Nedim ATİLLA
Göbeklitepe’nin sırları
4 Temmuz 2018 Çarşamba

2010’daki bir Almanya seyahatimde de geçmişte olduğu gibi Türkiye’nin çoğunlukla farkında olmadığı önemli bir yüzünü yine bana bir Alman arkadaşım göstermişti. Gösterdiği kitap Karlsruhe kentinde açılan “12 Bin Yıl Önce Anadolu'da ­ İnsanlığın En Eski Anıtları” adlı serginin kitabıydı. Aslında bilim dünyası 28 yıldır Şanlıurfa yakınlarındaki bu tepeyi konuşuyor…

Ve şimdi Göbeklitepe UNESCO Dünya Mirası…

Şanlıurfa yakınlarındaki Göbeklitepe'de 1995'ten ölünceye kadar çalışmalarını sürdüren Alman Arkeoloji Enstitüsü arkeologlarının Klaus Schmidt başkanlığında gün yüzüne çıkardığı yapıtlar, insanlığın en eski anıtları… 12 bin yıl önce yerleşik olmuş insanların Göbeklitepe'de inşa ettiği tapınağın beş metreye varan T biçimindeki, üzerinde tilki, yılan, akbaba ve akrep gibi çeşitli hayvan figürleri olan dikilitaşların kopyaları da Karlsruhe'de sunulan önemli eserler arasında yer alıyordu ama bundan da ötesi insanlığın yaşadığı tarım devriminin ilk izleri olarak tanımlanıyor.

Sergi açıldığında Alman Dergisi Der Spiegel çok enteresan bir başlık atmış, kapağında da bu başlığı anonslamıştı: “Adem ile Havva'nın cennetten atıldıktan sonra görüştükleri ilk mekân!” 

Daha sonra Tevrat ve İncil’de anlatılan ‘Gizemli Cennet Bahçesi’ ile Göbeklitepe arasında olağanüstü benzerlikler olduğunu ileri süren din araştırmacıları ortaya çıktı.

İngiltere’de 2009’da yayımlanan ve Tom Knox’ un “Genesis Secret” (Başlangıcın Sırrı) kitabına göre, tüm deliller, Göbekli Tepe’nin Tevrat’ta geçen ’Cennet Bahçeleri’ olduğuna işaret ediyor.  Çünkü insan bilim adamlarına göre burada ‘evcilleşmişti’… Göbeklitepe’nin insanlığa ait en eski mekan olması belki de arkeologların böyle düşünmesine neden olmuştu.

Dönüşte sergiyi açan “Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı Göbekli Tepe” adlı kitabı da kaleme alan Klaus Schmidt’in araştırma sonuçlarını Rüstem Aslan çevirisi ile okudum… Kısa bir süre sonra da Kazı Başkanı Schmidt ile Berlin’de tanıştım. Meşhur insanlarla fotoğraf çektirme adetim yoktur. Ama nedense o gün bunu istemiştim. İki yıl sonra Klaus’u çoook erken kaybettiğimizde gerçekten üzülmüştüm. Fotoğraf teselli kaldı. Klaus ile daha sonra iki kez daha karşılaşıp uzun uzun sohbet ettik… Ne kıymetli anılar şimdi benim için…

Klaus şöyle demişti… “Göbeklitepe'nin anıtsal yapıları, onu yapan neolitik dönem insanlarınca bilinçli olarak doldurulmuş. O dönemde yaşayan insanlar, avcı-toplayıcı yaşamda kendileri için önemli olan inanışlarını, simge dünyalarını bozmadan, üzerini kapatarak terk etmişler. Bu nedenle buluntular özelliklerini yitirmeden günümüze ulaşabilmiş” …

Göbeklitepe ilk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarihöhcesi Araştırmaları Karma Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen yüzey araştırmasında fark edilmiş.  1995 yılında Almanya Heidelberg Üniversitesi Tarihöncesi Enstitüsü'nün ortak projesi olarak kazı çalışmalarına başlanmış. Alman arkeolog Klaus Schmidt ve sonrasında ekibi, 1995’ten bu yana Göbeklitepe’yi kazıyor. Kazdıkça şaşkınlığı artan Schmidt, dikdörtgen taşlardan oluşan "T" şeklinde bir anıt ortaya çıkarınca yapılan karbon analizlerinin ardından, bulunan taş anıtın yaklaşık olarak M.Ö. 10 bin yıllarında inşa edildiği ortaya çıktı. 

Elbette sonuçta “Türkiye nerede, nelerle uğraşıyor, Anadolu’nun tarihine bakan dünya nerede?” sorusuna takılıp kalıyoruz. 

Bunu da arkeolog dostum Ahmet Uhri ile konuştum.  Ahmet Uhri zaman zaman beslenme tarihi açısından değerli bulduğum makalelerinde Göbeklitepe buluntularını kaynak gösterir. Uhri, “insanoğlunun yerleşik yaşama geçişi, mutfak kültüründe de yansımasını bulmuştur. Ateşin kullanılması, kontrol altına alınması ve üretilebilmesi ile başlayan yemek pişirme, belki de ilk olarak etlerin pişirilmesi için kullanılmıştır. Ancak, daha sonraki dönemlerde işin içine bitkiler de girmiş olabilir. Bu bitkilerin içinde de ilk olarak pişirilenlerin tahıllar olması yüksek bir olasılıktır” diyor.  Ne de olsa arkeoloji arkeologların, tarih tarihçilerin işi…

Şimdi Göbeklitepe’de en tepeye çıktığımda anlattığım (youtube a da koymuş dostlar) hikayeyi size de anlatayım:

Göbeklitepe’ye kuş uçuşu 50 kilometre ötede yaşanmış bir hikayenin anlatıldığı Gılgameş Destanı’ndan bir parça:  Bira denilen içecek, dökük saçık ilkel insan Enkidu'yu, döneminde yaşayan uygar insanlardan birine dönüştürmüştü. Yarı vahşi Enkidu bozkırların hayvanlarıyla birlikte yaşıyor, onlar gibi ot yiyor ve su içiyordu. Uruk kentinin kralı Gılgameş, ona çekici bir tapınak kızı olan Şamkat'ı yollamış ve yontulmamış bu adama insan gibi yaşamayı öğretmesini istemişti. Bu gerekliydi, çünkü Enkidu ekmeğin nasıl yendiği ve biranın nasıl içildiğini bilmiyordu. Şamkat ağzını açıp Enkidu'ya şunu söyledi: “Ekmek ye Enkidu, bu yaşamın bir parçası! Ve toprağın geleneği olan birayı iç.” Enkidu ekmek yedi, doyuncaya kadar. Bira içti, yedi testi dolusu. Ruhu sakinleşti ve keyiflendi. Kalbi neşe doldu ve yüzü ışıldadı. Su ile pis bedenini yıkadı. Vücudunu yağ ile ovdu ve “insan” oldu. 

Gılgameş destanı, M.Ö. 1600'lü yıllarda Mezopotamya'da ortaya çıkan eski bir efsaneyi bu şekilde aktarıyor.

Ancak bira zevki ve bira üretimi, kuşkusuz, ilk olarak M.Ö. 4. yüzyılda Güney Mezopotamya'da yaşayan Sümerler arasında görülmemişti. Biracılıkla ilgili bilgiler, tarihin bilinmeyen, karanlık sayfalarına kadar uzanıyordu. Daha doğrusu tarih ve arkeoloji bilimi böyle diyordu. Şimdi çok daha eskiye gidebiliyoruz ve bunu Göbeklitepe’ye borçluyuz. Göbeklitepe’de yaşayan 12 bin yıl önceki yurttaşlarımız ne yiyor, ne içiyorlardı, sorusunun cevabı Gılgameş’in geçtiği 4 bin yıl öncesinden çok daha eskilere götürüyor bizi. Şunu kesinlikle biliyoruz, Göbeklitepe’nin arazilerinde topraklarda arpa ve buğday (triticum dicoccum) yetiştiriliyordu. Şimdilik sadece tahmin yürütülüyor, insanların bu tapınak alanında ilk birayı, bir parça ekmeği ıslatıp mayalanmaya başlamasıyla tesadüfen bulduğu tahmin ediliyor. Buğdaydan ve arpadan hem ekmek, hem de bira yapıldığını söylüyor kazıcılar.

