Nedim ATİLLA
İzmir’de değişimi anlamak isteyenlere bir kitap önerisi
1 Ekim 2023 Pazar

İzmir’in uzak yakın tarihi göçlerin tarihidir.  Kentimizin bugünü anlamak, yarınını düşünmek için İzmir’de göç olgusunun ülkenin ve dünyanın genelinden hayli farklı seyrettiğini kabul etmemiz lazım.

“Geçmişten Günümüze Kurtuluşun 100. Yılında İzmir” kitap dizisinin 3. cildini tanıtmak istiyorum bugün size…  İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Arşivi, Müzeler ve Kütüphaneler Şube Müdürlüğü ve İZELMAN iş birliğiyle hazırlanan 10 cildin “Göçler, Karşılaştırmalar Ve Değişim” isimli olanı bence serinin İzmir’in geleceğini düşünenler için hayli değerli olduğunu düşünüyorum.

Editörlüğünü Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Işık’ın yaptığı ciltte “İzmir’e Göçün 100 Yıllık Analizi: Değişen Nedir?” makalesini Prof. Dr. Şevket Işık,  İzmir’e Yönelik İç Göçün Mekânsal Örüntüsü: Bölgeselden Ulusala Genişleyen Köken Coğrafyası makalesini Prof. Dr. Mustafa Yakar, İç Göçün İzmir İlindeki Mekânsal Örüntüsü makalesini Prof. Dr. Mustafa Yakar, Doç. Dr. İlkay Südaş, Arş. Gör. Hüseyin Mert Arslan yazmışlar.

Önümüzdeki günlerde ayrı bir yazı konusu edeceğim “Yeni Bir Hayatın Peşinde: İstanbul’dan İzmir’e Yaşam Tarzı Göçü” makalesini ise Bahar Kaba yazmış.

Şimdi bugün Işık Hoca’nın giriş bölümünden altını çizdiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Çünkü Güzel İzmirimizin son 100 yılından en anlamlı tablo buradan çıkıyor.

***

Cumhuriyet Dönemi’nin ilk iki nüfus sayımı da İzmir’in kozmopolit nüfus yapısının kısa bir sürede ortadan kalktığı yansıtmaktadır. Sonuç olarak İzmir bir yandan o tarihe kadar sahip olduğu son derece kozmopolit ve çok kimlikli nüfus yapısını kaybetmekle kalmamış hem kent nüfusunun hem ekonomik gücünün hatırı sayılır bir kısmını yitirmiştir.

1935 Genel Nüfus sayımının sonuçları da ulus devlet yaratma sürecinin İzmir’in kent nüfusunda yarattığı köklü değişimleri yansıtmaktadır. Söz konusu nüfus sayımı 1935’te 170.959 olan kent nüfusunda gayrimüslimlerin sadece yüzde 11,2’lik (19.203 kişi) bir paya sahip olduğunu ve bu nüfusun da önemli bir kısmının Yahudilerden (15.366 kişi) ve Hıristiyanlardan (3.817 kişi) oluştuğunu göstermektedir.

Bir diğer önemli sonuç ise 170.959 olan kent nüfusunun yüzde 29’unu (49.658 kişi) meydana getiren yurtdışı doğumluların, yüzde 91’inin (45.162 kişi) başta Yunanistan (25.852 kişi) ve Yugoslavya (15.652 kişi) olmak üzere Balkan ülkelerinde doğmuş olmalarıdır.

Bu açıdan bakıldığında Balkan göçmenleri, İzmir’in özellikle gayrimüslim nüfusunu kaybetmesinden sonra Türk-Yunan nüfus mübadelesinin ardından, kentin kültürel zenginliğine katkı yapan en önemli unsurlardan biri olmuştur. Balkan savaşları ile başlayan ve Kurtuluş Savaşı’yla noktalanan bu sürecin, kentlerin nüfus yapısında yarattığı değişimlere bakıldığında, en radikal değişimin ve bunun yarattığı en büyük kırılmanın İzmir’de yaşandığını belirtmek mümkündür. Nüfusun yarıdan fazlasını gayrimüslimlerin oluşturduğu ve İmparatorluğun en aktif liman kenti olan İzmir, yaşanan süreçte bu nüfusunun neredeyse tamamını kaybetmesine karşın, ilerleyen yıllarda rakibi olacak İstanbul, 6-7 Eylül gibi dramatik olaylara rağmen, Türk-Yunan nüfus mübadelesindeki ayrıcalıklı konumu sayesinde bu değişimden daha az etkilenmiştir.

