Koronavirüsle mücadelede sizi bir yıl geriye götüreceğim.

2 Nisan 2020...

180 ülkede toplam 942 bin vaka vardı.

Toplam vefat  sayısı 47 bin 522 idi.

O tarihte pozitif vaka sayısında birinci durumdaki ABD'de, 216 bin 722 kişiydi.

ABD'yi izleyen İtalya'da 110 bin 574, İspanya'da 104 bin 118, virüsün çıktığı ülke Çin'de 82 bin 394 pozitif vaka görülüyordu.

Almanya, 77 bin 981 vakayla beşinci sıraydı.

Türkiye?

15 bin 679 vaka ile 10. sırada bulunuyordu.

***

Gelelim, 2 Nisan 2021'e...

Tam bir yıl sonrasına...

Hindistan, Brezilya ve ABD, ilk üçe girmiş durumda.

Fransa, 50. 659 pozitif vakayla 4. sırada.

Türkiye, 42 308 pozitif vakayla, 5. sırada yerini aldı.

Evet; vaka sayıları itibariyle 5. sıradayız ve ülkelerin nüfusuna orantıladığımızda Türkiye maalesef birinci durumda.

Türkiye, böyle bir kötü şöhrete sahip olmamalıydı elbette.

Yapacak bir şey yok.

Olan oldu bir kere.

***

Aşılamaya gelince...

ABD'de 152 milyon insan aşılanmış durumda.

Çin'de yaklaşık 120 milyon, Hindistan'da 65 milyon 675 bin, İngiltere'de 35 milyon 185 bin, Brezilya'da 19 milyon 465 bin kişiye aşı uygulandı.

Türkiye'de bu rakam 16 milyon 65 bin aşı ile 6. sırada.

Almanya'yı, Fransa'yı, İtalya'yı, İspanya'yı aşıda sollamışız.

Bu tablo, göze gönüle hoş görünüyor değil mi?

***

Fakat olaya bir de nüfusa orantılayarak baktığımızda tablo değişiyor.

Şöyle ki...

İsrail nüfusunun yüzde 60'ını, İngiltere 45'ini, Şili 35.5'ini, ABD ise yüzde 29'unu aşılamış durumda.

Türkiye'de nüfusa oranı, yüzde 10.7...

Türkiye, bu oranla dünya sıralamasında maalesef  20. sırada bulunuyor.

***

Lafa gelince, rakamlara takılmayın, derler.

İyi de...

Türkiye'nin her köşesi kızardığı halde, rakamlara bakarak başarı öyküsü çıkaranlara ne diyeceğiz?

Hala umut tacirliği yapanlara bir şey söylemeyelim mi?

Günde 150 kişinin vefatı, normal kabul edilemez, içselleştirilemez.

İngiltere, toplum bağışıklığı uygulamasını benimsemişti.

Tutmamıştı, başarılı olmamıştı tabii ki...

Dolayısıyla İngiltere "Saldım çayıra, Mevlam kayıra" mantığından vazgeçmişti.

Bundan kendimize bir pay çıkarmak yerine, ne yazık ki biz de aynı yolu izliyoruz.

Yeterli aşılama yapmadan, her şeyi serbest bırakmak suretiyle toplumsal bağışıklığı sağlayamayacağımızı pekala biliyoruz.

Bilim Kurulu da bunun farkında.

Tek yol, aşılama...

Aşılama hızını artırıp ancak toplumsal bağışıklık kazanabiliriz.

Aksi takdirde, kazandığımız kötü şöhretlere yenileri eklenir.

Hayat bize zindan olur.