Tayfun MARO
Nasıl anlatmalı!
10 Eylül 2018 Pazartesi

Niyetim, amacını ziyadesiyle aşan kimi eleştirilere derli toplu cevap vermek. Dolayısıyla daldan dala bir yazı olacak. Hoş görmeniz umuduyla…

Ülkede toplumsal mutabakat çöktü. İşlerin elan seksen öncesi Türkiye koşullarında olduğu gibi yürümüyor; İslami düzen isteyen müslümanlar ve ulus devletle sorunlu Kürtler, Cumhuriyet’in kuruluşuyla oluşan yüzyıllık mutabakattan çekildiler.

Toplumsal mutabakat çöktüğü için Erdoğan’ın yeni yönetim sistemi kurması mümkün oldu. Ve mutabakatın çöküşünü başlatan dinamikler, 12 Eylül darbesi sonucu çalışmaya başlamıştı.

Aynı süreçte toplumda yaşanan vasatlaşma ve satıhlaşma nedeniyle, bütün değerlerde aşınma var.

Cumhuriyet’in kuruluşu, salt antiemperyalist mücadele sonucu değil fakat aynı zamanda, yeni Cumhuriyet’in kapitalist sisteme devlet eliyle entegrasyonuyla mümkün olmuştur.

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, ulus devlet anlayışı, Akdeniz kıyıları boyunca, Portekiz’de, İspanya’da, İtalya’da faşizmi ihya etmiştir. Alman faşizminin, düşünceden mimariye Türkiye üzerindeki etkilerine hiç girmiyorum.

Nihayetinde, Türkiye’de, 1950’ye kadar, tek partili ve otoriter bir yönetim sistemi vardı. Belki de tarihsel bir zorunluluktu ama böyleydi.

Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman antikapitalist ülkelerin saflarında yer almadı. Kuruluşundan günümüze her zaman kapitalist sistemde yer aldı. Şu anda zaten kapitalizm, Dünya sistemidir.

CHP’lilerin solculuğunun karinesi kabul edilen Aydınlanma devrimi ise, bir burjuva devrimidir.

Bu devlet ceberuttur. Daha lise öğrencisiyken, “güleryüzlü sosyalizm” üzerine yazı yazdığı için günlerce siyasi şubede tutulmuş biriyim. Bakanlık binasında Mescit yapılmış kitaplığı eski haline döndürmekle suçlanarak Paris’ten Erzurum’a sürüldüm. Ve benzeri bir sürü sinir bozucu vaka…

Sistem karşıtı fikirleri savunmanın bedelini hayatımın her döneminde ödedim ve hiç pişman değilim.

Çevremde, fikirlerinden ötürü canından olmuş, hapishanelerde ömrünü tüketmiş çok fazla insan oldu. Onlara saygımdan, kendi başıma gelenleri dile getirmemeye her zaman özen gösterdim.

Bana, devlet ceberut değildi, diyen birinin vicdanından, aklından ve ahlakından şüphe ederim.

Benim liberal olduğumu söyleyenlere gelince; olsaydım o fikirleri savunurdum. Merak eden varsa söyleyeyim; anti otoriterim ve uygarlığı sorguladığım için ideolojik aidiyetim yok.

Gösteri, tören ve kalabalıklara mesafeliyim. Sahici bulmuyorum.

Güncel siyaset içinde, CHP’nin sosyal demokrat çizgide siyaset yapması için çalışıyorum. Aydınlanma devriminin günümüz Türkiyesinde en anlamlı ifadesini, sosyal demokraside bulacağına inanıyorum. Yanı sıra, sosyal demokrasinin yeniden tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirmekten hiç çekinmedim. Seçildiğinin ertesi günü, gelişini normal bulmadığımı söyledim.

Muharrem İnce’nin tavrını çok sorunlu buluyorum. CHP’nin lider olarak ihtiyaç duyduğu insan değil. Parti, kısa sürede, Kılıçdaroğlu’nu arar hale gelir. Kaldı ki CHP’de lidere değil ama kadroya şiddetle ihtiyaç var.

Dünya’nın içinden geçtiği değişim ve dönüşüm sarmalında, herşeyden evvel, bir dil sorunu var. İnsanlar birbirini giderek daha az anlıyor, hatta hiç anlamıyor. Kavramların içi boşalıyor, anlam kaymaları oluyor, meseleleri dile getirmeye sözcükler yetmiyor.

