Hayat ne garip di’mi?
Hastaydı ama…
Geçtiğimiz ay…
Dünyaya geldiği gün (13 Ağustos) sağlık durumu ağırlaştı…
Yanı başında biricik kızı vardı…
Doğup, büyüdüğü, yuva kurduğu, şöhreti yakaladığı…
Memleketinden uzaktaydı…
O sırada…
69 yaşındaydı ve…
10 kez nikah masasına oturmuş bir yıldızdı…
Yıllar öncesine gidiyoruz…
***
Ağustos ayının en civcivli günlerinden biriydi…
Sıcak, boğucu hava İstanbul’u kavuruyordu…
Takvimler 1955 yılını gösterirken…
Yeşilköy’de…
Çok varlıklı bir ailenin…
Mavi gözlü sarışın kızı olarak dünyaya geldi…
Adını koyarken, kulağına “Canan Tuğba” diye fısıldadılar…
Evin “tek çocuğu” olmanın tüm nimetlerini yaşadı…
Bir dediği iki edilmeden büyüdü…
O daha minicikken annesi ile babası ayrıldı…
***
Maçka İlkokulu’nu bitirirken…
Yaşıtlarından daha alımlı, daha büyük gösteriyordu…
Atatürk Kız Ortaokulu’na devam ederken…
Kağıt helva alıp…
El ele tutuştuğu henüz çocuk yaşındaki sınıf arkadaşına vuruldu…
(Olacak şey değil, ama oluyor işte…)
Ailelerin büyükleri devreye girdi…
Bir kılıfını bulup, “çocukları” evlendirdiler!
İlk evliliğini 15 yaşında yapmıştı…
O sırada Türkiye 1970’li yıllarını yaşıyordu…
İki taraf da bu işin yürümeyeceğini anlamıştı…
Nitekim, birkaç ay sonra “minik” gelinle damat…
Tek celsede boşandılar…
***
Annesi ve babası ayrılmış olsa da…
Kızlarının üstüne titriyor, her isteğini yapıyorlardı…
Bir gün…
Ünlü yönetmen Metin Erksan…
Beyoğlu'nda gezerken…
Bu mavi gözlü, Avrupai hava taşıyan kızı gördü…
“Filmde oynar mısın?” diye sordu…
“Şeytan” filminin Yeşilçam versiyonunda kamera karşısına geçti…
Afişte adı yoktu ama…
Artık baş döndüren o renkli hayatın kapısından içeri…
İlk adımı atmayı başarmıştı…
***
Yakınları o “ahu” gibi kız için Robert Lisesi’ni seçmişlerdi…
Ana dili gibi İngilizce öğrendi…
Sonra da Kanada’da Concordia Üniversitesi’nin…
İngiliz Dili Bölümü’ne devam etti…
Gelgelelim, bitiremedi vatana döndü…
Çünkü, Yeşilçam’ın tadını almıştı bi’kez…
Nitekim arkası geldi…
İlk filmlerinde “Tuğba Çetin” adını kullandılar…
Sonra gişe stratejisini iyi bilen yapımcılar…
“Çetin” kelimesini attılar…
“Tuğba”nın başına da…
Genç yıldızın güzelliğine cuk oturan “Ahu” ismini eklediler ve…
İşte huzurlarınızda…
“Ahu Tuğba”…
***
Türkiye’nin 80’li yıllarına…
İmzasını atan bir yıldız oldu…
Kocaman, permalı saçları…
Renkli gözleri…
Çekici vücut hatları ile…
O günlerin “seks sembolü” olarak akıllarda kaldı ama…
Asla unutulmadı…
O’nun rolünü yazan senaristler…
Öylesine başarılı…
“Şeytan” görünümlü bir “melek karakter” oluşturdular ki…
Türk seyircisi ilk kez…
“Sokak Kızı İrma” rollerinde bile Ahu Tuğba’yı alkışladı…
Hep gazozuna hap atılan kadını oynadı ama…
Bir kez olsun, seyirciden kötü not almadı…
***
Hanım hanımcık “seven kadın” rollerini…
Bir türlü oynayamadı…
Hevesi hep kursağında kaldı…
Gelgelelim, Türkiye çapında bir rekoru kimse elinden alamadı…
Nedir o rekor?
