Filiz SEZER
Ressamı hatırlamak
19 Ağustos 2022 Cuma

Şairin dediği gibi “Temmuz çoktan bitti / Ağustos da bitecek”. Hızla akıp giden günlerin ve esir eden rutinin sarmalında karşımıza çıkan fırsatları yakalamaya çalışırken elimizi uzatsak bile yetişemediklerimizin, parmakların arasından kayıverenlerin ve bakarken göremediklerimizin de sayısı hayli yüksek.

Geçen hafta bir kitap okudum, hayatım değişmedi ama böyle hayıflanmalara sürükledi beni. Ben ki kendimi erkekler için erkekler tarafından yazılan sanat tarihinde görmezden gelinen, silik cümlelerle geçiştirilen kadın ressamların peşinde koştuğumu sanırdım, gözümün önündekini görememişim meğer. Cumhuriyet sonrası oluşturulan sanat gruplarından olan 10’lar Grubunun kurucu üyeleri arasında adını hep okuduğum halde hayat hikayesinin peşine düşmediğim bir kadının hikayesiydi işte beni derinden sarsan: İva Stangali.

Sula Bozis’in girişimi ve Doç.Dr. Seza Sinanlar Uslu’nun işbirliğiyle, sanatçının kızı Maya Stangali’nin arşivinde bulunan belgelerden hareketle hazırlanan bu kitap aslında unutulmuş bir sanatçının hayatına dair ayrıntılar vermekle kalmıyor, o dönem Türkiye’sinin politik iklimine, sanat camiasına ve insanlığın türlü çeşit hallerine de ayna tutuyor. 2019’da Yapı Kredi Yayınlarından çıkan bu kitap için -biliyorum çok klişe olacak ama tüm samimiyetimle- başta Sn. Bozis ve Sn.Uslu olmak üzere emeği geçenlere kendi adıma şükran duyuyorum.

Kurtuluş Savaşının en yoğun şekilde yaşandığı 1922’de İstanbul’da doğan İvi’nin ailesi Beyoğlu Rum Cemaatinin saygın ailelerinin biriydi. Canımız İzmir’in işgalden kurtulmasının ardından pek çok Rum ailenin aksine, kendilerini ait hissettikleri bu toprakları terk etmemiş ve İstanbul’da yaşamaya devam etmişlerdi. 

Cumhuriyet ile yaşıt ve Cumhuriyet kadar genç ve güzel İvi devam etmekte olduğu Zapyon Rum Kız okulunda çalışkanlığı, sorumluluk sahibi ve olgun davranışları ile dikkat çekiyordu. O kadar güzeldi ki “Beyoğlu’ndan bir Yunan ilahesi gibi yürüyüp geçince bütün gözler ona döner” idi. Ailesinin onu yüksek öğrenim için Fransa’ya gönderme niyetine şiddetle karşı çıkmış, gönlünde yatan Güzel Sanatlar Akademisi için onları ikna etmeyi başarmıştı. Dil sorunu dolayısıyla misafir öğrenci kategorisinde girmeyi başardığı Akademide asla misafir gibi geçici olmamış, herkesin takdirini ve gönlünü kazanmıştı.

İvi sanat serüvenini en çok etkileyen kişiyle, hocası Bedri Rahmi ile burada tanıştı. Batı tarzı eğitim almış sanatçıların Anadolu’nun kırsal motifleriyle tanıştırılması ve bunları harmanlayıp Türk resmine özgü bir biçim ve içerik oluşturması o dönemde geliştirilmiş bir politikaydı. Bedri Rahmi de buna uygun olarak ülkenin farklı yerlerine seyahate gönderilmişti malumunuz ve bu sanatta yerellik arayışındaki önemli isimlerden biriydi.

