Nedim ATİLLA
Tarık Dursun K.: Ben Unutmadan
3 Aralık 2023 Pazar

Tarık Dursun K. İle Yeni Asır’da bir süre çalıştım ama ona hayranlığım daha çocuk diyeceğim yaşlarımda başlamıştı. Bizim gazetede yazacak olmasının heyecanı bambaşkaydı.

Tarık Bey klasik daktilo ile yazdığı yazılarını getirdiğinde dijital dizgi için görevli arkadaşa vermeden heyecanla okurdum. Sonra dizgici bir hata yaparsa diye yazı sayfaya yerleştirilinceye kadar editör arkadaşla karşılaştırmalı okuma yapardık…

Tarık Bey yazılarını Cuma günü getirirdi. Bu kıymetli insanın yolunu gözler olmuştum. Bir kahve aralığında eski İzmir’in entelektüel dünyasından ne hikayeler, bazen de dedikodular dinlerdim. Ne güzel günlerdi.

Bu yaratıcı insanın da kıymetini bilemedi o zamanki Yeni Asır yönetimi…  Gazetecilikten zerre anlamayan ama patronun kayınbiraderi olmak dışında bir özelliği de olmayan tip aniden Tarık Dursun K’nın yazılarını “bunlar güncel değil” diye kesiverdi. Maalesef bunu Tarık Bey’e söylemek işi de bana kalmıştı…

***

Bu eski mevzuları neden açtım derseniz, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyet’in 100. yılında yayın dünyasına İzmirli bir yayınevi kazandırdı. Belediye şirketi olan İZELMAN bünyesinde kurulan İzBB Yayınları peş-peşe kitaplar yayınlamaya başladı. Aldım okuyorum. Bu kitapları da okudukça sizlerle paylaşmak isterim. İlk sözünü edeceğim kitap da girişten tahmin edebileceğiniz gibi Tarık Dursun K’nın “Ben Unutmadan” adlı kitabı. Kitap İzmir Anıları, Edebiyatçılar, Çizerler, Gazeteciler, Sinemacılar, Müzisyenler, Siyasetçiler ve Edebiyatla Geçen Bir Ömür başlıklarında müthiş insan hikayeleri anlatıyor. İzelman bu kitabın yayın haklarını ONK Ajans'tan almış.

Şimdi size kitaptan bazı insanları anlatmak istiyorum. Bu kitaba bir Kemeraltı yazısında yeniden döneceğim

Şakir Eczacıbaşı “Fotoğraflarda Bir Şey Var”

Şakir Eczacıbaşı, canlı renkler kadar yumuşatılmış ya da doğal olarak yumuşak kalabilmeyi başarmış renklere de tutkundur. Canlı olanları da bir denge kaygısından (denge ve dengeyi ne pahasına olursa olsun sağlama kaygısı, Şakir Eczacıbaşı’nın Anlar’da yer alan hemen hemen bütün fotoğraflarında –bundan böyle– hep görülecek, giderek fotoğraflarının ayrılmaz bir öğesi olacaktır) yola çıkarak yardımcı yumuşak renklere payandalık ettirir. Ezilmiş karlarla kaplı bir yokuşun iki yanına dizilmiş yine eski karların ağırlaştırdığı damlar, yoz ve çıplak birkaç ağaççığın sözde bahçelediği evlerin fotoğrafında duvar dibindeki düşsel kadın, zemini yine ve yine beyaz karlı bir arsaya asılmış birkaç parça çamaşır fotoğrafın genelindeki yumuşak renkliliği bir anda çarpıcı kırmızılıkla canlandırır, göz çeler…..

Salâh Birsel “Karşıyaka, Soğukkuyu ve Tramvay Caddesi”

Peki, Soğukkuyu’da Tramvay Caddesi olmasaymış, ne olurdu? Peki, Soğukkuyu, Tramvay Caddesi’nden, tutun ki, tramvay mranvay geçmiyordu, ne olacaktı? Salâh Birsel şiirlerinde böyle ve böyle diyordu, ben inandım, inanıyorum da. Bandırmadan Karşıyaka’ya gelmişlermiş. Hoş gelişlerle. Şıngır ve mıngır, avalak ve şavalak. Tombul denklerle. İki tekerlekli iki ayrı at arabasının çektiği Bandırma çıkışlı ev eşyalarıyla. Bu cumbalı, tahta kafesli pencereleriyle iki katlı Sakız Evi, onların evi olsun mu? Olsun. İçinde Salâh Birsel, annesiyle babasıyla, çoluk çomak otursunlar, bir güzel yaşasınlar mı? He vallah

Oktay Akbal “İyi Adamların Sonuncusu”

Söyleyin, o iyi adamlar ölünce biz ne yapacağız? Evet, tabii, biliyorum; onlar hiç ölmezler, tam başımız dara düştüğü, canımızın burnumuzdan geldiği bir sırada (burada içki medet değildir, arkadaş, akraba hakeza) bir yerlerden, hiç ummadığımız, beklemediğimiz, tam da umarsızlığın sarmalına dolandığımız bir anda (ah, tıpkı Shane gibi değil mi?) çıkagelir; ellerimizi ellerine alır, susup bal rengi gözlerimize bakar, bizi avutur, bizi yüceltir, yüreklerimizi kavi tutar, işaretparmağının (hangi elinin işaretparmağı, önemli mi?) ucuyla bir kayısı ağacının dallarına ya da bir çatının kırmızı kiremitlerinin ucuna konmuş iki kumruyu gösterir, bizi sevindirir, bizi gönendirir, öyle birileridir onlar…

