Filiz SEZER
Mutluluk Diktatörlüğü
30 Eylül 2022 Cuma

Devcileyin bir böcek olarak uyanmadığımız müddetçe sabah uyanıp o günlük rutini tamamlamakla yükümlüyüz. Yataktan fırlamak, alarmı kapatıp yeniden uykuya dalmak, çoluk çocuğu okula hazırlamak, işe yetişmek, randevu saatini kontrol etmek, uzun kahvaltılara oturmak, sıcak bir çay ve simitle yetinmek, otobüse binmek, açık havada yürümek, kanepeye serilmek… Sepetin içinden kimin payına ne çıkmışsa artık. Fakat hangi durum içinde olunursa olunsun modern dünyanın omuzlarımıza bıraktığı bir yükümlülük daha var: Mutlu, genç ve güzel olmak

Gençlik ve güzelliği başka bir yazının konusu olarak ayıralım, söz konusu bu yükümlülükte mutluluğun tarifi de muallak. Hatta tariflere takılmadan mutlu görünmek bile yeterlidir diyebiliriz. Aslında mutluluğun tanımını yapmak insanın en eski düşünsel çabalarından biri. Uzakdoğu düşünürleri ve Antik Yunan filozoflarından başlayarak günümüze kadar geçen sürede mutluğun farklı kültürlerde, farklı dönemlerde nasıl anlam değiştirdiğini görmek mümkün. Bunun üzerine felsefe, psikoloji ve nörobilim gibi farklı alanlarda yapılmış binlerce çalışmayı burada özetlemek boyumu da amacımı da aşar. Fakat dört bir yanımızın fırsat eşitsizliği, yoksulluk ve adaletsizlikle dolu olduğu bir dünyada mutlulukla ilgili bir derdim olduğunu da itiraf edeceğim. 

Uzakdoğulu düşünürlerin mutluluğun sadece insanın kendisiyle değil etrafındaki kişilerin de iyiliğini gözeten bir hal olması fikrine karşılık Aristoteles de mutluluğu erdemli bir hayat olarak tanımlar. Tek tanrılı dinlerde de saf mutluluk ancak öte dünyada ulaşılabilecek bir mertebedir ve halinizden şikâyet etmeden önce sizden daha kötü durumda olanlara bakarak şükretmeniz beklenir. Olumlu duygularla bezenmiş bir bireysel bir neşe ve memnuniyet arayışı aslında insanlık tarihinde göreceli olarak yenidir diyebiliriz. İngiliz filozof John Locke “insanın işi mutlu olmaktır” dediğinde tarihler 17.yy’ın sonlarını gösteriyordu. Mutluluk bir hak olarak ise ancak Thomas Jefferson’un 1776’da yazdığı Bağımsızlık Bildirgesinde ve sonrasında 1794’de Fransa’da St.Just’ın konuşmalarında karşımıza çıkıyordu (kuşkusuz beyaz erkekler için ortaya konan bu talep geçen yüzyıllar içinde kapsamını genişletecekti). 

Mutluluğu aramak elbette ayıp değil. Üstelik bu arayışların insanlığın düşünsel, bilimsel ve sosyal alanlarda ilerlemesinde önemli bir etken olduğunu da biliyoruz. Bireysel olarak da yeni yerler görmek, leziz tatların peşine düşmek, sanatın hazzına varmak gibi istekler bizleri süfli olmaya itmez (yapmasam olmazdı). Rahatsız edici olan mutluluğun anlamlı bir hayat sürme çabasıyla ilişiğinin kesilmesiyle daha küçük zevklere indirgenmesi bana göre. Oysa hayatta mutluluktan daha önemli şeyler olabilirken, mutluluk da olumlu duygulardan ve hazlardan daha fazlası olabilir. 

Farklı konularda yazdığı kitapları pek çok dile çevrilip büyük ilgi gören Alman felsefeci Wilhelm Schmid, Mutsuz Olmak – Bir Yüreklendirme isimli kitabında bu durumu “mutluluk diktatörlüğünün tahakkümü altında yaşamak” olarak isimlendirir. Ödev gibi algılanan bir mutluluğun bir stres kaynağı olduğundan, bireyleri ve toplumu daha mutsuz edeceğinden bahseder. Mutluluk ancak anlamlı bir yaşamda mümkündür ve şairin dediği gibi “gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir”

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Atilla 30 Eylül 2022 Cuma 12:09

Arif Verimli de mutluluğu an olarak tanımlar,mutluluk süregelen bir şey değildir anlardan oluşur der bence mantıklı.

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva