Her şeyin ucuzuna teşne olmak
Tayfun MARO

Üç kıtanın kavşağında bir köprü gibi uzanan Anadolu topraklarında yaşamanın en zor tarafı, hiç bitmeyen göç hareketlerinin yol açtığı sorunlarla boğuşmak olmalı…

Kolay değil, kıtalar arası geçiş noktasında adeta köprü işlevi gören bir memlekette yaşamak. Değişkenliği nedeniyle köprüden gelip geçen kalabalıklar tekin değildir.

Köprü üstü gelgeç durumların etkisiyle midir, nedir; değerli olan, bu topraklarda kolayına tutunamıyor. Bilinen bütün zamanlarda, topluluklar zuhur ediyor, üretiyor, çekip gidiyor. En kötüsü, geride kalanlar, yaratılan değerlere sahip çıkmıyor.

Mesela, ilk doğa filozofları bu topraklarda yaşamış, elan felsefeyle düşünmeyi bilmiyoruz. İnsanlık para kullanmaya bu topraklarda başlamış; biz ise elan para kullanmayı bilmiyoruz. Borç batağından çıkmışlığımız yok.

Tuhaf ama gerçek, bundan 4 bin yıl öncesine kadar Doğu Akdeniz’de yaşayan Fenikeliler deniz ticaretinde çok ilerlemiş, ticaret filoları varmış… Koloniler kurmuş ilk sömürgeci topluluk… Bizler ise yüzmeyi bile doğru dürüst bilmiyoruz.

Bunca yaşanmışlık, üstüne bir de emperyal dönem deneyimi; lakin kapitalizmi de doğru dürüst kavrayamamışız, sistemin periferisinde sürünüp duruyoruz.

Yanı başımızda 1917 devrimi gerçekleşti, elan sosyalizme dair kayda değer bir birikim yok.

İslam inancı deseniz, Selefilik, Vahabilik altında kalmış…

İmparatorluk falan demeyin, 600 yıldan geriye kalan miras ortada…

Hal böyle olunca, ‘ne doğulu ne batılı olabilen köprü üstü arada kalmışlık’ imdadımıza yetişiyor. Karakter sorunu değil, köprü üstü memleket halleri…

Öyle ya da böyle, “mış” gibi yapmak, olmak yerine görünmek, zahmetsiz işleri sevmek, lafla peynir gemisi yürütmek gibi değerlerimize bereket yürüyüp gidiyoruz.

Böyle gider mi? Gitmez diye biliyorduk ama gidiyor… Tükenişi mümkün kılan değersizliğin türüne bağlı olarak etkisi yok edici olabildiği gibi ayakta da tutabiliyor. Ters etki… O kadar değersiz ki yıkılamıyor…

Bizdeki durum, iki arada bir derede olmakla ilgili… Ne o ne bu… Sadece, muğlâklığın karşı konulamaz hazzı… Bu hazzı yaşamanın koşulu ise, her şeyin ucuzuna teşne olmak…

Kuralların sadece onları tanıyanlar için var olduğu bir ülkede, eğrisini doğrusuna denk getirmek suretiyle kotarılan işler ve gemisini yürüten kaptanlar…

Yedik, içtik, doya doya tükettik… Bu arada, üretmeyi unutmuşuz… Hesap da geldi… Cep delik, cepken delik… Neyse ki borç yiğidin kamçısı… Serde de yiğitlik var… Sahte ilaç, sahte et, sahte sigara, sahte içki falan durumu idare ederiz. Bir şekilde borcumuzu hafifletir, yeni krediler açtırırız. Ucuzluğa teşne haller işte!



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/her-seyin-ucuzuna-tesne-olmak/13647