****

İnsanlık tarihi için neden önemli?

- Göbeklitepe ilk küresel hareketin başladığı yerdir. 12 bin yaşındaki yerleşim insanlığın avcı ve toplayıcı yaşam biçiminden, üretici yani tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir yaşam biçimine geçişinin ilk evrelerinin gözlenmeye başlandığı bir noktadır. Mağara yaşamını bırakarak tarıma başlayan o insanlar, insanlık tarihinde bir dönüm noktası gerekleştirmişlerdi.

- 12 bin yıl önce bu yörede yaşayan Neolitik çağ insanları göçebeliği bırakıp köyler kurmuş, yerleşmişler. Avcılıktan çiftçiliğe ve hayvancılığa geçerek de insanlık tarihinde bir dönüm noktasını gerçekleştirmişler, kısacası bir devrim yaratmışlar.

- Bilim adamlarına göre toplum yaşamındaki bu önemli değişim olmadan günümüzdeki yaşam gerçekleşemezdi.

- Troya buluntularından sonra Göbeklitepe’de bulunanlardan sonra Avrupalı entelektüeller, yıllar önce ilk kez Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ‘in dile getirdiği gerçeği kabullenmektedirler: İleri uygarlığın çıkış noktası yüzyıllardır sanıldığı gibi eski Yunan değil, şimdi üzerinde yaşadığımız Anadolu'dur.

- Son buluntular gıda, ticaret, avcılık, tarım, hayvancılık, din ve el sanatlarından örneklerle Göbeklitepe resmin taşa ilk kazındığı yer olarak tanımlanıyor.

- Göbeklitepe'nin manyetik taramalarında 16 tapınak tespit edilmiş. İnsanoğlu 12 bin yıl önce resim sanatını önce taşlara kazıyarak yapmışlar. Taşlardan sonra tuvallere aktarmışlardır. Dolayısıyla resim sanatının da başlangıcı Göbeklitepe'dir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 4 yorum var, 4 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Nehir Deniz 5 Temmuz 2018 Perşembe 07:32

Yazınızı okuduktan sonra Göbekli Tepeyi görmeden olmaz diyorum. Yazılarınızı keyifle okuyoruz , merakla bir sonraki konuyu bekliyoruz.

Yorumu oyla      9      5  
Sevim Gökyıldız 4 Temmuz 2018 Çarşamba 20:44

Mükemmel. Teşekkürler Nedim

Yorumu oyla      9      5  
Sami Özcan 4 Temmuz 2018 Çarşamba 16:44

Nedim Bey siyasi yazılarınızı da keyifle okuyoruz ama ... Siz boşverin siyasete böyle yazılar yazın. İnsanlık için çok daha faydalı işler bunlar

Yorumu oyla      9      5  
Zümrüt Algan 4 Temmuz 2018 Çarşamba 13:45

Döktürmüşsünüz üstadım. Ülkemle gurur duydum, yazıyla aydınlandım. Kaleminize ssğlık.

Yorumu oyla      9      7  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Türkiye'nin 'en güzeli' İzmir'e!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
AVM krizinde kim kazandı?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bumerang!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli bir tür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Yumuşama mı, oyun kurmak mı?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bitki kıyameti
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Gerçek annelik
Kemal ARI
Kemal ARI
Şirince’de Manoli’nin izinde (1)
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe büyüledi!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva