Narin evladımızın katli derinden sarstı herkesi.
20 gün iyi bir haber bekledik!
Sonuçta “cinayet / vahşet”le sarsıldık!
Öyle sıradan bir cinayet de değil!
Planlı , hesaplı, profesyonelce..
Ve acımasız.
Bilenler var, görenler var, susanlar var!
Bu nasıl vicdansızlık!
Neymiş? Bir de yayın yasağı!
Bu yasak konulmasa belki cinayet önlenebilecekti...
Belki deliller karartılamayacaktı!
Belki Eğertutmaz dere katliamı daha önce öğrenilecekti!
Belki iz ve DNA örnekleri daha belirgin olacaktı!
Bu neyin yasağı Allah aşkına?
Bu nasıl bir mantık?
Olay siyasi mi?
Devlet meselesi mi?
Beka konusu mu?
Belli ki var; 3-5 şerefsiz; yargıya hesabını versin!
Aylar süren duruşmalarla, kravat takıp iyi hal numaraları yaparak da değil!
Tek celsede; şipşak!
Ağırlaştırılmış müebbet..
Hücre hapsi..
Hukukta ne varsa en ağır o!
Olayın bir de “örgüt vari / mafya vari” boyutu var.
Çok yıllar önce okumuştum Mario Puzo’nun “Omerta” adlı romanını.
Diğer kitapları gibi muhteşemdi.
Mafya dünyasının yansımaları: ilişkiler, hesaplaşmalar, çatışma ve ölüm.
Bir de ‘omerta’. Yani ‘suskunluk anlaşması / dayanışması.
Örgütün ser verip sır vermemesi.
Kol kırılıp yen içinde kalması!
Ne oluyor ya!
Bir “can” katlediliyor, bütün köy sus - pus!
Cinayet, katliam, sadizm, hunharlık; her şey var!
Aman susalım!
Dinimizin gereklerinden, gelenek - göreneklerimizden, insanlıktan bu kadar mı uzaklaştık!
Biz ne ara bu kadar “mafyalaştık?
Yazık!