Bireysel çabanın yanında içinde bulunduğunuz topluluğun da başarınızda önemi vardır kuşkusuz. İvi’nin dönemindeki sınıf arkadaşlarının hemen hepsi oldukça çalışkan, birbiriyle uyumlu ve oldukça samimi idiler. Bu benzersiz ilişkileri sayesinde Bedri Rahmi ile de beraber okul sonrası gezilere, çalışmalara ve sohbetlere devam ediyorlardı. Bu sinerjiyi kaybetmek istemeyen Bedri Rahmi onlara mezuniyet sonrasında da beraber varlık göstermelerini teklif etti ve böylece sanat tarihimizin meşhur Onlar Grubu (10’lar Grubu olarak da yazılıyor) kurulmuş oldu.

İvi’nin çekirdek grupta en iyiler arasında gösterildiği gruba daha sonra katılan Fikret Otyam’ın İvi Stangali hakkındaki düşünceleri onun bu topluluktaki yerini çok net ortaya koyuyor:

Atölyenin meseni, hocanın bir lafını iki etmeyen, hatta bir kat fazlasıyla yapan yegâne arkadaştır. İvi kiminin meleği, kiminin bankası, kiminin hızırıdır. Atölye ve arkadaşları için her zorluğa katlanır; kalbi iyilik ve vazife diye çarpar. Avşar kilimini, Anadolu yazmasını, halk türkülerimizi bizden daha fazla sever. Allah İvi’yi başımızdan eksik etmesin”

Bedri Rahmi’nin sağ kolu gibi çalışan İvi, ailenin de adeta bir üyesidiydi ve pek çok özel işlerini de yürütüyordu. Çok renkli bir dönemin İstanbul’unda Bilge Karasu, Sezer Duru, İlhan Berk gibi pek çok sanatçıdan oluşan geniş bir dost çevresi de vardı.

“Acep göçenler ne olur? Işık mı olur, su mu olur, toprak mı olur?” (Sanatçının not defterinden, 29 Nisan 1945)

Kızı Maya’yı da tek başına büyütme cesaretini göstermiş İvi için işler 1964’de yaşanan Kıbrıs olayları yüzünden içinden çıkılmaz bir hal aldı. Hayatı boyunca kendini Rum veya Türk olarak değil sadece bir ressam olarak tanımlayan İvi’nin Türk vatandaşı olmaması sebebiyle sınır dışı edilmesi gündeme geldi. Oysa yıllar önce Türk vatandaşlığına geçmek için resmi makamlara başvuruda bulunmuş ancak asla cevap alamamıştı. Sanatçının ülkede kalabilmesi için dostlarının verdiği uğraşlar cevapsız kaldı ve nihayetinde 1964 yılı sonunda İvi kızıyla birlikte sınır dışı edildi. Hocası Bedri Rahmi’ye gönderdiği mektupta bu duyguyu “nasıl tarif edeyim bilemiyorum… ölüm gibi bir şey duydum”diye anlatmış.

Atina’da devam ettiği hayatını ekonomik zorluklar, derin bir yalnızlık ve depresyonla geçirir. Resim yapmayı bırakarak adeta yavaş bir intihar süreci başlatır. Artık kendisi olması mümkün değildir çünkü. Kızının deyişiyle yaşadığı bu 35 yıl “yıllar boyunca sonsuza dek tekrarlanan tek bir gündür”.

Bunca insanın acımasızca öğütüldüğü bu topraklarda hem azınlık hem de kadın olarak da içinde bulunduğu dezavantaj onunkolayca unutulmasını hızlandırmış gibi görünüyor.

Kitabın yazarları “…onu kaybolduğu yerden alıp, vatanı olarak gördüğü yere, sahip olduğu en önemli kimliği ressamlığıyla, ait olduğu zamana, hak ettiği şekilde yeniden yerleştirmek istedik. Çünkü, bunu ona borçluyduk” diye belirtiyorlar asıl amaçlarını. Ben de etkisinden kurtulamadığım bu kadının hikayesini burada paylaşmayı bir borç bildim.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Yılmaz Okyay 19 Ağustos 2022 Cuma 11:13

35 yılını çaldığımız, en azından kararttığımız bu güzel yurttaşımızı geç de olda tanıdığım için mutluluk duydum! Hepinize teşekkürler??

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva