Tayfun MARO
Emperyalizmine bereket, ABD!
19 Aralık 2017 Salı

Her gece, ekranlarda karşımıza dizilip tartışan yeni zamanların akıllı ve bilgili adamlarını ve kadınlarını izliyorum; Dünyada ve yurtta neler olup bittiğini anlamak için izliyorum. Ama nafile… Onları dinlerken aklım karışıyor. Bildiklerimi de unutuyorum. Her şey birbirine karışıyor. Saçmalama özgürlüğünü tepe tepe kullanırken takındıkları ciddiyet, beni benden alıyor. Program bitince, uzun süre, boş gözlerle duvarlara bakarak kendime gelmeye çalışıyorum.

Geçen yüzyılın sonunda, bu yüzyılın başında, gösteri ve tüketimle mütecanis toplumsal yaşamın ifadesini bulduğu postmodern zamanlarda, gündelik hayatın nasıl satıhlaştığına tanık olduk. Satıhlaşmanın yanı sıra, “değerli” olanın yerini “önemli” olan aldı.

Türkiye’de ise görünür satıhlaşmanın ve vasatlaşmanın önü, seksen darbesiyle açıldı.

Yeryüzüne bırakılmış üç lanet var; Görüntü ve gürültüden ibaret tüketim kültürü, ABD’de basılan banknotun en yüce değer olmasıyla ortaya çıkan satıhlaşma ve vasatlaşma, doğal yaşamı yok etmenin sıradan ve olağan durum olarak kabul görmesi.

İşte bu üç lanetin etkisi altında her an daha kötüye giden insanlık durumu, en temel meselemizdir.

Toplumları yönetenler her zaman vaat ettiler; ama insanlık durumu iyiye gitmediği gibi, Dünya nüfusunun %75’i elan yoksul. Ve bu durum, -Lenin’in ifadesiyle- kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizme bağlanıyor.

Buraya kadar her şey açık ve anlaşılır gibi duruyor. Fakat benim aklım da tam burada karışıyor.

Malumu tekrarlayayım; Kapitalizm, Dünya sistemidir. Ve Türkiye bu sisteme dâhildir. Tablo bu! Şimdi başa dönüyorum. Ülkede olan biteni anlamak için, televizyon karşısında, yeni zamanların akıllı ve bilgili insanlarını izlediğim o uzun gecelere…

Televizyon karşısında, körlerin o bilinen fil tarifini andıran tartışma programlarıyla her gece aydınlandığım bir gerçekti. Gerçi kulak ile kuyruk ya da hortum ile bacak arasında tereddütler yaşamıyor değildim. Bu durumda, neye inanacağımı bilemiyordum. Sonunda çıkış yolunu buldum. Hepsinin ortak bir derdi olduğunu fark edince, sorunum çözüldü. Ortak dert, emperyalizm idi...  Emperyalistler olmasa, her şey güzel olacaktı…

Kimi islamcı, kimi sağcı, kimi sosyal demokrat, kimi Kemalist, kimi muhafazakâr, kimi solcu, kimi milliyetçi… Ama hepsi de emperyalizme karşı…

Ben de onları dinledikten sonra, “vay, emperyalistler!” diye söylene söylene gidip yatıyordum. Kafamda hiç soru işareti falan kalmıyordu. Deliksiz uyuyordum.

Bir gün şeytan dürttü… Bu emperyalistlerin kapitalistlerden farkı neydi ki salt onlara saydırıp duruyorlardı!..

Tartışma programlarındaki katılımcıların çoğu kapitalist iktisatla sorunlu olmadıklarından, kapitalist sistemi eleştirmiyorlardı ama bütün olumsuzluklardan emperyalizmi sorumlu tutuyorlardı. Sanki kapitalizm iyi, bütün suç emperyalizmde… Sanki emperyalizmin kapitalizmle bir alakası yok…

Oysa kapitalist üretim biçimine, üretim ilişkilerine ve mülkiyet biçimine karşı çıkmadan, serbest pazar ekonomisini ret etmeden emperyalizme karşı çıkmak, ciddiye alınacak bir tavır değildir. Emperyalizmi kapitalist sistemin dışında tahayyül etmek için ya cahil ya kötü niyetli olmak gerekir.

Küreselleşmeye yol açan kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizme karşı çıkmanın biricik yolu, kapitalist sisteme karşı durmaktır. Gelin görün ki ekrana çıkanların hemen hemen hepsi serbest pazar ekonomisini savunuyor. Ama emperyalizme karşılar... Hadi canım siz de!

Demem o ki antikapitalist ekonomi politikalara programında yer vermeyen, aksine serbest pazar ekonomisine yer veren siyasi partilerin temsilcileri, yandaş gazeteci ve akademisyenler, her gece bizimle eğleniyor. Kapitalizme evet! Emperyalizme hayır!

Benim gibi saflar da televizyonun karşısına geçip memleket ahvali üstüne fikir sahibi olmak için can kulağıyla onları dinliyor.

Kapitalist sistemin metropollerinde “al takke ver külah” işbirliği, bol kazançlı ticaret, dudak uçuklatan karlar, dünyanın dört bir tarafında banka hesapları, sonra da; “Kahrolsun  emperyalizm!”

Emperyalizmine bereket, ABD!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Zafer Zafer 19 Aralık 2017 Salı 18:49

Çok bilmiş geçinip de herkesi kandırdıklarını sananları "ti"ye alan bir yazıydı, gülümseyerek okudum.. Evet, gerçekten de "Hadi canım siz de!" :))

Yorumu oyla      11      5  
Lombak 19 Aralık 2017 Salı 18:10

Yayılmacı ve sömürgeci olmayan kapitalizm olarak Çin modeli öneriliyor. Yoksa kimsenin kapitalist ekonomiye alternatif bulduğu yok. Zaten bulunsa, insanlar kapitalizmi yok etmeye çalışırdı. Bugünkü tehdit yayılmacı-sömürgeci emperyalizm. Herkes buna karşı. Kâra, ranta karşı kesim yok.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
'Yazık olmuş geçen yıllara'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Siyasette yumuşama devrimi mi başlıyor?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İtiraz seven kadınların kenti: İzmir
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Türkçem benim
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe büyüledi!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Taşlar yerinden oynuyor
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Eğitim ve yeni müfredat
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva