Yalnız daha önce de söyledim, Ekin rumuzum değil, adım. Adını vermeyen, insanların yüzüne konuşamayan korkak ise sensin, psikolojik araştırmana birebir uyuyorsun, bravo :))) Ha yok illa kanıt isterim dersen, gazeteye telefon numaramı biraktırıyorum, ara beni, adamı madamı görelim:)

Kıssadan Hisse, ortada ciddiye alınacak bir eleştiri yok. Başka bir dijital gazetenin trolleri var, onlarla kafa buluyoruz. Hatta o gazetenin az akıllı editörü de burada trollük yapıyor naapsın işsiz:) Madem beğenmiyorsun senin ne işin var burada peki? Garibanlık zirve yapmış:))

Gerçek adını gizleyip kendini "ekin" rümuzuyla sunan adamcık, ikide bir "diz titremesinden, korkmaktan, ödü kopmaktan" söz ettiğini görünce, ruhsal durumunu merak edip psikiyatrik bir araştırma yaptım. PSİKİYATRİ bilimi DİYOR Kİ, "Kişilik parçalanması yaşayan ruh sağlığı bozuk ve kompleksli insanlar kendine ait kusurları sürekli karşısındakine mal etmeye çalışırlar. Bu kişilerin kuralları, prensipleri yoktur, her an değişen ve yenilenen tuhaf tavırları vardır. Güzel oynarlar. Ayna karşısında yalnızken kendilerine söyleyeceklerini başkalarına söylerler. Acınacak duruma düştüklerini farkedemezler." DİYOOORRRR.... Bu durumda sana, bir uzmana görünmeni önermekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Hadi geçmiş olsun :)))

Adam kendi kendine yazmış bir şeyler, ardından çekilmiş kenara; ne yazısına sahip çıkıyor, ne yöneltilen eleştirilere yanıt veriyor ve ne de kendisine sahip çıkmaya çalışanları destekliyor; pinpon maçı izler gibi izliyor gelişmeleri... Yorumcular arasında III.Dünya Savaşı mı çıkmış, iplikler pazara mı dökülmüş,millet birbirini mi yiyormuş, umurunda değil... Yapmayın çocuklar yazıktır. Benim gibi yapın: önce yazana bakın yazar mı diye, bir de yazıya bakın yazı mı diye... Göreceksiniz ki bu "hırgür"e değmez.

Diyet 5000 diyolar

Bizde geçmişe takılmak yok dedecim. Sen ve senin gibi geçmişe takılıp kamışların nesli tükense de ağırlık yapanlardan kurtulsak diye bakıyoruz. Okuduğunu da anlayabilsen keşke, ya kafalar güzel ya da yakın gözlüğü evde unutmuş:)))

Ya herkes, hadi canim boş yapma, yol al hadi:) Ödü kopmuş yazık:) Ben seni daha önce de uyardım, insanların yüzüne söyleyemeyeceğin şeyleri orada burada konuşma, sonra böyle dizlerin titrer işte:)

Romantizm rümuzlu ONUR yoksunu kapıkulu, hala Osmanlı Tuğrası'nı sayıkladığına göre, geçmiş deyince belli ki VI. Mehmed Vahdeddin dedende takılıp kalmışsın. Sen/ve benzerlerin ne zaman yolcusunuz, hee? :)))

Ege'deSonSöz yönetimine bir talep de benden: Okur yorumları girilmeden önce aşağıdaki listede yer alan araştırılmanın yapılmasını rica ediyorum. YORUMCUNUN 1) "Besleme"liğini yaptığı yazarla yakınlık derecesinin ortaya çıkarılması için DNA testi) 2) Aylık geliri ve gelirinin kaynağı 3) Sebeplendiği/otlandığı sofralar 4) Alkol muayenesi 5) Sabıka kaydı 6) "Sayın muhbir vatandaş" olarak kullanılma süresi.

Müthiş bir yazı. Harikulade teşhis. Tabi gerçek devrimcileri istisna kabul edersek, geri kalan 'devrimci esnafını' çok iyi açığa çıkarmış sayın yazar. Kalemine sağlık.

Onur HanımBey, pek romantiksiniz, Doblo''nuzun arka camında Osmanlı Tuğrası da var mı?

