Yıl 1990…

Bir kadın eşiyle birlikte kutsal hac vazifesini yerine getirmek için mukaddes topraklara gidiyor…

O sene kutsal topraklarda bir facia yaşanıyor…

Mina ve Arafat arasında Şeytan Taşlama yolu üzerinde bulunan, 550 metre uzunluğunda ve 11 metre genişliğindeki yaya tüneli içinde çıkan kazada 1426 Hacı hayatını kaybediyor.

O günleri ben de çok iyi hatırlıyorum.

Bu olayda kaybedilen hayatlar yasa sebep oluyor, fakat benim bu köşede sizlerle paylaşacağım hikâye aynı olayda hayatta kalan bir kadının dramı…

Bu kadın Fahriye Kara…

Kutsal Topraklarda yaşanan bu hazin olaydan sağ kurtulan Fahriye Kara bir Arap tarafından alı konulup kaçırılıyor.

Eşi, Fahriye hanımdan haber alamayınca ülkemize dönüyor. Öldü kabul ediliyor Fahriye Hanım… Hatta gıyabında bir cenaze namazı bile kılınıyor.

Kendisini kaçıran Arapla nikâhlanan kadıncağız orada üç çocuk sahibi oluyor…

Yılları acıyla, özlemle ve mecburi ikametgâhında çocuklarına annelik yaparak geçiyor…

Birçok defa Türkiye’ye ailesine ve yetkili makamlara haber vermek sağlığını duyurmak ve kurtulmak istiyor, fakat ne yapsa mecburiyetleri ve Arap eşi engelliyor onu…

Aradan 26 yıl geçtikten sonra bir gün O Kadından haber geliyor Türkiye’ye.

Özel bir TV Kanalı’nda yayınlanan programda ortaya çıkıyor her şey. Bahtsız kadını görenler ve onunla konuşanlar yardım çığlıklarını Türkiye’ye ulaştırıyor.

Olayla ilgili resmi makamlarımız harekete geçti.

Fahriye Kara’nın acısı kadar, burada onun kaybıyla yaşanan acılar var; eşi ve çocukları bu acıyı tam 26 yıldır yaşıyor.

Bir umut peşindeler; peşindeyiz…

Ama Fahriye’nin orada da çocukları var…

Fahriye şimdi ne yapacak?

Filmlere konu olacak bu olay öğrenen herkesi şaşkına çevirmiş durumda!

Ya Suudi Arabistan?...

Ya onların yasaları bu olaya nasıl bir gözle bakacak?

Yaşananlardan sonra bir de bunu düşünmek istemiyorum…

Evet, hikâye bu?

Kadın ve acı…