1950’li yıllara kadar İzmir, ülke içindeki nüfus hareketlerinin son derece sınırlı olmasına bağlı olarak, oldukça düşük düzeyde göç almıştır. 1950’ye kadar olan dönemi göçler açısından değerlendirmek gerekirse, belki de en çarpıcı özelliğin, gayrimüslim nüfusun ayrılmasıyla İzmir’in özellikle Balkan göçmenlerinin önem kazandığı bir merkez görünümünde olduğu ileri sürülebilir. Örneğin 1935’te 170.959 olan kent nüfusunun yüzde 29’unu oluşturan yurtdışı doğumluların (49.658 kişi), yüzde 91’ini (45.162 kişi) Balkan ülkelerinde doğanlar meydana getirmektedir.

1945’te ise Balkan ülkelerinde doğanların yurtdışı doğumlular içindeki oranı yüzde 92 olmuştur. İzmir’i kozmopolit ve çok kültürlü bir yapıdan, çok daha homojen bir yapıya dönüştüren bu süreç, 1950’den itibaren ortaya çıkan bambaşka bir göç tipiyle tekrar değişmeye başlamıştır.

***

“Sanayileşme/kentleşmenin yarattığı göçler” veya “emek göçü” olarak da ifade edilen ve temel özelliği kırlardan kentlere doğru olan kitlesel göçler, o dönemde İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi sayıları pek fazla olmayan Batı’daki hâkim merkezlere yönelmiş ve İzmir, uzun yıllar İstanbul’un ardından net göçü en yüksek ikinci merkez olma özelliğini korumuştur. 1935-1950 arasında sadece bir puan artarak yüzde 15’e ulaşan başka il doğumlu nüfus oranı, 1960’ta yüzde 21’e, 1980’de yüzde 36’ya, 2000 yılında ise yüzde 44’e ulaşmıştır.

İzmir’in 1950 sonrasında iç göçlerin önemli bir varış noktasına dönüşerek yoğun bir göçe maruz kalması, kentin büyük kırılmalara uğrayarak kaybettiği uluslararası, son derece zengin etnik ve dini yapısını geri getirmese de kentin sosyo-kültürel, toplumsal ve ekonomik yapısında olduğu kadar mekânsal değişiminde de önemli bir rol oynamıştır.

1950 sonrasında ortaya çıkan önemli değişimlerden biri de İzmir’in göç aldığı kaynak sahalarında oluşan çarpıcı değişimdir. Başlangıçta ağırlıklı olarak kendine daha yakın konumdaki Ege illerinden göçler alan İzmir, ilerleyen yıllarda başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri olmak üzere daha uzak mesafeli göçlere maruz kalan bir merkeze dönüşmüştür.

Daha çok ekonomik açıdan geri kalmış bölgelerden aldığı emek göçlerine ek olarak, 1990-2000 arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan güvenlik kaygısı veya köy boşaltmalarıyla gerçekleşen zorunlu göçlerin ön planda olduğu bu dönem, İzmir’in daha homojen bir nüfus yapısından, Türkiye’nin farklı bölgelerinden, illerinden değişik kültürlere sahip çok daha heterojen bir nüfus yapısına geçiş yaptığı bir dönem olmuştur.