Gayet güzel bir yazı, ben keyifle okudum. Bu ülkede yaşadığı küçük olayla veya yaşamadığı bir olayı yaşamış gb anlatan ve bundan beslenen çok çakma devrimci var. Bunun sonucu da varoşlardan çıkan oylar. Devrimciliğinden söz edenler sadece örtülü şekilde kendini öven tipler. yaşamla bağlantısı olmayan, beğenmeyen, hiçbir şey yapmayan ama ne yapılması gerektiğini çok güzel millete anlatan kişiler. Sonuca kimse hayıflanmasın.

Geçmişlerindeki ONUR'a sahip çıkmayanlar/çıkamayanlar, bugün ve yarın ONUR'dan söz edemezler.

Ege''de Son Söz yönetimine açık talebimdir; Yorum bölümünü sosyal medya hesaplarıyla girilebilecek şekilde düzenlensin. Bu şekilde, yüze konuşmaya cesareti olmayan, söylediklerinin gerçekliğini ispatlamak zorunda olmadığı için ağzına geleni söyleyeme cesareti bulanlar görülmüş olur. Ayrıca başka dijital gazetelerin editörlerinin de buralarda fink attığını görüp eğlenebilirler:)

Gezi eylemlerinin tam kalbinde bulunmuş biri olarak söyleyeyim, hiçbirimiz olayı tabulaştırmıyoruz. Olayı değil, olaya sebep olan etkenleri konuşmayı tercih ediyoruz. Bu şekilde mücadelemizi diri tutuyoruz. Unutmak değil ama bitmişi arkada bırakmak gerekir, bırakamazsanız yenilenemezsiniz, yenilenemezsiniz mücadele edemezsiniz. Romantik birer laf ebesi olarak kalırsınız. Yazar ve anlattığı kitle, tam olarak yazı ve yorumlarda karşı karşıya gelmiş. Enteresan bir deney ortamı gibi. Işte mücadelesini unutmuş tabularına sarılıp kalmış bu kitleler yüzünden bugün Atatürk''ü ve fikirlerini silmeye cesaret bulan kitlelerle mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlar hep bağnazlık işte. Farklı görüşlerden korkmayın bu kadar, her şeyi tartışmaya açabilecek cesaretiniz olsun. Cesaret diyorum, başka türlü bir çıkış yok bu çukurdan. Ağırlık yapacaksanız az öteye.

Diyet derken belediyeye ait birimlerde kapışılan yağma hasan'ın böreği benzeri koltuklar mı kastediliyor acaba?

"En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim/ONLAR en güzel yüz metresini koştular/En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak/En hızlısıydılar hepimizin/En önce göğüslediler ipi/Acıyorsam SİZLERE anam avradım olsun/Ama aşk olsun size ÇOCUKLAR, aşk olsun!" [Can YÜCEL'in MARE NOSTRUM (Bizim Deniz) başlıklı şiirinden uyarlanmıştır.]

"Nezarethane devrimcisi" anlamına gelecek aklınca küçümseyici yakıştırmalarda bulunan yazar, belli ki 68 ve 78 kuşağına gönderme yapıyor. "Gezi Gençleri"yle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Tarihi'nin en onurlu, en görkemli sayfalarından birini yazan "O GENÇLER" güle oynaya ölüme giderken bu yazar büyük bir olasılıkla korku ve telaş içinde evindeki kitaplarını yakıyordu

"ekseriya sabaha karşı/kurşuna dizilir mahkumlar/bir sünger taşına döner/anne sütünden yapılan heykel/bari şu trampetler çalmasa/insan gürültüye gitmese"

Amcam haklı(!!!); bozuk düzene karşı kelle koltukta mücadele ederken başı belaya giren veya nezarete düşüp ardından işkence tezgahlarından geçen ya da mapusanelerde çürüyen kızlı erkekli yiğit gençlere devrimci denmez. Emperyalizmin maşası sömürücü sınıfa karşı Büyük Devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü referans edinerek ve darağaçlarını göze alarak savaşan ve son sözleri "“Yaşasın tam bağımsız Türkiye!" olan "fidanlara" da devrimci denmez. 12 Mart veya 12 Eylül askeri faşizm dönemlerinde veya sivil faşizm dönemlerinde dağ başlarındaki "hain tuzaklarda kan uykularda" can veren yüz akı gençlere ise hiç devrimci denmez. Ya kime denir devrimci? Devrimci, körfeze karşı kurulan bol kahkahalı çilingir sofralarında, ağızlarının kenarlarından sızan yemek artıklarının eşliğinde kafa çekip düzen değiştirme naraları atanlara ve o sofralarda edinilen dumanlı ve düzene uyumlu uysal izlenimleri(???) ertesi gün köşe yazısı diye yutturmaya çalışanlara denir.