Bugün Pazar…
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…
Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…
Bir kez daha…
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…
Bunu yaparken de…
O günlerin anılarını bugünlere taşıyan herkesi…
Saygıyla analım…
***
Atatürk vasiyetini ne zaman yazmaya karar verdi?
Bu sorunun cevabı tam olarak bilinmiyor ama…
En azından bu dünyaya veda edeceğini “hissetmiş” olmalı ki...
27 Ağustos 1938’de başlayan…
Son İstanbul ziyaretinde…
Hastalığı şiddetlenmişti…
Birkaç gün Savarona’da kaldı ardından Dolmabahçe’ye geçti…
***
Tarih: 4 Eylül 1938 Pazar…
Dolmabahçe Sarayı’nın 71 numaralı odası…
Odanın ortasında, duvara dayalı ceviz oymalı karyola...
Onun da yanında mermer bir masa…
Masadaki küllükte “M.A” markalı ucu yaldızlı son sigarası…
Komedinin üstünde mor bir kolonya şişesi…
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak geliyor…
Atatürk, sırt üstü yatıyordu…
Başını çevirdi, Soyak’a yatağının ayak ucunda yer gösterdi…
Kendisi de...
Genel Sekreteri’nin yardımıyla doğruldu, bağdaş kurup oturdu…
Yine denize, karşı kıyılara bakmaya başladı…
Sonra başını Soyak’a çevirdi…
Uzun kirpikleri ıslanmıştı, ağır ağır konuştu:
“Şu vasiyet meselesi… Bugün yarın o işi bitirelim… Nasıl olsa bir gün karnımdan su alınacak… Ne olur ne olmaz… Bağırsaklardan biri delinebilir, başka bir arıza olabilir; ihtiyatlı olalım…”
Genel Sekreter Soyak, isteksiz cevap verdi:
“Şimdi hiç gerek yok buna… Yapılacak şey çok basit… Buyurduğunuz tehlike katiyen varit(*) değildir…”
Atatürk, Genel Sekreteri’ni dinledikten sonra emrini veriyor:
“Her ne ise… Mal olarak neyim varsa derhal bir listesini yapıp bana getir…”
O akşam…
Genel Sekreter Soyak, bir vasiyetname taslağı düzenliyor…
***
Tarih: 5 Eylül 1938 Pazartesi…
Ertesi sabah…
Karyolanın yanında…
Yine Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak duruyor…
Ulu Önder şöyle diyor:
“Derhal yazalım, içeriye kimse girmesin!”
Ardından daktilo edilmiş notları…
Dikkatle okuyup, kendi el yazısı ile yeniden kaleme alıyor…
Kağıttakiler aynen şöyle:
“Malik (sahibi) olduğum bütün nukut (nakit) ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi (taşınır / taşınmaz mallarımı) Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:
* Nakit ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacak... * Her seneki nemadan, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecek... * Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir... * Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır... * İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır... * Her sene nemadan mütebaki miktar Türk Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir…”
***
Yazmayı bitirdi, sonra bir zarfa koyarak başucundaki komodinin çekmecesine yerleştirdi…
***
Tarih: 6 Eylül 1938 Salı…
Ertesi sabah…
Vasiyetin notere verilişinin gizli kalmasını istedi…
İstanbul Altıncı Noteri İsmail Kunter çağrıldı…
O sırada yanında…
Doktoru Neşet İrdelp ve Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak vardı…
Vasiyeti onlara da imzalattı…
En son kendisi imzaladı…
Zarfı kapalı bir şekilde üç yerinden kırmızı bal mumu dökülüp, mühürletti…
Sonra Noter Kunter’e döndü ve şöyle dedi:
“Kendi elimle yazıp zarf içine koyduğum vasiyetnameyi size tevdi ediyorum… Bu vasiyetnamemin muhafazasını ve kanun hükümlerinin yerine getirilmesini isterim…”
Noter, mührünü bastı…
Odada başka kimse yoktu…
***
Bitiriyoruz…
Aradan yıllar geçti…
Bir ara…
50’li yıllarda…
“O büyük zarfın içinde bir zarf daha vardı…” iddiaları yayıldı…
“O zarfta Ulu Önder’in özel istekleri yazılıydı…” gibilerinden…
Gizemli söylentiler dolaşmaya başladı…
Hatta o zarfın içinde neler olduğunu…
Kenan Evren ve Turgut Özal’ın bildiği bile öne sürüldü…
Ama, kimseler bunu kanıtlayamadı…
Nokta:
(*) Varit: “Olması beklenen...”
Önemli ayrıntı: Atatürk manevi evlatlarına çok düşkündü... Çocukları çok seven Atatürk; Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı.
Nokta!
Sonsöz: “Ölümü istemek bir cesaret değildir ama ölümden korkmak ahmaklıktır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”