Esat Balım “Montevideo’lu Genç”

Esat Balım da çok şarkı bilir: Eski, kaygan Rumcalı ve annesinden (hatta babasından da) duyduğu, öğrendiği Girit şarkıları. (“Zaman zaman açıyorum Atina radyosunu, dinliyorum: Eski şarkılar çalıp söyleniyor. Annemin, onun annesinin söylediği şarkılar. Çoğunu hatırlıyorum, çoğu aklımda. Ezgileri ve sözleriyle. Ah, Alaşehir! Daracık, Casbah benzeri sokakları, kırmızı kiremitli damlarıyla taştan “Sakız Evleri”, Sultaniye üzümlü bağlar ve ey Alaşehir; çocukluğumun Alaşehir’i! Bahar yağmurlarıyla çıldırmış dağ otlarını ellerinde kör bıçaklarla toplamaya çıkan kadınlar... Ebemgömeçleri, radikalar, turpotları, sırma arapsaçları, şevket-i bostaniler ve yarı acı eşekhelvaları... Altın sarısı zeytinyağı ve mayhoş İzmir turunçları... Ot toplayan kadınlar yorulurlar, ortası tek ağaçlı bir bakla tarlasına oturur, bir kıyısından geçen sıska dereciğe bakarak kasaba ekmeğine hurma zeytini ve çiçekli baklaların arasına gelişigüzel ekili taze sarmısakları narince köklerinden koparıp katık ede ede yer, yeniden otlara döndüklerinde ortaklaşa şarkılar söylerdi. Eski şarkılar; Girit’te, Midilli’de, Sakız’da ve Selanik’in Türk mahallelerinde artık çoktan unutulmuş, bilenlerinin ancak gurbette söyledikleri, söyleyip avundukları şarkılardı onlar. En çok da rahmetli Ali Balım Bey’in evinde ve akşamüstleri kurulu sofrasının başında, ikinci rakı kadehinin arkasından kendi kendine –Marlon Brando gibi ama onun gençliğinde o Marlon Brando yaşam henüz– mırıldandığı şarkılardı…

Samim Kocagöz “Göl Destancısı”

Söke ovası, Samim Kocagöz’ün hatırı olmasa, hiç çekilmez bir ovadır derim. İki yanı pamuktur; yüksek bir yol sizi Söke’nin sonundan alır, ovaya sokar ve bitirene dek gözünüzü karartır. Konya Yolu da sıkıntı verir insana ama bu Söke ovası sıkıntı vermez, bitirir. Bereket, birden, hiç beklemediğiniz, hiç ummadığınız bir anda ova kesiliverir ve önünüze iç bayıltan bir bayır çıkar. (Sağda küçük bir köy... Gerici olmayan, sevecen bir cami, Ege’ye özgü kırmızı kiremitli basık tavanlı evler ve... yol kenarına eşkıya misali tahta sandalyelerini atmış, sarma tütün içen köylüler, bir köy kahvesi...) Geçin; basın gaza, yola sarkan çamları, mazıları, tipik makileri geçin ve hızınızı hiç kesmeyin, az sonra Bafa gölüne varırsınız. Kazma dişli, eti akça pakça, tadı tartışılır tatlı su balıklarının gölüdür Bafa gölü.

***

Bu yayınlar çok iyi oldu. Elimde okunmayı bekleyen ne çok kitap var: “Gezerek İzmir” (Duygu Özsüphandağ Yayman-Ömer Çam),  “İzmir’in Yaşayan Yüzü” (Murat Kaptan) “İzmir Hikâyeleri” (Halid Ziya Uşaklıgil), “Eski Aşkları Sorarsanız” (Ali Rıza Ertan) edebiyat boy ile “Mondros’tan Kurtuluşa İzmir” (Mevlüt Çelebi), “İzmir Radyosu” (Nurçay Türkoğlu), “Ayrımcılığa ve Nefret Söylemine Karşı Kapsayıcı Bir İzmir İçin Yol Haritası” (Melek Göregenli – Sevda Alankuş)…

İzmir’in kültür yaşamını zenginleştirenlere merhaba!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Gonca Tokuz 3 Aralık 2023 Pazar 10:35

Harika bir yazı Nedim Bey. İçimi ısıttı. Kitapları kitap edeceğim. Güzel bir haber aynı zamanda. Teşekkürler

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Kalplerde yaşıyor!
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Zurnanın ‘zırt’ dediği yer!
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İzmir’in Vahşi Batı’sı: Katırcı Yanni belası
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Attends-nous PARIS
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Sözün haysiyeti
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Belediyelerin borç krizi siyasi krize dönüşüyor
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Farklı ahlak anlayışları, kültür, kontrol
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Bir zamanlar yaşananlar (1)
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çevre düşmanı hükümlü, savcıya karşı!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Dönemi biterken Ekrem Bulgun…
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva