‘Rüzgarın Hatıraları’nın galasına damga vuran sözler: Hepimiz mülteciyiz!
‘Rüzgarın Hatıraları’nın galasına damga vuran sözler: Hepimiz mülteciyiz!
Uluslararası Antalya Film Festivali'nden ‘En İyi Müzik’ ve ‘İzleyici Ödülü’ alan ‘Rüzgarın Hatıraları’ filminin İzmir galası Karaca Sineması’nda yapıldı. Filmin yönetmeni Özcan Alper ve senaristi Ahmet Büke gösterim sonrası yapılan söyleşide izleyenlerin sorularını cevapladı.
17 Aralık 2015 Perşembe  10:09

Yeşim YAVUZER/EGEDESONSÖZ - İkinci Dünya Savaşı’nda İstanbul’dan kaçmak zorunda kalan ve geri dönüşlerle 1915’te yaşadığı acı dolu anları hatırlayan Ermeni şair Aram’ın hikayesini anlatan ‘Rüzgarın Hatıraları’ filminin İzmir galası Karaca Sineması’nda yapıldı.

Filmin yönetmeni Özcan Alper ve senaristi Ahmet Büke gösterim sonrası izleyenlerin sorularını cevapladı.

Kamusal alanların kalmadığını dikkat çekerek, gittikleri yerlerde belediyelerle görüştüklerini anlatan Alper, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş’ın sinema salonu sözü verdiğini söyledi. Alper, siyasi olarak hüküm kurulamayan tek alanın sinema olduğunu ifade eden otosansürün sansürden daha yıkıcı olduğunu vurguladı.


 
KAMUSAL ALAN KALMADI: HEPİMİZ MÜLTECİYİZ
Sanatın ve siyasetin kamusal alanla beslendiğini söyleyen Alper, kamusal alanların kalmadığını vurgulayarak, “Sanat ve siyaset aslında kamusal alanla beslenir. Siz bu kamusal alanlardan ne kadar soyutlanırsanız, kişisel hayatınızda da o kadar soyutlanırsınız. İnsanlar, geçen kuşakta politik nedenlerle sürgün ediliyordu. Bu yüzyılda hepimiz birer mülteciye döndük. Kendi evimizde, kendi şehrimizde bile evsiziz, mülteciyiz. Hepimiz soyutlanıyor ve yalnızlaştırılıyoruz. Gezi bu yüzden önemliydi. İnsanlar sıkıştırılma, yalnızlaştırılma durumundan dolayı ilk kez ortak bir alana sahip çıkmak istediler” dedi.
 
SEMA PEKDAŞ’TAN SİNEMA SALONU SÖZÜ!
Kamuya ait sinema salonları olmadığına dikkat çeken Alper, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş’ın sinema salonu sözü aldığını söyledi. Alper şu şekilde konuştu: “Film gösterimi yapacak, sonrasında söyleşi yapabilecek sinema salonlarına ihtiyaç duymuyorlar, varsa da ortadan kaldırıyorlar. Filmden sonra birbirine bakacak, yönetmenleri eleştirecek ortamın sağlanarak, seyirciyi tüketici konumundan çıkaracak ortamlar yaratılmasını istiyoruz. O yüzden de gittiğimiz her yerde belediyelere bunları dayatıyoruz. Artık yeter, iktidarı eleştiriyorsunuz da bu ülkede onlarca sosyal demokrat belediye var. Neden bir tane sinema salonu yok? Eleştirmek kolay. Bugün Konak Belediye Başkanı’na da söyledim. Belediyeler bu tarz salonlar açmak zorunda. Ayrıca, belediye çalışanlarına sendika yasası gereği ücretsiz film göstermek de zorundalarmış. Kendisi birkaç arkadaşın yanında söz verdi, 3 ay içinde Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’ne bir tane makine koyarak bir salonunu sinema salonuna dönüştüreceğini söyledi.”
 
‘IRKÇILIĞA HİZMET ETMEYEN HERKESLE ÇALIŞABİLİRİM’
Oyuncu tercihiyle ilgili olarak ünlü ya da ünsüz farketmeksizin kafasındaki karaktere göre oyuncu aradığını ve oyunculardan 1 yıl boyunca başka bir şey yapmamalarını istediğinin altını çizen Alper, oyuncu seçerken tek bir kıstası olduğunu belirterek, “Türkiye’de bütün oyuncular ekmek parası için bir sürü dizilerde çalışıyor, çalışmak zorundalar. Türkiye’de son 15 yıldır ırkçılık ve milliyetçilik yayan bu topluma zehir saçan Kurtlar Vadisi gibi dizilerde para için de olsa oynamış olan hiçbir oyuncuyu filmlerimde oynatmıyorum. Para için ırkçılığa faşizme hizmet etmeyen herkesle çalışabilirim” ifadelerini kullandı.
 
OTOSANSÜR SANSÜRDEN DAHA KÖTÜ
Siyasi olarak hüküm kurulamayan tek alanın sinema olduğuna dikkat çeken Alper, “Bugün Türkiye’de ilk kez film yapanların tek kaynağı Kültür Bakanlığı ve film festivalleri. Kahramanlık yapılıp protesto ediliyor ama bu onları pek etkilemiyor. Çözüm gitmek değil. Siz o alandan çekip gittikçe, seyirciyi cezalandırdığınızda bu pek doğru bir siyasal eylem olmuyor. Gidip oralarda mücadele etmek gerekiyor” diye konuştu. Otosansürün sansürden daha kötü olduğunu söyleyen Alper, “Aslında yukardan doğrudan sansür yok, böyle bir dertleri yok. Fakat aşağıda birileri korkarak otosansür uyguluyor. Zeki Demirkubuz bir açıklama yaptı, ‘siz sanatçıysanız İran’da yıllarca nasıl film yapıldı’ dedi. Siz bir şekilde sansürle baş edebilirsiniz, otosansür olayı daha kötü. Bunları pek konuşamadık ama bu böyle” dedi.
 
YAS TUTAMAMANIN TRAVMASI
Filmin dönem filmi olsa da günümüz Türkiye’sini anlattığına vurgu yapan Alper, inkarı ispatlama çabasının boş bir çaba olduğunu ve yas tutamamanın büyük bir sorun olduğunu şu şekilde anlattı: “Bu film bir dönem filmi ama bugünün Türkiye’sini anlatıyor. Burada bir Ermeni karakter ama bu başka bir coğrafya başka biri oluyor. Mesele, buradaki insan hikayesi ve bu süreçleri anlamamız gerekiyor. İnkarı ispatlamaya çalışmak çok boşa bir çaba. Kimse 1915’i politik şeylerin dışında bağımsız bir insan hikayesi olarak okumadı. O yüzden sürekli gerilime dönüştü. Hem mağdur olanlarda, hem mağdur olanların yakınlarında, hem de karşıt inananlarda inkar ve travmaya neden oluyor. 1915’in bizim topraklarımızdaki etkisi de öyle. Biz onu konuşabilseydik sağlıklı olarak tartışsaydık, siyasi çıkarlara dönüştürmeden insani hikayeleri konuşabilseydik böyle olmazdı. Bizim toprakların en büyük sorunu; yas tutamadık. Ne zaman büyük bir olay oluyor yasını tutacağız yeni bir olay oluyor. Yasını tutamamış bir toplum ve bunun travması var. Yanı başımızda insanlar ölürken bunun yasını tutamıyoruz. Bir filmle de olsa yas tutmayı göstermek istedim.”
 
Alper, bir sonraki filminde iktidar ve toplum ilişkisini işleyeceğini söyledi.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/haber/ruzgarin-hatiralari-nin-galasina-damga-vuran-sozler-hepimiz-multeciyiz-/915363