Özetle, 24 Ocak Kararları ve 1980 askeri darbesiyle liberalizme giden yollar açıldı,neo liberal rejim kuruldu. Böylece,ülkenin küreselleşme ve tüketimtoplumuyla buluşması gerçekleşti.

Ve bu değişim sonucuvasatlığın gölgesinde kurulan yeni rejim,toplumda vasatlaşmayı başlattı.

Rejim liberalleşerek ülkeyi tüketim cehennemine dönüştürürken sanki aklımız da bir karış havada yaşamanın rahatlığını keşfetti. Vasatlaşmanın önlenemez yükselişi…

Turgut Özal’ın “çağ atlamak” olarak tanımladığı liberal döneme geçiş, görgüsüzlüğün ve vasatlığın miladı oldu. Transformasyon dedikleri…

Hayat çarşı pazar, alışveriş yap, gez toz, eğlen, hayatın tadını çıkar, tüket tüketebildiğin kadar… Para en büyük değer… Gösteri her şey… Böyle bir dünya görüşü toplumu sardı sarmaladı.

Gündelik hayatta o marka senin bu marka benim dolanıp dururken satıhlaşan hayatlar Amerikan rüyasıyla süsleniyordu.

Çağ atlayan Türkiye’de önemli olmak, vasatlığın ve sığlığın alamet-i farikasıdır. Bu dönemde değerlilerin yerini önemliler alırken sığlık ve vasatlık başarıya giden yol oldu.

Satıhlaşma ülkede bütün alanlara sirayet edince Laik Cumhuriyet’in inşa ettiği kamusal alanın kimlik siyasetiyle dejenere edilmesi mümkün oldu;Bilimiyle, siyasetiyle, sanatıyla, medyasıyla, aydınıyla, sağıyla, soluyla ülke hızla irtifa kaybetmeye başladı.

Ve nihayet, ikibinli yıllara gelindiğinde,Türkiye Cumhuriyeti’ninkimlik siyasetininetkisine girdiği koşullarda, Ortadoğu devletine dönüştürme operasyonu başlatıldı. Ve buna restorasyon dediler.

Seksenin laneti, İslam ile hemhal liberal rejimin öncülüğünde din ve etnisite gruplarının siyasete egemen olmasıyla görünür hale geldi.

Önce transformasyon, sonra restorasyonla gelen lanet…

Anadolu ve Trakya topraklarında yaşayan her bireyin artık bir karar vermesi gerekiyor;

Ya bizleri yüz yıldır bir arada tutan toplumsal mutabakatı yeniden tesis edeceğiz, ya da Ortadoğu’dabaşımıza geleceklere rıza göstereceğiz.