Kimlik siyaseti ve sonrası
Tayfun MARO

İkibinli yıllara damgasını vuran kimlik siyaseti, birkaç küçük siyasi partiyi saymazsak, neredeyse bütün siyasal partileri etkisi altına alarak siyasal yaşamı mecrasından çıkardı.

AKP’de İslamcılığın vahabi, selefi etkileri, CHP’de Alevilerin belirleyici rolü, MHP’de Türk milliyetçiliğinin ve HDP’de Kürt milliyetçiliğinin güçlü yansımalarının siyasal alanı kuşattığı, din ve etnisite gruplarının siyasete egemen olduğu bu dönemde, toplumsal mutabakat bozuldu, kamusal yaşam normları çöktü.

Kimlik siyasetinin yarattığı yapısal sorunlar ve yönetim zafiyeti gündelik hayatı yaşanılır olmaktan çıkarırken, toplumda umutsuzluk, yılgınlık, endişe git gide büyüyor.

Böyle zor bir zamanda ihtiyacımız olan uzlaşma siyaseti, kimlik siyasetinin baskısı altına girdi.

İkibinli yıllarda öne çıkan kimlik siyaseti, çöken toplumsal mutabakatın yeniden inşasının önündeki en ciddi engeldir.

Hal böyle iken, cemaatleşme sonucu, kamuda, merkezi veya yerel tüm yönetim kademelerinde, kimlik siyasetini hâkim kılan kadroların önceliği kimsenin meçhulü değil.

Küresel Dünya düzeninde, Türkiye bu yola gireli kırk yıl oldu. Kırk yıldır globalleşiyoruz…

Kapitalist sistem globalleşirken, yeni düzende sınırların, devletlerin, toplumların ahvali üzerine akıl yürüten efendiler, kapitalizmin metropolleri dışında kalan bütün bölgelerde değişim başlattılar. Buna transformasyon dediler, dönüşüm dediler, değişim dediler… Nihayetinde, Kapitalist sistemin periferisinde yer alan ülkeler değişe dönüşe yol alıyor.

Yeni Dünya düzeninde, girdiği yolda Türkiye’yi ne beklediğini görmek için gözleri Ortadoğu’da olan bitene çevirmek gerekiyor.

Kimlik siyasetiyle öne çıkan etnisite ve din grupları, önce devletin yapısını, yönetim biçimini, sınırları tartışmalı duruma soktu; sonra da değişim, dönüşüm koşullarının zemini oluştu.

Şimdi, bölge ülkeleri, nüfus yapısı, devlet yapısı, yönetim biçimi ve sınırları itibarıyla değişime zorlanıyor.

Türkiye, bölgesinde İran-Irak savaşıyla start alan destabilizasyon politikalarının yeni aşamasında, Suriye’de başlattığı operasyonla, bu netameli sürece topyekun dâhil oldu.

Sonrasında, uluslararası sistemin patronları el sıkıştıklarında nasıl mutabık kaldılarsa öylece alınan kararların gereği yerine getirilecek.

Mutabık kalınamayan hususlar varsa, onlar için de bir miktar daha kan dökülür olur biter…

Şimdiki halde, gerek Türkiye’nin yaptığı operasyonun gerek ABD ve Rusya ile varılan mutabakatın en kritik sonucu, PKK/YPG’nin uluslararası düzeyde tanınacağı koşulların oluşturulmuş olmasıdır.

Bu aşamadan sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin terör örgütü dediklerinin uluslararası sistemde muhatap alınmasının getirdikleri, satranç masasında izleyeceğimiz yeni hamleler olarak karşımıza çıkacak.

“Küçük bir hatırlatma; Bu ahvalde, emareler ortaya çıkmadan, iktidarın erken seçime gitmesi kuvvetle muhtemeldir.”

Türkiye 40 yıldır bu uğursuz yolun yolcusu. 1980 yılında alınan “24 Ocak kararları” milattır. 2019 yılı Ekim ayında, ABD ve Rusya ile yapılan anlaşmalar ise yeni bir aşama…

Herşey, “daha fazla demokrasi”, “daha fazla özgürlük”, “yetmez ama evet” diyerek kimlik siyasetinin yolu açıldığında başladı…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/kimlik-siyaseti-ve-sonrasi/13833