Bu heterojen nüfus yapısının giderek güçlenmesinde, İzmir’e göçün köken sahalarının 1950’den sonra bölgeselden ulusala genişleyen bir karakter kazanması kuşkusuz belirleyici olmuştur. 1980 ve özellikle 2000 sonrası dönem, Türkiye’de iller arasında gerçekleşen göçlerde yeni çekim merkezlerin giderek güçlendiklerine tanık olunmasıyla, önceki dönemlerden oldukça farklıdır.

Bu bakımdan özellikle 2000 sonrası dönem, geçmişten beri göç eden nüfusun en önemli varış noktalarını oluşturan ve aralarında İzmir’in de bulunduğu İstanbul, Ankara ve Adana gibi geleneksel merkezlerin, iç göçlerde giderek zayıfladığı bir dönem olarak dikkat çeker.

Nitekim 2011-2020 dönemine ait ikamet değişikliğine dayalı veriler, öteden beri İstanbul’un ardından en çok net göç alan İzmir’in; Ankara, Antalya, Kocaeli ve Tekirdağ illerinden sonra net göçlerde beşinci sıraya, 2000’li yıllara kadar net göç hızlarında koruduğu ilk üç il içindeki yerinin ise 19. sıraya gerilediği göstermektedir.

Bununla birlikte, 2010 sonrasında, İzmir ile İstanbul arasındaki göç bilançosunda yaşanan büyük değişimler, İzmir’in göç örüntüsünde çok yeni bir dönüşümün filizlendiğine işaret etmektedir. İkamet değişikliği verilerine göre İzmir 2010’a kadar İstanbul’a net olarak nüfus kaybeden bir il konumundan, İstanbul’dan göç alan bir ile dönüşmüştür.

Örneğin 2008-2014 döneminde İzmir en çok nüfus kaybını İstanbul’a karşı yaşarken, 2014-2021 döneminde bu kez en fazla net göçü İstanbul ilinden almıştır.

Bu göçlerin temeline inildiğinde İzmir’in son yıllarda İstanbul’dan Ege kıyılarına yönelen ve bazı araştırmalarda “seküler göç”, “beyaz göç” veya “beyin göçü” olarak nitelenen, ekonomik temelli olmaktan çok, aksine yaşam değerleri bakımından motive edilen “yaşam tarzı göçü” olarak adlandırdığımız yeni bir göç hareketinin de merkezi olmuştur.

İstanbul’dan İzmir’e yönelik bu göçlerin araştırma sonuçlarına bakılacak olursa, bu göçlerin devamlılığı konusunda sadece İzmir’in İstanbul’a karşı olan üstünlükleri ve zayıf noktaları değil, Türkiye’de seküler yaşamı giderek zorlaştıran, yaşam alanlarını sınırlayan birtakım uygulamaların ne yönde gelişeceğinin de bu konuda güçlü bir belirleyici olacağı açıktır.

***

“Göçler, Karşılaştırmalar Ve Değişim” cildine emek verenlere teşekkürler. İzmir’i geleceğini düşünenler için bu cilt kitaplıklarda yer almalı.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ömer ÖZÜTEMİZ 1 Ekim 2023 Pazar 08:53

Geçmişten Günümüze Kurtuluşun 100. Yılında İzmir kitap dizisi için İBB nin ve Tunç başkanın katkıları çok önemli. Bu son cilti alıp okuyacağım. Özellikle son yıllardaki İstanbul İzmir Urla göçü ilerde tarih kitaplarında da yerini alacak. Keşke bir silikon vadisi yaratabilseydi! Ama bu son bakanlık kararları ile Çeşme projesi gerçekleşirse çölleşen İzmir olur.

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Sözün haysiyeti
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Dünya yıldızı Erdoğan’ı neden uyardı?
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Bir polisin isyanı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Belediyelerin borç krizi siyasi krize dönüşüyor
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Farklı ahlak anlayışları, kültür, kontrol
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Bir zamanlar yaşananlar (1)
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çevre düşmanı hükümlü, savcıya karşı!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Dönemi biterken Ekrem Bulgun…
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Bu dünyadan Çetin Yetkin Hoca geçti
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Keşke bir kedi sevmiş olsaydınız…
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva