MUSSOLİNİ…

Eskiden beynelmilel diktatörler vardı…

Aynı dönemlerde ; Almanların Hitler’i, İtalyanların Mussolini’si, İspanyollların Franko’su ve Portekizin Salazar’ı.

Bunları dünya da herkes tanır, bilirdi…

İtalyan yazar Umberto Saba diyor ki ;

“Üç İtalyan’ı alın, iyi taraflarını atın, kalan kötü niteliklerini birbirleriyle çarpın, Mussolini’yi elde edersiniz.”!

Ama, İtalyanlar pek de öyle düşünmüyorlar ki, torunlarından ; Rachele’nin, Cesare Mussolini’nin, Allessandra Mussolini’nin, Roma Belediyesinde ve Avrupa Parlamentosunda adaylık ve üyelikleri var... Eski Başbakan Berlusconi ve şimdiki Başbakan Meloni’nin de destekleri var…

***

KİM JONG-UN…

Şimdi de yerli diktatörler türedi, hem de pıtrak gibi… Aralarında sivrilip yükselenler yok mu ? Var tabii… En ilginçlerinden biri de Kuzey Kore’nin Devlet Başkanı… Kim Jong-Un.

Öyle de ilginç yasakları var ki…

*Devlet televizyonu ve radyoları dışındaki tüm kanallar yasak. Hele de Güney Kore idamlık!

*İnternet kullanmak yasak.

*İşçi Partisi üyeleri dışındakilere yurtdışı yasak!

*Yaş gruplarına göre kadınlar için 18, erkekler için 10 farklı model dışında saç kestirmek yasak. Hele de kendi saç modeli, kesin yasak!

*Kendisinin İşçi Partisi dışında bir parti kurmak yasak. Kurmak isteyenlere idam!

*Şarkı sözleri devleti övecek... Yabancı müzik olmayacak!

*Yabancı gazeteci girişi izinsiz yasak!

*Kendi partisinin kongre hazırlıkları sırasında başkentte düğün ve cenaze törenleri yasak!

*İçki içmek serbest, sarhoş olmak yasak!

*Ülkede yılbaşı kutlamaları yasak!

… (Google’dan)

Kim Jong-Un’un, bir de çok ilginç güvenlik önlemleri var… Yurt dışı gezilerindeki wc lerle ilgili. Tahlilde gizli hastalıkları varsa öğrenilir diye, bir endişesi var ki, onu yazmayayım… Burun direği kırılır da!

***

TONY BLAİR…

Bir zamanlar dünyada bir bir Tony Blair fırtınası eserdi… İngiliz İşçi Partisinin Lideri ve Başbakan. Diyordu ki ; “Tercih, sol ve sağ iktisat politikaları arasında değil, iyi ve kötü iktisat politikaları… arasındadır.”

Böylece neoliberal küreselleşme alanları, alabildiğine açılmış, sermaye dar bir çevrenin elinde toplanarak, olağanüstü zenginleşme olmuş, geniş halk kesimleri de açlık sınırının altına düşmüştü… Böylece sağ popülist partiler yükselme trendine girmiş, Sosyal demokrat partiler de düşüşe geçmişti!

***

TUNÇ SOYER…

Hani bugünlerin popüler söylemi “değişim… değişim.” var ya… Seçim yenilgilerinden sonra bunu ilk dile getirenlerden biri (belki de ilki) Başkan Tunç Soyerdir. Hem de öyle, genelgeçer ifadelerle değil!

Tunç Başkanın, “Yeni Siyaset Belgesi / İzmir Duruşu” nda ; Ülkemizin ve Partinin özüne dokunan önemli saptamaları vardı ; Demokratik, ekonomik ve toplumsal sorunların genişçe analizi yapılıyor ve çözüm yolları da sunuluyordu. Bunlar Partinin programına ve tüzüğüne girebilecek değerdeki somut önerileri içeren çalışmalarıydı…

Çıkışı, önerileri ve İzmir’de yaptıkları, özellikle de görünmez alt yapı çalışmaları, görmezden gelinememeli… Ayrıca sosyal ve kültürel çalışmaları, hepsinden de önemlisi, Atatürkçü ve Laik yapısının İzmir’le bütünleşmesi ve artık İzmir’le ayrılmaz ikili olduğu da kabul görmeli…

Bunlara bakıldığında ve esasen de genel

seçim sonuçlarının baz alınarak aday seçme yönteminin belirlenmesi, hatalı sonuçlar üretmeye elverişli zemin oluşturucudur…

‘Genel seçim dinamikleri ile, yerel seçim dinamikler farklıdır’ diye klasik bir söylem var ya… Yerel seçimler açısından ; tam da doğru ve gerçekten de klasik bir tespittir o…

Zira genel seçimlerde, Genel Başkan artı Parti gibi iki dinamik varken, yerel seçimlerde bunlara ; halkla iç içe olma yetisi ile, etkisi çok da fazla olan, bir üçüncü yerel “Aday” dinamiği de eklenir ki… Bu da unutulmamalı !

İyi Pazarlar…