Çapkınoğlu Meyhanesi’nin ‘sarhoş’ eden hikayesi!
Mehmet KARABEL

Bazen…

Burnumuzun ucundaki güzellikleri göremiyoruz!

Hızla yaşadığımız için olabilir mi?

Olabilir…             

Ya tesadüfler?

Ya kalbinizden geçen rota?

Kimbilir, belki de aradığınız…

Salaş bir meyhanenin Arnavut kaldırımlı sokağı da olabilir…

Zaman fark etmez…

Dün… Bugün… Yarın…

O meyhane bi’yere kaçmıyor; merak etmeyin…

143 yıldır aynı adreste…

İzmir’in Foça İlçesi’nin Kozbeyli Köyü’nde…

Kartal yuvası gibi…

Sırtını ormana dayamış, ayaklarının ucunda…

Gencerli Ovası ile Çandarlı Körfezi…

“Hayatın Tadı” dedikleri, bu mu acaba?

Deeeerken…

O meyhane ne yazık ki…

(Alkol ruhsatı filan olmasına karşın…)

Bir asır sonra hayata yeniden “merhaba” dediği günden beri…

Issız ve mahzun…

Sarhoş eden “Çapkınoğlu Meyhanesi”nin hikayesi başlıyor…

***

Demlenmiş siyasetçi, edebiyat ustası…

Sözümün üstünde sözü…

Ege’de SonSöz yazarı, ustamız Kemal Anadol’un son kitabı “En Uzun Gün”ün imzalı ilk baskısı…

Kargoyla kapıya geldiğinde…

Cep telefonumun ucunda sayın vekilim vardı:

“Aldın mı kitabı?”

Hissi kablel vuku (olacağın kalbe doğması) gibi bi’şi…

“Aldım efendim; teşekkürler…”

“Bak kitabın sonunda bir bölüm var; sen seversin öyle hikayeleri…”

Aslında…

Üstadın, “Önce orayı oku…” dediği yer…

Kozbeyli Köyü’ndeki…

“Çapkınoğlu Meyhanesi”nin neredeyse 150 yıllık hikayesi…

Ah, bu Ege’nin dağları, taşları…

Bi’dile gelseler bize neler anlatacaklar…

***

Yardımcı olayım; o eşsiz doğanın söylemek istediklerine…

***

Zaman Tüneli’ne girip taaa, 700 yıl öncesine gidiyoruz…

Saruhanoğulları döneminde…

Bir derebeyi var; hırsına ve dahi endamına hiç yakışmasa da…

“Kuzubey” diye nam salmış…

İşte, o Kuzubey kurmuş cennet Kozbeyli Köyü’nü…

Sonra da Osmanlı’nın eline geçmiş…

İkisi Türk, biri Rum topu topu üç mahalleden oluşuyor…

Neredeyse…

Herkes birbirinin akrabası…

Yörenin Foça Karası üzümleri çok ünlü…

Tarih; yalan olmasın 1878’ler…

Köyün önde gelenlerinden Çapkınoğlu adında bir Rum…

Kozbeyli'nin en güzel evini yapıyor; taştan…

Tam karşısına da kendi adını taşıyan tek katlı bir meyhane…

Foça Karası şarabın katığı…

Birbirinden lezzetli yerel mezeler…

Çapkınoğlu Meyhanesi…

İnsanın kanını kaynatan Rembetiko müziği eşliğinde…

Smyrneika (İzmir Şarkıları) çalınıp söyleniyor…

Bu kültür, başka kültür!

***

Sonra Kurtuluş Savaşı dönemi…

Çapkınoğlu Meyhanesi…

Lozan Mübadelesi’nden sonra önce depo oluyor ardından harabe!

***

Ya, sonra?

İşte, o zaman…

Türkçe Ustası Kemal Anadol Abi’miz giriyor devreye…

O’nun tarihe not düşüren cümlelerinden seçmelerle devam edelim…

***

1924 yılından önce…

Çapkınoğlu Meyhanesi, acayip çalışıyordu…

Taaa, uzaklardan bile gelenler vardı…

Buna karşın…

O Çapkınoğlu namı ile anılan meyhane, herkese açık değildi…

Servisi üç güzel Rum kızı yapıyordu ve…

Türklerin girmesi bir hayli zordu…

Onların buraya uğrayabilmesi…

Ya paralarının ya da güçlerinin fazla olmasına bağlıydı…

Sadece bunlar da yeterli değildi…

Müşteri ister Rum, ister Türk olsun ve dahi ne kadar içerse içsin…

Bulunduğu yeri adabı ile terk etmesini bilecekti…

Meyhanenin kapıları, şımaran, cıvıtan ve dağıtanlara…

Bir daha açılmamak üzere kapatılıyordu…

***

Mübadeleden sonra ev, gelen Türk ailelerden birine…

Meyhane de bir diğerine verildi…

***

Sonra 2002 Genel Seçimleri geldi, çattı…

Plan Bütçe Komisyonu’nda görev alan vekillerden biri de…

CHP İzmir Milletvekili Kemal Anadol’du…

Komisyon üyelerinden her birine…

Bütçeden 400’er milyon lira harcama yetkisi tanınmıştı…

Elbette bu para vekilin eline verilmiyordu ama…

O vekil, “Şu köye köprü, bu ilçeye yol” diye talimat veriyor…

Ve, şaaak diye o yatırımlar gerçekleşiyordu…

O sırada…

Bir şimşek çaktı Kemal Anadol’un beyninde…

Gözünün önüne…

Çapkınoğlu’nun harabe evi ve meyhanesi gelmişti…

Bunların kamulaştırılması ile yitip gitmelerini önleyebilir…

Hatta…

İlerde turizme bile kazandırabilirdi…

Uzun ve maceralı bir süreçten sonra…

Çapkınoğlu’nun hem evi, hem meyhanesi kamulaştırıldı…

Artık o buram buram tarih kokan muhteşem yapılar…

Kültür Bakanlığı’na geçmişti…

Yine maceralarla dolu bir süreçten sonra…

Dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan

O ev ile meyhaneyi…

Köy tüzel kişiliğine “kültürel varlık” olarak tahsis etmişlerdi…

Kemal Anadol, rahat bir nefes aldı…

İki metruk yapının…

Foça Belediyesi’ne geçişi dokuz yıl sürmüştü!

***

Dönemin Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ…

İzmir Valilik Kültür ve Tabiat Varlıkları Fonu’na başvurdu…

Çapkınoğlu Meyhanesi ile…

Evin restorasyon maliyetinin yüzde 80’ini Devlet Baba karşıladı…

Çapkınoğlu’nun evi ve meyhanesi…

Geçmişin külleri altından çıkarılmıştı…

***

O günlerde neler yapıldı; tahmin edemezsiniz…

Eski dönemden kalan tarım aletleri, mutfak eşyaları…

Yastıklar, sedirler, aynalar…

Köye gelenleri bir asır öncesine götürüyordu…

İki yıl öncesine kadar…

Meyhane bile az buçuk iş yapıyor, taaa İzmir’den gelen müdavimlerini…

Otantik bir ortamda ağırlıyordu…

Şimdi artık sadece müze…

***

Bitiriyoruz…

Bazı atasözleri yüzde 100 hayatın içinden süzülüp…

Geliveriyor yanı başımıza…

Mesela…

Onlardan biri de…

“Kazananlar hiç hata yapmayanlar değil, asla vazgeçmeyenlerdir!”

Kemal Anadol büyüğümüz de öyle yaptı…

Hiç vazgeçmedi…

Foça’nın kara taşına bi’kez basınca…

Ömür boyunca o topraklardan ayrılmayacağını bildiği için de…

Yaşamına yaşam katan o güzelim sahil kasabasının…

Gelecek kuşaklara…

Mücevher değerinde ne anılar taşıdığını…

Herkesten iyi biliyor…

“Çapkınoğlu Meyhanesi ve Müzesi” çok yaşasın…

Nokta…

Sonsöz: “Yapmakta ısrar ettiğimiz şey gitgide kolaylaşır, işin niteliği değişmez; ama bu işi yapma yeteneğimiz artar… / Anonim…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/capkinoglu-meyhanesi-nin-sarhos-eden-hikayesi/15807