Bugün artık tartışılmayan ama zamanında çok tartışılmış bir mevzudur, “Avrupalı Kimliği”. Avrupa’da bir birlik oluşturma çabası, öncelikle ekonomik alanda gerçekleştirilmeye çalışılmış olsa da, bütünleşme anahtarının kültürel birliktelikte olduğunun anlaşılmasıyla birlikte Avrupa’da ortak kültür politikalarının oluşturulması gündeme gelmiştir. Bu türden politikalar ancak ortak kültürel değerler üzerine kurulabilir. İşte bu nedenle Birlik içinde “Avrupa Kimliği” yaratma ihtiyacı ortaya çıkmış ve bu kimliğin dayandığı temeller tartışılmaya başlanmıştır…

Ve sonuçta bu hüviyetin bir kültür ve hoşgörü kimliği olduğunda karar verilmiştir. Kimdir bu kimliğin sahibi? Anahtarları şöyle sıralanmıştır:

“Sürekli gelişmeyle kültür evrimi birbirinden ayrılamaz. İnsanın gelişmesinin başlıca amaçlarından biri bireyin sosyal ve kültürel evrimidir. Kültürel yaşama ulaşma ve katılım her toplulukta bireylerin vazgeçilmez hakkıdır. Hükümetler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 27. maddesi gereğince bu hakkın korunması için gerekli çerçeveyi yaratmakla yükümlüdürler. Kültür politikalarının baş amacı bu hakkın gelişme içinde kullanılması için koşulları yaratmak ve gerekli kaynakları sağlamaktır. Kültürler arasında diyalog, dünyamızda kültürlerin ve politikaların en önemli hedeflerinden biridir. Barış içinde bir arada yaşamanın vazgeçilmez koşulu budur. Kültürde yaratıcılık insanın ilerlemesinin kaynağıdır. Kültürel çeşitlilik de insanlığın hazinesidir ve gelişmenin vazgeçilmez öğelerinden biridir. Kültürle gelişme arasında uyum, kültürel kimliklere saygı, çeşitliliğe karşı hoşgörü, toprak bütünlüğüne ve ulusal egemenliğe saygı, sürekli ve doğru bir barışın zaruri koşullarındandır. Kültürlerin dünya düzeyinde yayımı karşısında yerel ve bölgesel kültürlerin tehdit altında kalması öteki kültürlerin gelişme dinamiğini etkilememelidir.”

Sabah sabah bu girişi yapmamın nedeni 16 Kasım Dünya Hoşgörü Günü’nde (yani dün), Avrupa’dan Rotterdam Gençlik Senfoni Orkestrası ve Türkiye’den Olten Gençlik Filarmoni Orkestrası üyelerinin mesafeleri aşıp, pandemi nedeniyle ertelenen muhteşem sanal konserlerini Denizli AB Bilgi Merkezi’nin katkılarıyla gerçekleştirmiş olmalarıdır.

Konseri canlı izledik, İzmir AASSM’den ve Rotterdam’dan, büyük keyif aldık. Her zaman söylüyorum; AB’ye en yakın Türkiye şehri İzmir’dir diye. Dün gece bir kez daha tanık oldum…

***

16 Kasım Dünya Hoşgörü Günü demişken şunu da yazmadan geçemeyeceğim: Sevgi, barış ve hoşgörü gibi insanı temel alan değerleri yücelten, oluşturuldukları dönemi aşarak günümüze ulaşan düşünce sistemleri, bugün de geniş kitleler için yol gösterici olmayı sürdürüyorlar.

İnsana yalnızca insan olduğu için değer veren, temel hak ve özgürlüklere saygılı bu düşünce sistemleri, çağdaş, demokratik yaşam biçimlerinin özünü oluşturuyor, toplumları her zaman ileri götürüyor.

Anadolu burası… Ahmed Yesevi, Mevlâna, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli gibi büyük düşün insanları, her dönemde geçerliliğini koruyan öğretileriyle, Anadolu aydınlanmasını başlatmış. Bu büyük insanların ortak paydası hoşgörü…

Gurur kaynağımız olan bu inanç önderleri aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, çağdaş kimliğinin oluşmasına ve yaşatılmasına katkıda bulunduğunu unutmuyor, bu ülkede o güzel hoşgörü günlerinin yeniden filizleneceğine olan umudumuzu da sonuna kadar koruyoruz. Sevgi, hoşgörü, iyi niyet, olumlu düşünce ve akılcı yaklaşımlara ulaşmada bizi kültürün ve sanatın daha güzel bir geleceğe ulaştıracağına da inancımız tam…

Bu duyguları yeniden yazma imkanını veren bir konser oldu dün geceki… Teşekkürler Olten Filarmoni…