Mahmut YILMAZ
Bir miladı oldu
31 Temmuz 2016 Pazar

Bir önceki yazının başlığını “Bir Miladı Olmalı” koymuştum.             

Bir dönem yasal kabul edilen, ne yasalı yasaları kontrol eden, yasaların çıkarılmasını sağlayan yapıya tamamen halisane niyetlerle sempati duyan, örgüt olduğunu düşünmeksizin yardım eden, Allah yolunda hizmet olduğunu düşünerek maddi ve manevi destekler sunan insanların masumiyetinin korunması, suçlunun suçsuzdan ayrılması için bir milat konulmalı demiştim bu yazımda.

Cumhurbaşkanı, tamda milat kelimesini kullanarak açmış olduğu davalardan vaz geçtiğini açıkladı.

Bence artık milat belirlenmiştir. 15.Temmuz 2016.

Dolayısı ile 15 Temmuzdan önce örgüt faaliyeti içerisinde olduğunu bilmeden sempati duyan, dua eden, yardım eden, çocuklarını yapının okuluna, dershanesine gönderen insanların cezai yaptırıma maruz kalmaması gerekir.

Bu gün en aktif mücadeleyi yapanlarla yapının elemanlarının bir zamanlar kol kola yürüdüklerini düşününce rahmetli Erzurumlu Naim Hoca’ya atfedilen bir fıkra geldi aklıma.

Bu arada Naim Hoca’mızın bildiğiniz hocalardan olmadığını söylemek isterim. Erzurumsporun en büyük destekçilerindendi rahmetli. Bir terör saldırısı sonrasında galeyana gelen halkın önüne çıkarak büyük bir felaketi önleyen hocaydı.

Hiçbir zaman siyasilerin adamı olmadı.

Aksine siyasilere akıl veren adamdı.

İşte bu Naim Hoca teravih namazı kıldırıyormuş. Teravih namazı hocayla birlikte kılınır. Rükuya secdeye birlikte gidilir birlikte kalkılır.

Caminin mahfil kısmında kadınlarda vardır namaz kılan. Kadınların kimisi acemiliğinden kimisi yaşlılığından bir türlü ritmi yakalayamaz. Naim Hoca Allahuekber dediğinde normalde hep beraber secdeye varıldığından dizler yere vurduğunda “tak” diye tek bir ses çıkar. Mahfildeki kadınlar bu ritmi yakalayamadığından Allahuekber dendiğinde peş peşe tak tak tak sesler gelir. Tabi bu uyumsuzluk hoş değildir. Kulakları tırmalar namaz kılanların konsantrasyonunu bozar.

Birkaç rekattan sonra Naim hoca dayanamaz; namazı keser ve kadınlara dönerek: “mahfildeki kadınlar bana bakın, bu böyle olmuyor. Bundan sonra benimle yatacaksınız benimle kalkacaksınız” diye tembihler.

O saatten sonra uyum içerisinde namaz kılınır.

İktidarda benimle yatıp benimle kalkacaksınız diyor ama olmuyor ki.

Ben iyi dediğime iyi deyin benim kötü dediğime kötü deyin.

Demokrasi zayıflığıdır bu durum.

İyide sen aldatıldıkça halk hapislere düşüyor.

Sen aldatıldıkça balyozlar iniyor demokrasiye…..

CUMHURBAŞKANI VAZGEÇER DE BEKİR BOZDAĞ VAZGEÇER Mİ?

Cumhurbaşkanı, hakaret davalarından vazgeçtiğini, davaları geri aldığını beyan etti ama uygulama alanı olmadığından siyasi bir hava atmaktan, şirin görünme çabasından başka bir anlamı yok.

Bilindiği gibi hakaret davalarında hakarete maruz kalanın iki hakkı vardır. Birincisi hakaret edenin cezalandırılması için şikayette bulunur, ikincisi ise tazminat davası açar.

Cumhurbaşkanına hakaret özel olarak 299. Madde ile düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanın şikayetine bağlı değildir. Herhangi bir muhbirin savcıya ihbarı ile de dava açılabilir.

Ancak bu suçtan yargılama yapılması Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

Yani Bekir Bozdağ karar verir, savcı dava açar hakim cezayı verir.

Cumhurbaşkanının şikayetine bağlı olmayan suç, Cumhurbaşkanının vazgeçmesi ile düşer mi? Düşmez. Ayrı bir yasal düzenleme gerektiği kanaatindeyim.

Cumhurbaşkanı tazminat davalarından vazgeçebilir, ancak ceza davalarından vaz geçemez.

Dolayısı ile bu davalarla ilgili milat başlamamış oluyor.

Olsaydı içerdekiler herhalde bu gün çıkmış olurlardı.

Önemli olan halkı inandırmaktı.

İnandırdı….

Dediler

Devleti makama düştü  yolumuz

Bu gün yarında gelme dediler

Güldük çünkü  uzun değil kolumuz

Defol git buradan gülme dediler 

Şaşırdık ne iştir bu hiddet niye

Bir imza işidir bu müddet niye

İşin görülmezse bu devlet niye

Sen öyle her şeyi bilme dediler

Hani bilgi çağı bilgisayarlar

Tuşa bassan Ankara’dan duyarlar

Belli ki devlette kaçmış ayarlar

Bir ikisi değil silme dediler

Anladık işleri sokarlar zora

Böylece vatandaş düşünce dara

O zaman gözüne görünmez para

Bu nedir deyince salma dediler

Üç kışı devirdik iki yaz geçtik

Şükrettik makamdan gene tez geçtik

Baktık ki olmamış hepten vazgeçtik

Daha çok çilen var ölme dediler…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli bir tür
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Emek kutsaldır çünkü...
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Yumuşama mı, oyun kurmak mı?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bitki kıyameti
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Gerçek annelik
Kemal ARI
Kemal ARI
Şirince’de Manoli’nin izinde (1)
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Türkçem benim
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe büyüledi!
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva