Dile kolay!
1985 yılından bu yana bu şehirde yani İzmir’de uluslararası çapta birbirinden güzel festivallere kendi imzasını atıyor, tabiri caizse taşın altına elini hiç düşünmeden koyuyor, birbirinden değerli sanatçıları yine İzmir’e getirmek için hiç durmadan canla başla çalışıyor.
Birçok sanatçıyı, grubu onlar sayesinde ilk kez izliyoruz, dinliyoruz, tanıyoruz…
İzmir’in gururu diyebileceğim Avrupa Caz Festivali ve Uluslararası İzmir Festivali en başta onların değerli emekleri ve çabalarıyla gerçekleşiyor.
Caz müziği iliklerinize kadar hissettiğiniz konserlerde mest olurken İzmir Festivali’nde bunlara bir de tarihi mekânlar ekleniyor.
Efes Antik’teki Celsus Kütüphanesi gibi, Çeşme Kalesi gibi. Bu yıl aralarına Agora’da katıldı.
Dinlediğiniz müzikle birlikte adeta kendinizden geçtiğiniz, büyülendiğiniz, olduğunuz yere sizi mıh gibi çakan mekânlar…
Bu arada!
Bu mekânların hepsine ulaşımınız yine İKSEV tarafından karşılanıyor. Hem de ücretsiz.
Yani size sadece uluslararası çapta birçok sanatçıyı, uygun fiyatla aldığınız bir bilet sayesinde, klimalı araçlarla ücretsiz dinlemeye gitmek, yine ücretsiz bir şekilde evinize dönmek kalıyor.
Çok cici bir Voltran İKSEV.
Daima güler yüzlü ve yardımsever bir ordu; gerek çalışanları, gerek gönüllüleri, gerek ulaşımdan sorumlu arkadaşları ile birlikte…
Eklemeden asla geçemeyeceğim bir de destek ordusu var tabi.
Sponsorlar gibi, katkıda bulunanlar gibi, sanatçılarla bizleri buluşturan resmi birçok kurum ve kuruluş gibi…
Velhasıl iyi ki varsın İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı.
Bu şehirde yaşayan ve kültür/ sanat etkinliklerine katılmayı çok seven biri olarak sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim her şey için…
Hatta hislerimi daha iyi anlatabilmek adına şöyle örneklendirmek isterim ki; bu yıl 36.’sı düzenlenen Uluslararası İzmir Festivali’ndeki konuk sanatçılardan tıpkı Singer Pur gibi hiçbir enstrümana gerek kalmadan coşan duygularım, yine konuk sanatçı La Cantiga de la Serena’nın müziği gibi göğe yükseliyorken, konuk sanatçı Penderecki Trio’nun ezgileri gibi bir ara sakinleşip, sonra birden, konuk sanatçı Pedro Joia’nın Portekiz gitarından çıkan o güçlü ses gibi mutluluk sarhoşu olmuşçasına kendini oradan oraya savuruveriyor.
Bunların hepsi İKSEV sayesinde oluyor.