"Trafik Adabı" kitabının en dikkat çekici sayfalarından biri de, trafik kazalarının devlete ve bireye verdiği zararlar kısmıdır.

Türkiye'nin, 2014 yılında meydana gelen trafik kazalarındaki ekonomik zararı, 24 milyar liraydı.

Bu rakam, 2019 yılında 55.5 milyar liraya yükseldi.

Uluslararası standartlara göre, 100 bin kişi başına trafik kazalarındaki can kaybında dünya ortalaması 18 olarak kabul görüyor.

AB Birliği ortalaması 5, ABD'de 11.4, Fransa'da 4.865, Almanya'da 3.96...

Yetkililerin açıkladığına göre Türkiye'de bu oran 2015'te 9.6 iken, 2019 sonu itibariyle 6.5'e gerilemiş.

2015'te trafik kazalarında yaşamını yitirenlerin sayısı 7 bin 530 olarak açıklandı.

2018'de 6 bin 675, 2019'da ise 5 bin 473 vatandaşımız kazalarda hayatını kaybetmiş.

***

Trafik kazası sonucu meydana gelen maddi hasarlar, yetişmiş insan gücü kaybı ve yaralananlara yapılan sosyal güvenlik harcamaları, ülkemiz ekonomisine büyük bir külfet getiriyor.

Trafik kazasının topluma verdiği zararlar, bununla da bitmiyor.

Karayollarımız, bu kazalarda tahribata uğruyor.

Onların tamiri ve bakımı, önemli bir maliyet oluşturuyor.

Açılan çok sayıda davayla, yargı sisteminin iş yükü artıyor.

Engelli nüfusumuzun arttığını da unutmamalıyız.

Üretim ve refah kayıpları da cabası.

***

Peki, Trafik kazalarından yaralı kurtularak sakat kalan kişilerde ve çevresinde ne gibi olumsuzluklar yaşanıyor?

Bunları saymakla bitiremeyiz.

Her şeyden önce sürücülerin, trafikte sorumluluk alarak, başkalarının yaşama haklarını tehlikeye atacak davranışlardan uzak durması lazım.

Sürücüler, kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atmamalı.

Yaşama hakkı, en temel haktır.

Diğer tüm hakların kullanımı ve varlığı, ancak bu hakka bağlıdır.

Bir insan, maddi ve manevi olarak bir çok zorluk ve fedakarlıklarla yetişkin hale geliyor.

O insanın yetişkin hale gelmesinde sadece kendisinin değil, başkalarının da emeği vardır.

Bu sebeple sürücülerin, trafik içinde yanlış ve tehlikeli hareketler yaparak kendilerine zarar verme riskini göze almaya hakları yoktur.

***