Nedim ATİLLA
Valimizi bulaşıcı hastalıktan kaybettik
24 Şubat 2020 Pazartesi

Bilmiyorum sizde de öyle mi? Corona virüsü ile ilgili her haberi okuyorum, henüz bu tür haberlerde sansür-oto sansür uygulandığını da sanmıyorum. Viral salgın nedeniyle İtalya’da Venedik Festivali’nin iptalini okuyunca, aslında hem insanlığın, hem de İzmir’in geçmişindeki salgın hastalıkları düşündüm ve yazayım dedim…

Mesela Veba, 17. yüzyılın sonlarından itibaren Batı Avrupa için bir sorun olmaktan çıksa da ticaret yollarının üzerinde bulunan Osmanlı coğrafyasında görülmeye devam etmiş ve önemli yıkımlar yapmış. Başta başkent İstanbul olmak üzere İzmir, Halep ve Selanik gibi ticari merkezler veba salgınları nedeniyle büyük kayıplar verdi.  Veba 19. yüzyılın ilk yarısına kadar Osmanlı ülkesini etkilemeyi sürdürmüş. 1830’larda uygulanmaya başlanan karantina sistemi ve salgının eski gücünü yitirmesi ile veba kısmen kontrol altına alındı.

AminMaalouf’un meşhur romanlarından biri de, Yüzüncü Ad-Baldassare’ninYolculuğu’dur. Romanda 1666’nın hemen öncesinde geçer. Gizemli bir kitabın peşinde kıtalar, kentler, denizler aşırı yolculuklardan bahseder. Tanrı’nın gizli (yüzüncü) adını ararken kendini ve aşkı bulan yolcu ise, antika tüccarı BaldassareEmbiaco’dur. Baldassare’nin Konya’dan İstanbul’a, İstanbul’dan İzmir’e kadar olan yolculuğunda geri planda hep bir “veba salgını” korkusu vardır…

Kolera günleri…Osmanlı topraklarında kolera ilk defa 1822 yılında görülmüş ve bundan sonra gerek büyük salgınlar gerekse de ara salgınlar halinde Osmanlı topraklarından eksik olmamış. Koleranın kıtalar arasında salgınlar halinde dünyayı sarstığı bu yüzyılda, deniz ve kara ticaret yollarının kesişme noktasında bulunan Osmanlı ülkesinde de büyük çaplı ölümlere neden oldu.

Evet , Osmanlı’da büyük can kayıplarına yol açan hastalıklar kolera ve veba idi. İzmir özelinde ise kolera ve vebanın yanı sıra sıtma! Koskoca Efes kentinin boşalmasına neden olan bir salgındı sıtma! Ve bir de tüm liman kentlerinde insanları canından bezdiren frengi… Fuhuşun öz kardeşi frengi..

İzmir’in tarihsel birikiminin saptanmasına önemli katkılarda bulunan tarih araştırmacısı İlhan Pınar dostumuzun, “Gezginlerin Gözüyle İzmir” adlı çalışmasında ; OrrieMuller isimli Alman gezgin, İzmir’in savaşlara, depremlere, yangınlara ve veba salgınlarına rağmen binlerce yıldır ayakta kalmayı başaran bir kent olduğunu yazar:“Güzel İzmir 1850’li yıllardan sonra, salgın hastalıklardan veba ve kolera eski etkisini yitirmeye başlarken ortaya Osmanlı doktorlarının “İllet-i Efrenciye, Maraz-ı Efrenci veya Frenk Uyuzu” dediği frengi hastalığı yaygınlık göstermeye başlamıştı…”

Yani İzmir’in günümüzde de en sevimli köşelerinden birinin adının Karantina oluşu boşuna değildir. Urla’daki adada (şimdi yarımada) bulunan Tahaffuzhane’nin varlığı da bu salgın korkularının sonucudur.

İzmir’de ise sıtma salgınları 1930’lara kadar devam etmiş, Halkapınar, Bostanlı ve Reşadiye’deki bataklıklar sıtmanın nedenini oluşturmuş… “Vali Paşa” Kazım Dirik de 1931’de bu hastalıktan kurtulamamıştı. Emel Göksu- 1929 Dünya Ekonomik Buhran Yıllarında İzmir ve Suç Coğrafyası adlı  kitabında böyle yazıyor. İzmir’in gelmiş geçmiş en meşhur valisinin ölüm nedeni karaciğer rahatsızlığı diye kayıt altına alındıysa da gerçek ölüm nedeni yakınlarının da ifade ettiği gibi sıtma idi.

***

Neden? Neden? Neden?

Herkes gibi ben de merak ediyorum son zamandaki patlamaların nedenini… 19. yüzyılda Alman Bakteriyolog RudolfVirchow, “Değişen koşullar ve salgın hastalık ilişkisi” üzerine ilk yayın yapan bilim adamı oldu. Virchow’un“Değişen koşullar” dan kastı, yemek alışkanlıkları, ticaret, seyahat, giysiler ve iklim idi.

Çağdaşımız hekimler ise salgın hastalıkların nedenini, “Küreselleşme” ile açıklıyorlar. İçinden hala geçmekte olduğumuz dönem mikroorganizmaların alışılagelenin dışında dağılım göstermesinin viral ve enfeksiyon hastalıklarının öngörülmemiş salgınlara yol açtığı bir dönem olduğunu söylüyorlar. Yani Kolomb’un adamlarının Amerika’dan kapıp İspanya’ya getirdiği “Çiçek” hastalığı bağışıklık sistemi düşük eski dünyalıları nasıl kasıp kavuruyorsa, hiç bilmediğimiz Corona’nın küreselleşme sonucu dünyayı etkilemesi kaçınılmaz.

1918’de Birinci Dünya Savaşı’nda ölenlerden çok insanı öldüren İspanyol Gribi… Ve yakın dönemde unutulmayacak salgınlar: SARS- 2003 • Influenza A H1N5 (kuş gribi)- 2007 • İnfluenza A H1N1 (domuz gribi)- 2009 • MERS- 2012 • Influenza A H7N9 - 2013 • Ebola- 2014 • Zika-  2015 …

Önemli bir iddia da insan dışındaki canlıların türlerindeki azalma, biyoçeşitlilikte tür kaybı bu türden hastalıkların yayılmasının nedeni. 1970’ten bu yana, dünyadaki kuş türlerinin yüzde10’u,  Memelilerin yüzde 20’si, sürüngenlerin yüzde 30’unun türü tükenmek üzere… Her tür kaybı evrendeki canlıların bağışıklık sistemine daha da büyük zarar vermeye aday.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
enver olgunsoy 25 Şubat 2020 Salı 12:47

sn.Atilla güncel bir konuya dokunmuşsunuz.Katkıda bulunma adına aşı reddi toplumumuzda olağanüstü artmış durumda.Bu toplumsal facia da salgınlara sebeb olabilir.Hiç kimsenın böyle bir lüksü olamaz.

Yorumu oyla      2      3  
Selim Soydemir 24 Şubat 2020 Pazartesi 17:12

Yazarın ğuzel özeti için teşekkürler. Ancak çiçek hastalığı Amerikan yerlilerinden değil Avrupalılardan Amerikan yerlilerinden geçtiği ve bu hastalığa karşı bağışıklığı olmayan gerçek Amerikalıların kırıldığını sanıyorum. Makaledeki " Yani Kolomb’un adamlarının Amerika’dan kapıp İspanya’ya getirdiği “Çiçek” hastalığı bağışıklık sistemi düşük eski dünyalıları nasıl kasıp kavuruyorsa" tespitinin yanlış olduğunu düşünüyorum. İyi günler dilerim

Yorumu oyla      3      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Türkçem benim
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
10 Yönetmen Ve Türk Sineması
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
'Atatürk' adını kim yakıştırdı?
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe büyüledi!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Taşlar yerinden oynuyor
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Üç koltuk, iki makam...
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Eğitim ve yeni müfredat
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva