran, yaşanılan her anın altında imzası bulunan, “öldü sanılan bir milletin cenaze namazında tabutunu katillerinin başına geçirmesi (Gandhi)” destanını anlatan ve tüm bunlara tanıklık eden tartışmasız sadece 20. Yüzyılın değil gelecekteki bütün yüzyılların lideri olan bir büyük insanın ölümsüz eseridir…

***
(*) “Bir güvercin hüznünde susan geçmiş zamanlar!
Affedin beni daldığım oluyorsa eğer,
Neyleyim gönlümce değil bu olup bitenler...”


Diye fısıldıyordu şair, kulağıma yıllar öncesinden…

 

Kulağımda yankılananlarla hafızam beni bir kaç yıl öncesine götürüvermişti olanca hızıyla…


Adeta bir dejavu yaşatıyordu bana, TV deki bir kanalda duyduklarım...

Yine böyle bir bahar günüydü herhalde... Civar köylerdeki bir ilkokula kırtasiye yardımı götürmek amacı ile yaptığımız ziyaretimizde, çok güzel hazırlanmış bir Atatürk belgeseli ile çocuklarımıza bir hediye vermek istemiştik...

Bu teklifimizin okul idaresince kabul görmemesinin yarattığı şaşkınlık duyguları içinde  aynı gün ziyaretlerine gittiğimiz ilçe milli eğitim müdürlüğüne yüreğimizdeki kırgınlığı tüm samimiyetimizle arz etmiştik ki...

O gün aldığımız cevap, bugün kulağımıza çalınan sözlerin aynısı idi...

Kurtuluş mücadelesine şahitlik etmiş  o tarihi binadan , büyük bir şaşkınlık ve esef duyguları ile ayrılışımızı hatırlarken...

Geleceğe, ümide, dirence ve sevince yazılmış bu muhteşem kurtuluş destanının okunup anlaşıldığı nice yıllarda...

Şuurumuzun  ve idrakimizin  artması dileği ile...

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun...

(*) C.Sıtkı Tarancı



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/ajans-dinlerken-/15906