19 Temmuz'da oğlu Harun Kolçak'ın ölüm haberini alan usta sanatçı Eşref Kolçak, Posta Gazetesi'nden Işıl Cinmen'e konuştu. Başınız sağ olsun. Evlat acısının üzerine acı yoktur derler... Nasıl böyle güçlü kalabiliyorsunuz? "HARUN’U EN SON MAYIS’TA GÖRDÜM" Oğlunuzu en son ne zaman gördünüz? Size söylediği son cümle ne oldu? "ÖLECEĞİNİ ÜÇ SAAT ÖNCE HİSSETTİM" Nasıl? Uyuşturucu ve alkol kullandığıyla ilgili yazı mı? "İBRAHİM TATLISES’İ İNSAN DİYE KABUL ETMEM" Harun Bey’in alkol sorunu var mıydı? Niye üzgündü? Öldüğünde aradılar mı sizi? Ortada dolaşan vasiyet gerçek değil, değil mi? Organlarını bağışladığı, mezar taşı istemediği, hayvanları insanlardan daha çok sevdiği yazıyor... "ÇALIŞARAK ÖLMEK İSTİYORUM" Maddi durumu nasıldı? Tedavi masrafları sorun oldu mu? Neden? Yaşınıza uygun birçok rol var. Şimdi bir rol gelse.. Nasıl geçiniyorsunuz? Sürekli Gemlik’te mi yaşıyorsunuz? "EN İYİ ARKADAŞIM ALLAH" Buradaki hayatı seviyor mu? Burada gününüz nasıl geçiyor? Sigara? En iyi arkadaşınız kim? "İYİ VEYA KÖTÜ O BENİM OĞLUM" Siz iyi bir baba oldunuz mu? Bir pişmanlığınız var mı? Evlenmesi için baskı yaptınız mı? Cinsel yönelimi sebebiyle onu reddettiğinize ilişkin söylentiler vardı. ARTA KALANLAR... - Devran Çağlar diye birinin varlığını bana da söylediler. Benim çocuğum olduğunu iddia ediyormuş. Hayret ediyorum. Tanımam etmem. 'Getirsin anasını göreyim' dedim. Benim bir oğlum var, o da Harun. Eşimin bir hamileliği daha olmuştu ama çocuk doğarken öldü. Yaşasaydı bugün 70 yaşında bir kızım olacaktı. - Gençken yemediğim halt kalmadı. Birçok hanımla beraber oldum. Ama evlendikten sonra eşimi hiç aldatmadım. Benim için en temiz kadın karımdır. - Gençliğimde Ses Tiyatrosu’ndaki sayılı baletlerden biriydim. Tek tesellim anacığımın bir defa da olsa beni sahnede seyretmesi. Babam, balet olduğum için benimle bir kere bile konuşmadı. Anacığımı kendi elimle toprağa verdim ama şu an mezarının yerini bilmiyorum.
Ben en son 70 yıl önce üzüldüm kızım. En büyük acıyı anacığımı kaybettiğimde yaşadım. Hayatın bittiğini düşündüm. Yıl 1947’ydi. 20 yaşındaydım. Sonra 56 yıllık eşimi kaybettim, şimdi oğlumu... Ne eşim ne de oğlum için üzüntü duydum. Gayet tabii üzüldüm ama anamdan sonra hiçbir acı kalbime ulaşmadı. Kendimi yerlere atıp, paralamadım.
Bak şunu sakın unutma: Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren alnımıza ne yazılmışsa onu yaşarız. Şimdi arıyorlar beni, “Eşref Abi üzüntünü paylaşıyoruz. Beraberiz..” falan. Ya kardeşim... Allah’ın taksiratı... Ne yaparsak değiştiremeyiz.
Hastaneye gitmedim. Onu o halde görmek istemedim. Harun da, “Babam haklı. Beni bu halde görmek istemez” dedi. Menajeri birkaç kez Harun’u görmemi istedi ama “Çocuklar, hayalimdeki Harun nasılsa öyle kalsın” dedim. En son Mayıs ayında Yalova’daki konserinde gördüm. Hali hoşuma gitmedi.
"Ben iyiyim. Telefonu doktora veriyorum, doktorla konuş." Son cümlesi buydu. Öleceğini biliyordu. Uzatmak istemedi. İlaçlarını da kasıtlı olarak almıyordu. 15 Temmuz doğum günüydü, birkaç gün sonra da öldü. Ama öldüğünü hissettim biliyor musun?
Harun, Yengeç burcuydu. O gün mutfağa girdiğimde buzdolabımdaki yengeç mıknastısının yere düştüğünü gördüm. Yerde duran yengece baktım ve 'Oğlan gidiyor' dedim. Nitekim 3 saat sonra gitti. Onu burada, Gemlik’te defnettim. Harun’u anneciğinin kucağına verdim. Zamanı gelince ben de yanlarına yatacağım. Cenazesi kalabalıktı, seveni çoktu ama beni çok üzen bir şey oldu.
Evet. Adamı tanımam. Cengiz Semercioğlu diye biri yazmış. Ya bu kadar terbiyesizlik olur mu? Ayıptır! Ölen birini kötüleyerek ne kazanırsın be adam. Alkol tamam. Ama Harun katiyen uyuşturucu kullanmadı. Doktoru da açıkladı. O yazıyı yazana küfür bile etmem!
Vardı. Bir-iki defa hastaneye zor yetiştirdim. Ben de zamanında çok alkol aldım ama bir yerden sonra gider yatardım. Ah benim dik kafalı Harun’um... O öyle değildi ki... Komaya girene kadar devam ederdi. Çok üzülüyordum ama 'Baba karışma sen' derdi. Üzerine gittikçe daha beter olur diye gitmedim. Başkasına zarar veremediği için kendisine verdi. İncitmemek için incindi.
Haruncuğum yapımcılar tarafından çok harcandı. İnsan diye kabul etmediğim İbrahim Tatlıses. Ondan evvel de Şahin Özer denen ahlak yoksunu. Biri 3 yıl, öbürü 4 yıl Harun’u oyaladı. Oğlanın 7 yılını mahvettiler. 'Bugün yarın, bugün yarın' diye diye albümlerini yapmadılar, bırakmadılar da. Alkolle o hırsını tatmin etmeye çalışıyordu ama mutlu öldü.
Hayır. Arasalardı suratlarına kapatırdım. Ama Yeşilçam’dan hemen hemen herkes aradı. Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Ediz Hun, Türkan Şoray.
Öyle bir vasiyet yok. Akıl var mantık var, her yeri çürümüş biri neresini bağışlayacak? Kim yazdı hiç fikrim yok.
Hayır. Son dönemde gayet iyiydi. Harun’un maddi sıkıntısı yoktu. Ben yardım edemedim. Çünkü yaklaşık 20 yıldır bana iş vermiyorlar.
Ben de bilemiyorum ki! Fikret Hakan da çalışmadan gitti. Bana bazen ödül veriyorlar. Ne ödülü veriyorsunuz, iş versenize.
Rol gelse fırçayı önce teklifi getirenler yiyecek! Bu zamana kadar nerede kaldınız diye... Ben çalışarak ölmek istiyorum.
Hem benim hem de eşimden kalan sigorta primlerim var. Onlarla idare ettim bugüne kadar. Ama ben çalışmak istiyorum. Sanatçı çalışmadığı zaman büyük ızdırap çeker.
Erzurum’un İspir kazasının Gaziler köyündenim. Köy çocuğuyum. Ama 35 yıldır Gemlik’te yaşıyorum. Rahmetli kayınvalidem buradaydı. Daha sonra biz de ev aldık. Geliş o geliş. İstanbul’da çalışırken de buradan gelip gidiyordum.
Mübalağa etmiyorum, 90 yaşında bu sağlığı buradaki yaşamıma borçluyum. Oksijen alıyorum. Yeşillik görüyorum. Harun çok kez, “Baba ikimiz de yalnız yaşıyoruz. Gel, İstanbul’da birlikte yaşayalım” dedi ama ben İstanbul’a gitseydim ölürdüm.
İşte böyle... Yalnız yaşıyorum. Yardımcım falan yok. 56 yıl boyunca evliydim. Eşim Özcan’dan kalma alışkanlık, hiçbir zaman kahvaltı etmeden güne başlamadım. Harikulade yemek yaparım. Öğle yemeği yemem. Akşam 8’den sonra mükellef yemek yerim. İçki yok.
Yavrum ben 30 yıl boyunca bırak sigara içmeyi, günde en az iki paket sigara yedim. 44 yaşındayken doktorum, 'Sigarayı bıraksan başka bir b.kun yok' dedi. Ben de çıkardım paketi önüne koydum. Bir daha da dokunmadım. Sigarayı bıraktığım an 10 yıl gençleştiğimi hissettim.
Allah. Bizim camiadan kimseyle kırgınlığım olmadı. Yalnızlığı severim. Şikayetçi değilim.
Ben baba değildim, arkadaştım. Küçücükken bile onunla hep yetişkin gibi konuştum. Bebekliğinden beri çok meraklıydı. Her sorusuna uzun uzun cevap verirdim. Eşim bile bu kadar üzerine düşmemi yadırgardı. Onun hep bilinçli bir çocuk olmasını isterdim.
Evlenmesini çok isterdim. Özellikle de anacığı. Herkesin torunu var. Ben de torunum olsun isterdim. Öldüğümde bizden kimse kalmayacak.
Yürüme engelli bir arkadaşı vardı. Çok iyi bir ailenin kızıydı. Biz evlenmelerini istedik. 'Baba ben evlenemem' dedi.
Ne olursa olsun, o benim oğlumdur. Öyle şeyler insanın kendisini ilgilendirir. Harun’un Hıristiyan olduğu haberleri de çıkmıştı. O haberi çıkaran kişi sonra benden özür diledi. Anadolu’ya gittiğimde bile sürekli oğlumu neden terk ettiğimi soruyorlar. Bunları söyleyenlerin baba-oğul münasebetinden haberi yok mu? İyi veya kötü o benim oğlumdur. Neden reddedeyim?