Son zamanlarda en çok tartışılan konuların biri de erken seçim...

Esasen Türkiye’de “erken seçim” tartışmalarının olmadığı zaman yoktur… Hatta belki abartı olacak ama seçimin ertesi gününün sabahı bile bu tartışmanın başladığı görülmüştür…

Çok partili döneme geçtiğimiz 1946 yılından bu yanan seçimler bazen zamanında ve pek çok kere de müddetinden önce yapılmıştır…

Şimdilerde muhalefet ısrarla “erken seçimden” bahsetmekte ve hatta bazıları tarih bile vermektedir. İktidar ise ısrarla seçimlerin zamanında yapılacağını beyan etmektedir…

Şunu hemen tespit edelim ki, zamanından önce yapılan seçimlerden ülke adına bir kazancın elde edildiği görülmemiştir. Hatta hayal kırıklıkları bile yaratmış ve beklenenin tam tersi sonuçlar elde edilmiştir.

Konuya partiler açısından da bakıldığın da durum pek farklı değildir.

Şöyle kısaca bir göz attığımızda çıkan sonuç hükmümüzü doğrular mahiyettedir…

Şöyle ki:

Hatırlayabildiğim kadarı ile konuyu özetle incelemeye çalışalım…

1957 seçimleri zamanından önce yapılmış ve erken seçim kararı alan Demokrat Parti’ye hiçbir fayda sağlamamıştır.

Keza 1987 yılında yapılan erken seçim de Anavatan Partisi’nin oy kaybıyla sonuçlanmış ve hemen akabinde yapılan mahalli seçimler ise ANAP için tam bir hezimet olmuştur.

1991 yılında yapılan erken seçim ise Anavatan Partisi’ni iktidardan etmiş ve ANAP bir daha belini doğrultamamıştır.

1999 seçimleri de erkene alınmış ve erkene alan partiler önemli ölçüde oy kaybederek ve daha sonra barajın altında kalarak ne yazık ki siyaset arenasından çekilmek zorunda kalmışlardır.

2002 seçimleri ise erken seçim yapalım diyen partiyi ve o zaman iktidar ortağı olan partilerin tamamının barajın altın da kalmasına yol açmış ve beklenmedik bir şekil de AKP’nin iktidarını sağlamıştır.

Yazmaya çalıştığım özet bilgiler dahi bir gerçeği ortaya koymaktadır.

Erken seçim sadece ülkenin değil bunu isteyen partilerin de hayrına olmamıştır.

Bu bilgilere şunları da eklemek mümkündür.

İktidar partisinin erken seçim istemesi esas itibariyle gerekçesi ne olursa olsun “Ben ülkeyi yönetemiyorum” demektir… Halk da bunu bu şekilde algılamaktadır. Öyle ya, iktidar olmak için tabir caiz ise “can atan” partiler niçin zamanından önce iktidarı bırakmak anlamına da gelen erken seçime gitsinler? Eğer iktidar partisi veya partileri “Ben yönetemiyorum” derse, millet de “illa yönet” diye ısrar etmiyor ve bulabildiği başkaca alternatiflerle yoluna devam etmeye çalışıyor…

Günümüze gelince:

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki önemli hususiyeti var:

Öncelikle hangi makamda olursa olsun yetkilerinin değil tamamını hatta fazlası ile kullanan bir siyasetçidir.

İlaveten bu fazlası ile kullandığı yetkilerini de ne kadar zamanı varsa o zamanın tamamını kullanarak ifa etmektedir. Diğer bir deyişle hem yetkilerini tereddütsüz kullanmakta ve hem de hangi müddet için verilmişse o müddetin de tamamını kullanmaktadır ki, bunun pek çok örneklerini yaşadığımız 16 yıl içinde görmek mümkündür.

Sonuç:

Büyük bir sürpriz olmazsa seçimler Anayasa’da öngörülen zamanlarda yapılacaktır…