Kuramsal gevezeliğe gerek yok. İnsanın evrimi durdu. İyi insan ile kötü insan arasında oluşan gerilim hattında, bütün kıyamet alametleri zuhur etmiş bulunuyor. Bunun ideolojik izahı da yok. Ontolojik bir mesele…
İnsan kusurlu ve yetersiz bir yaratık. Yapmak istediklerini sınırlayan yetersizliği, insanlığın yaşadığı büyük felaketlerin nedenidir.
İnsan varoluşu itibarıyla iyi değil. Bazı insanlar iyi olmayı tercih ediyor. Ve bu tercihin bedelini ömür boyu ödüyor. Çünkü iyi kalmak, kötülüğün baskın olduğu insan yaşamında hiç kolay olmuyor. Yalan, vicdansızlık, ahlaksızlık üzerinde yükselen toplumsal ilişkiler, kötüyü her zaman baskın kılıyor.
Kendi türüne bilerek, isteyerek kötü davranan insanın elde ettiği üstünlük, kötüyü muktedir kılıyor. Ve muktedir bulunduğu her yerde iktidar kuruyor.
Birbirine bu dünyayı çok görenlerin hikayesi, tarihin gerçek yüzüdür.
Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin… Dinler böyle buyurdu. Olmadı. Devletler kanun yaptı. Olmadı. Eğitimle de olmadı. İnsan kötülüğe teşne.
Çıkış var mı? Yok. Demokrasi, insan hakları, eşitlik, iman, manevi değerler, adalet gibi kavram ve olgular genellikle mazlumları, iyileri korur gibi yapıyor ama kötünün bekasını mutlaka sağlıyor. İyilerin başına her ne gelecekse geliyor; suç-ceza sarmalında, kötülük yoluna devam ediyor.
Acı gerçek, kötünün laneti üstümüzden hiç eksik olmuyor. Sekiz yaşındaki kız çocuğunu öldürmekten beter edenlerin yargı önünde hesap vermesi, kötülüğün önüne mi geçecek? Bugüne kadar hesap verdiler de ne oldu? Cinayet işlemekten mi vaz geçtiler? Dahası binlerce kayıp çocuktan söz ediliyor.
Kötülük hükmünü sürüyor. Biliyoruz ki yeryüzüne çöken lanetin muktedir kıldığı kötülük, çocukları ve kadınları öldürmeye, hayata saldırmaya devam edecek.
Yeryüzünde kurulu bütün düzenler ve hâkim sistem; yöneteniyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, kötüyü muktedir kılıyor. Gerisi, söz israfı. Beyhude yakınma…