Türkiye’de 67 hukuk fakültesi var…

19’unun dekanı “hukukçu” değil!

Ya ne?

Dört tanesi ilahiyatçı…

Ya gerisi?

Çalışma ekonomisi hocası…

Kamu yönetimi hocası…

İşletme hocası…

Vallahi, bravo…

Aralarında…

Siyaset bilimci de var…

Fransız dili hocası da…

Başka?

Ziraat profesörü…

İktisat profesörü…

Kimya profesörü…

Ah, unutuyordum…

Bi’de “veteriner hekim” profesör var!

Manzara bu…

***

Şimdi diyeceksiniz ki…

Olur böyle şeyler(!)

Deveye boynun neden eğri diye sormuşlar…

O da cevap vermiş:

“Nerem doğru ki?”

***

Bir asır kadar önce…

Bu güzel topraklarda ne olmuştu?

Nazi zulmünden kaçan bilim insanları bize sığınmıştı…

Devlet Baba onlara ne dedi?

Şunu dedi:

“Sizlere layık olduğunuz ücretleri veremiyoruz… Ancak, genç Türkiye Cumhuriyeti’nde sizler yeni bir bilimsel uyanış açacaksınız… Bilim ve yöntemlerinizi getirin, gençlerimize bilginin yollarını gösterin…”

İşte, o yabancı bilim adamları var ya…

Geldiklerinde tek kelime Türkçe bilmiyorlardı…

Bir yıl sonra Türkçe ders vermeye başladılar…

***

Yine zaman tünelinden; ibretlik…

Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkmış bir ülke…

Ülkenin her tarafından topladığı 750 genci…

Neden yurtdışında üniversite tahsiline gönderir?

Atatürk, o gençleri Avrupa’ya uğurlarken ne demişti?

“Sizleri bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olarak dönün!''

***

Bu kadar tarih dersi yeter…

Dönelim bugünlere…

***

Herhangi bir üniversitenin…

İklimlendirme ve Soğutma Yüksek Okulu’ndan mezun olan genç…

Şıppadanak iş buluyor…

Makine Mühendisi iki yıldır iş arıyor…

Yaman çelişki…

Ama neden?

Nokta atışı eğitim giderek “zayıflıyor” da ondan!

***

Hukuk Fakültelerinin bir kısmını…

Hukuk eğitimi almamış dekanlar yönetmiyorsa…

Kendimizi yemeyelim…

Bu güzel ülke için…

99 yılda 60 sağlık bakanı görev yapmış…

10 tanesi doktor değil…

Hatta bi’tanesi eczacı…

İhtiyaçtan mı, zorunluluktan mı?

Diyelim ki, doktor olmayan o bakanların…

Esaslı vizyoner yanları vardı; müsteşarlar da ucundan tuttu…

İşler yolunda gitti…

İyi de hukuk fakülteleri “zıpkın gibi” hukukçu yetiştirmek için…

Kuruluyor…

Dekanı nasıl veteriner olur?

Bu okulları yönetmek için…

Hiç mi bu memlekette kıymetli hukukçu kalmadı?

***

Cevabı biz verelim…

Evet, kalmadı!

Neden?

Şundan…

Son 10 yıl içinde kurulan bir düzineye yakın…

Hukuk fakültesinde…

Neredeyse profesör unvanlı öğretim üyesi yok gibi…

Ha’di sallamayalım…

İki elin parmakları kaldı dersek, yanlış olmaz…

Böylesi bir anlayış çizgisinde…

O hukuk fakülteleri beklenen başarı çıtasını aşabilir mi?

Aşamaz…

O zaman n’olur?

Hukuk fakültelerinin üçte birini…

Hukukçu olmayan dekanlar yönetir…

Onların yetiştirdiği gençlerin…

Avukat, hakim ve savcı olduktan sonra…

Gerçek adalet dağıtmalarını istiyorsak…

Gözlerimizi kapatan örtüyü yırtıp atmalıyız…

Doğru neredeyse ona tutunmalıyız…

Her şeye rağmen umutluyum…

Nokta…

(Minik ama hassas ayrıntı… Biliyorum, siz asıl Hukuk Fakültesi Dekanı olan veteriner hoca’ya taktınız… O hoca, gerçekten Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunu… Eğitimini İsviçre’de tamamladı… 10 yıl önce profesör oldu… Uzmanlık alanı, besin hijyeni ve teknolojisi… Halen Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin rektörü olarak görev yapıyor… Aynı üniversitenin hukuk fakültesi dekanlığına de “sadece” vekalet ediyor… Hepsi, bu… Su kaldırır mı; onu da sizin takdirinize bırakalım…)

Sonsöz: “Adalet’in sembolü kadın figürünün gözleri tarafsızlığı simgelemek için kapalıdır… İyi ki kapalı, en azından hukuk adına ülkemizde yaşanan bu çarpıcı(!) örnekleri görmüyor!