Tek parti döneminde CHP her şeydi. Her yaptığı kuraldı ve kurallara da uygundu. Yasalara ve rejime aykırı hiçbir kararı ve uygulaması yoktu.’¶ 
 
Bugün buna inanmak mümkün değil ama o günlerde bundan gerçeği de yoktu. 
 
Örneğin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi CHP Ankara il başkanıydı. Atatürk Cumhurbaşkanı, İnönü Başbakandı ve CHP’’nin herhangi bir icraatının rejime aykırılığı söz konusu olamazdı.
 
TBMM kararı ile Kuran ve hadisler çevrilebilir ve tefsiri de yaptırılabilirdi. Bunlar da rejim tartışması yaratmazdı. Hatta rejimin gereği veya rejimin tahkimatı şeklinde bile yorumlanabilirdi. 
 
Daha da ileri gidilebilirdi’…
 
Gün gelir demokrasiye geçilir, halk istiyor diye de (1949) devrim kanunu bile lağvedilirdi’…
 
***
 
O ki CHP yapmış, doğru ve kural olmuştur...
 
1950’’ye kadar CHP yanlış yapmamıştır. CHP’’nin yanlış yaptığını söyleyenler, eski düzen kalıntısı bir miktar okumuş ve inkılaplarla aydınlanamayan bir kısım cahil halktır.
 
Çare eğitimdir. Özellikle cahil halkın buna ihtiyacı da vardır. 
 
Eğitilmiştir eğitilmesine de, ne yazık ki kimi bünyelerde eğitim tutmamıştır.
 
Eski düzen kalıntısı birkaç bildik ile demokrasi fitnesine kapılmış bir kısım cahil halk, DP’’yi kurmuş ve 1946’’da engellenen felaket, 14 Mayıs 1950’’de gerçek olmuştur.
 
Anlaşılan odur ki, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni dünya düzeni CHP’’nin yapısında bir fonksiyon değişikliğine gitmiştir:
 
Devleti kuran parti bundan böyle iktidarları denetleyen parti olacaktır.
 
Devletin ve milletin modernleşmesi DP gibi partilerce yapılacaktır. Bu iktidarların dünya sisteminin belirlediği sınırları aşıp aşmadığını da CHP kontrol edecektir.
 
Amenna, denmiş yeni döneme bu stratejiyle girilmiştir.