Geliyoruz, oraya…
***
Türkiye’nin ünlü yıldızlarının…
Bilinen / bilinmeyen evlilik rekorları vardır…
Mesela…
Gönül Yazar, altı kez dünya evine girdi…
Sezen Aksu, dört kez nikah masasında “evet” dedi…
Seda Sayan, genç yaşta “altı”ladı…
Hollywood’un menekşe gözlü yıldızı Liz Taylor “sekiz” yaptı…
Ama hiçbiri…
Ahu Tuğba’nın rekorunu kıramadı…
***
Yeşilçam’a, yıllar önce veda eden Ahu Tuğba’nın…
Birinci evliliğini 14 yaşında yapmıştı demiştik…
Sekiz yıl sonra
İkinci evliliğini Mustafa Ulusoy’la gerçekleştirdi; 2 yıl sonra boşandı…
Nikah masasına üçüncü kez Nafiz Kavi ile oturdu; bir yıl sürdürebildi…
Dördüncü evliliğini 1984’te Süha Kutlu ile…
Beşinci evliliğini dört yıl sonra Osman Soyer’le yaptı; 4 ay içinde ayrıldılar…
Altıncı kocası Enis Karaduman’dı…
Yedinci kez nikah masasında yanında Mete Has oturuyordu…
1991 yılında, Fransız Pascal Levaseur sekizinci hayat arkadaşı oldu…
Aynı yıl boşandı ve…
Arnavut asıllı Amerikalı doktor Timmy Alejtanij ile hayatını birleştirdi… Dokuzuncu eşinden…
“Ahu Anjelik” adını verdiği…
1992 doğumlu bir kız çocuğu dünyaya geldi; sekiz yıl sonra boşandı…
Onuncu evliliğini…
İstanbul’da yaşayan bir İzmirli ile yaptı…
Belki inanmayacaksınız ama…
Eski hayat arkadaşlarından biriyle karşılaştığında…
Neler hissettiğini şöyle anlatmıştı:
“Fiziksel olarak 40-45'inden sonra…
Kadınlardan daha çok bozulan erkekleri de gördüm…
Mesela yolda eski bir eşimi gördüm, tanıyamadım…
Kafamı duvara vuruyordum, (Ben bununla mı evlendim?” diye... İki gün kendime gelemedim…”
***
Unutulmaz filmlerde rol alan Ahu Tuğba…
Artık aramızda değil…
Filmleri bir süre sonra “antika” sınıfına girecek…
Rahmet dileyerek…
Özel bir ayrıntı ile “nokta” koyuyoruz…
***
Ahu Tuğba…
Yıllar önce yakalandığı…
Akciğer rahatsızlığının tedavisi sürecinde…
Vasiyetini hazırlattığını ve organlarını bağışladığını söylemişti…
Ne var ki, vasiyetinin içeriğini açıklamamıştı…
O günleri şöyle anlatmıştı:
“Kızıma ameliyat olacağımı söylemedim, (Bodrum’da evde uyuyorum) dedim… Anestezi yasak olduğu için vasiyetnamemi yazdım…
Ameliyata gideceğim gün noteri çağırdım yanıma…
Vasiyetimi yazdırdım; organlarımı da bağışladım…
Ameliyattan sonra yaşayacak mıydım; bilmiyordum…
En büyük korkum kızımı bir daha görememekti...
Ölümden korkmuyordum…
Hastaneye sevk edilirken kızım Bodrum’a geldi...
Beni Bodrum’da zannediyordu; (Oteldeyim) dedim…
İzmir’den İstanbul’a giderken yolumu Bodrum’a çevirdim…
Hayatımda ilk kez kızıma yalan söyledim…
O’nun bunları hissedip gelmesi bir mucizeydi…
Yaşıyor olmam ameliyat olmamı engelleyen kızımdı…
Doktorum ameliyata gerek olmadığı söylediğinde…
Dünyalar benim oldu…”
Ne var ki…
Ahu Tuğba, hayata ve kızına doyamadı…
69’unda…
Bu dünyaya veda ederken çok uzaktaydı…
Sağlığına kavuşmak için gittiği…
Amerika Birleşik Devletleri’nde…
Florida eyaletinin Miami kentinde …
Son nefesini verdi…
Türk Sineması…
Ve özel bir “jenerasyon”…
O’nu hiç unutmayacak…
Nokta…
Sonsöz: “Nikahta keramet vardır” diyenler, bir adım öne çıksın! / Anonim…”