Ne ki aynı dili konuşurken birbirini anlamayan insanlar, yeni bir dil kurmanın gereğine inanmıyorlar. Bu sağırlar diyaloguna son vermek için yeni bir dil kurmak ve yeniden söylemek bir zaruret...

Türkiye’nin acil ihtiyacı, toplumsal mutabakatın yeniden inşasıdır. Bu topraklarda barış içinde bir arada yaşamak için buna ihtiyaç var.

O mutabakat zaten vardı, diyerek uzlaşma yollarını kapatmak veya kuruluş felsefesi, kurucu irade gibi argümanları öne sürerek üstünlük sağlamak, çözümsüzlüğü destekliyor.

Fabrika ayarlarına dönerek toplumsal mutabakat sağlamanın koşulları da, mantığı da artık yok.

Yurtta ve Dünya’da ortaya çıkan değişimin ne olduğunu kavramak için, düşünmenin yöntemi üzerinde konsensüs sağlamak gerekiyor. Çünkü neredeyse bütün veriler değişti.

Ekonomik model tartışması öyle kısa soluklu bir tartışma değildir. ABD’nin kucağından kalkıp Çin’in kucağına oturmak için ekonomik model tartışmasına ihtiyaç yok. İkisi de kapitalist.

Soru sormayı ve felsefeyle düşünmeyi bilmeyen, slogan ve hamasete dayalı ezbere siyaset yapan muhterislerin ülke kurtarıcılığının, bu ülkenin başına gelen en kötü şey olduğunu düşünüyorum.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 4 yorum var, 4 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Lombak 11 Eylül 2018 Salı 10:37

:) ;)

Yorumu oyla      9      5  
Tosbak 10 Eylül 2018 Pazartesi 22:27

Susun susun %0.05 konuşuyor, konuş %0.05, "toplumsal mutabakat yerli yerinde, ingilizci, fransızcı hede hödö..." Tansu Çiller vakti zamanında Taocu muhalefetten bahsetmişti, o zaman ne dediğini anlayamadık ama şimdi net bir şekilde anlaşılıyor ki Lombakgillerden bahsediyormuş. Konuş Lombak dinliyoruz.

Yorumu oyla      9      10  
Sarı Çizmeli Memed'A. 10 Eylül 2018 Pazartesi 15:39

Bektaşi sormuş Molla'ya, "Allah Allah dieyip duruyorsun, iyi de nerede bu Allah?" Molla, "O ne yerdedir, ne göktedir, ne sağdadır, ne soldadır..." diye anlatmaya başlayınca Bektaşi sözünü kesmiş ve, "Molla molla" demiş, "şuna yok diyeceksin ama dilin varmıyor." ..........Köşesini ilgiyle izlediğim ve her okuyuşumda yeni bir şeyler öğrendiğim Sn.MARO'nun yazısı da biraz o hesap olmuş, kendisini biraz şur'dan biraz bur'dan tarif etmiş. Sahi siz gerçekte "neredesiniz" Sn.MARO, yeriniz neresi?

Yorumu oyla      12      5  
Lombak 10 Eylül 2018 Pazartesi 13:07

Valla toplumsal mutabakat yerli yerinde. Ayrıca Nazi soykırımından kaçıp genç cumhuriyetimizin kucak açtığı yahudi kökenli değerli hocalarımızın eğitimimize katkılarına da hiç girmiyorum. Dün çifte bayram yaşadık.İzmir''in kurtuluşunun yanında Cumhuriyet gazetemizin operasyonla atanmış yetmez ama evetçi amerikancı,ingilizci, fransızcı liberallerinden kurtulduğu müjdesini aldık. Darısı diğer gazetelerimizin başına diyorum.

Yorumu oyla      13      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Kemal ARI
Kemal ARI
Şirince’de Manoli’nin izinde (1)
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Doğarken ağladı insan!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Şimdi ne olacak?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Siyasette yumuşama devrimi mi başlıyor?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İtiraz seven kadınların kenti: İzmir
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Türkçem benim
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe büyüledi!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Eğitim ve yeni müfredat
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva