Temel kamu kurumları çökertilip, Tek Adam Rejimi’ne geçildiğinden beri Erdoğan sadece siyasi iktidarı temsil etmiyor. Güçler ayrılığından vazgeçildiği için yürütme, yasama ve yargı konusunda kararları tek kişi veriyor, kurumlar talimatla bu kararları uyguluyor.
Bakanlar talimatla hareket ediyor, Meclis’te çoğunluk grubu talimat ile yasa çıkarıyor ve mahkemeler de çoğu zaman talimat ile karar verir hale geldi...
Bunu pek çok örnekte gördük. Merkez Bankası’na müdahale, faize müdahale, eğitime müdahale, Gezi tutuklularının serbest bırakılmaması, suçsuz oldukları hukuken açık olduğu halde terörist ilan edilmeleri, Sinan Ateş suikastı mahkemesinde yaşananlar…
Şimdi de genç teğmenlerin mezuniyet töreni hakkında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, sekiz gün sessizliğini koruduğu halde, adeta soruşturma sonucunu ilan etti... “Siz o kılıcı kime sallıyorsunuz?” deyip ekledi, “Bunların süratle temizlenmesi için de adımlarımızı atıyoruz...”
Bu açıklama ile hem talimat vermiş oluyor hem de neyin suç, neyin suç olmadığına da kendi karar veriyor. Hem davacı hem yargıç rolünü birlikte oynuyor. Demokrasi ve çağdaş devlet yönetiminde olmaması gereken her şeyi yapıyor Erdoğan.
AKP sözcüsü Ömer Çelik ve MHP’li bazı vekillerin açıklamalarını boşa düşürecek şekilde yapılan bu açıklamada dikkat çekici nokta, açıklama için sekiz gün beklenmesinin yanı sıra mesajın verildiği toplantı seçimidir.
Genç teğmenlerin ant içerken “laiklik vurgusu” mu suç, yoksa “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı mı? İkisi de değil. Hatta bunlar Anayasa’da yer alan hükümler.
Ama siyasi kutuplaşmanın en önemli fay hattı olan laiklik ve İslam/İslamcılık gerilimini belli ölçüde hareketlendirmek için bu mesaj, İmam Hatipliler Kurultayı’nda verildi. O zaman doğal olarak sekiz gün bunun için mi beklendi sorusu akla geliyor.
Darbe tehdidi olarak görmek ise, abartılı bir yorum olur. Gezi olaylarında en dikkat çekici pankartlardan birinde “Mustafa Keser’in askerleriyiz” sözleri yer alıyordu. Yani daha önceleri, daha çok darbe beklentisi içinde olanların kullandığı slogan olduğu için, Geziciler bununla dalga geçiyordu. Ancak bu konjonktürde genç teğmenlerin bu sloganı farklı anlam taşıyabilir. Nitekim savunmalarında, cemaatçi ve tarikatçı değiliz vurgusu vardı. Çünkü epeyce bir süredir Orduda da tarikat yapılanması konusunda çeşitli gözlemler bulunmaktadır. Hatta son darbe girişimi de bunlardan gelmişti. Kemalistler değil, Fetöcüler darbe girişiminde bulunmuştu.
Daha gerilere, yani Osmanlı dönemine gidersek orduda yine tarikat örgütlenmesi vardı. Yüzyıllar boyunca Yeniçeri Ocağı, Bektaşi Tarikatı’nın elindeydi. Bu İmparatorluğun tercihiydi. 1826 yılında 2. Mahmut Yeniçeri Ocağını Bektaşi Tarikatının egemenliğine son verip, başka bir Sünni Tarikata devredilmiştir.
Kurtuluş Savaşını yapan askerler de Osmanlı Paşaları idi ama hem Savaşı komuta eden hem de yeni devleti kuran Mustafa Kemal idi. Dolayısıyla Cumhuriyet Ordusu’nun kurucusu da aynı kişiydi. Kurucu liderler dünyanın her ordusunda vefa ile anılır. Ona saygı duyulur.
Bu slogandan darbe tehdidi üretmek doğru olmadığı gibi, bundan suç çıkarmak da hukuken mümkün değildir. Eğer Erdoğan’ın verdiği talimat ile genç teğmenlerin bir kısmı ihraç edilirse, hem davacı hem yargıç olup, hukuksuz bir karar uygulamış olacak...