Normal şartlarda oluşan bir müsilajın süreç içerisinde çözünerek; 2-3 ay içerisinde çökmesi ve oluşturduğu kirli görüntünün yok olması gerekiyordu. Ancak Marmara Deniz’indeki yoğun kirlilik olağanüstü koşulları da beraberinde getirerek, müsilajın çözülmesine engel oldu. 6 ayı aşkın bir süredir rahatsız edici görüntüsü ve doğaya verdiği zararlar hakkında konuşulan müsilajla ilgili Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Yurga çarpıcı açıklamalarda bulundu.

MÜSİLAJDA KOLERA TEHLİKESİ!
Müsilajın, tüm dünya denizlerinde mevsimsel ve sürekli olarak az miktarlarda oluşup dikkat çekmediğini söyleyen Dr. Yurga, Türkiye’de ilk defa 2007 yılında görüldüğünü ve süreç içerisinde giderek artış gösterdiğini söyledi. Müsilajın içeriğinde fakültatif bakteriler ve siyanobakteriler başta olmak üzere insan ve hayvan sağlığını ciddi derecede etkileyen virüslerin bulunduğunu açıklayan Dr. Yurga, “İçinde Vibrio cholerae ve Escherichia coli gibi virüsler var. Bu virüsler balıklara, insanlara değdiği zaman tahriş eder, dermatit denen cilt iltihaplanmalarına; yengeçlerin, balıkların ölümüne sebep olur. Bu virüsler normal şartlarda kanalizasyon atıklarının içinde bulunan virüslerdir, içme suyunda bulunmaz. Müsilaj doğal bir ortam ile oluşuyor ama virüslerin içine gelmesi ve aşırı kirlilik sebebiyle insanlar ve hayvanlar için zararlı bir hale dönüşüyor” diye konuştu.

Dr. Yurga, halk arasında kaygan bir yapıda olması sebebiyle ‘deniz salyası’ olarak da bilinen müsilajın, oluşum sebeplerinin doğal yollar olabileceği gibi insan eliyle doğaya verilen zararların da olabileceğini belirtti. Dr. Yurga, “Artan deniz suyu sıcaklığı, durgun ve akıntısız deniz suyu, yağmurlar ve erozyon müsilaj oluşumunda etkilidir ancak, asıl sorumlusu evsel ve sanayi atıklardır. Özellikle azot ve fosfor yönünden zengin atıklarının denize bırakılması; zirai, tarımsal gübre ve atıklar, aşırı ve bilinçsiz balık avı gibi sebepler müsilaj katmanının oluşumda etkilidir. Dolayısıyla oluşan müsilaj; balıkçılığı, turizmi olumsuz etkiler. Dipteki yengeç ve balıkların ölmesine sebep olur. Ayrıca deniz suyundan içme suyu yapan arıtma tesislerinin filtrelerinin tıkanmasına yol açar” dedi.

İZMİR KÖRFEZİ’NE KANAL İSTANBUL ETKİSİ!
Türkiye’de müsilajın; İstanbul Şile kıyıları, İstanbul Prens Adaları, İzmit Körfezi, Marmara Adası, Avşa Adası, Gökçeada ve Ege Denizi’nin Kuzey kesimlerinde görüldüğünü aktaran Dr. Yurga,  şu anda İzmir Körfezi’nde böyle bir manzara olmadığını söyledi. İzmir Körfezi’nde müsilaj görülmesi ihtimali hakkında dikkat çekici açıklamalarda bulunan Dr. Yurga, “Körfezde görmemiz için çok kirlilik yaratacak durumların gerçekleşmesi gerekiyor. Marmara Denizi’ndeki kirlilik normal şartlarda da Ege Denizi’ne akıyor. Kanal İstanbul eğer yapılırsa Marmara Denizi’ndeki kirlilik belki 10 kat daha artacağı için bu kirliliğin akışında da artış görülecektir. Müsilajın İzmir’e doğru gelmesi daha da kolaylaşacaktır diye düşünüyorum. Ama şu anda İzmir Körfezi için müsilaj riski bulunmuyor” dedi.

TÜRKİYE’NİN TÜM DENİZLERİNİN FOSEPTİĞİ MARMARA!
Kanal İstanbul Projesi’nin Karadeniz’den gelecek deniz suyunu arttıracağını belirten Dr. Yurga, “Marmara Denizi’nde de kirlilik o kadar ciddi boyutlara ulaşmış ki normal şartlarda 3 ay içerisinde doğal olarak çökecek tabaka günümüzde bu tabloya sebep oldu. Marmara Denizi aşırı bozuldu, kurtarmak lazım ancak kurtarmak yerine daha kötü planlar, projeler var. Müsilaj devam edecek Marmara Denizi’nde ve daha da artacak. Daha büyük sorun olacak. O bölgede balıkçılık yapanlar, turizmle uğraşanlar, denize girmek isteyenler, arıtma tesisi olanlar hepsi büyük sorunlar yaşayacaklar. Kanal İstanbul yapılırsa kirlilik giderek artacak, Karadeniz’den gelecek olan deniz suyu artacak Marmara Denizi daha çok kirlenecek. Şu anda Marmara Denizi için bir evin foseptiği ifadesini kullanabiliriz. Türkiye’nin tüm denizlerinin foseptiği Marmara, çöplük haline gelmiş ” ifadelerini kullandı.