Avrupa Parlamentosu seçimleri bitti; arkada bir ton gürültüyle…

“Aslında görünen köy kılavuz istemez!” derler, ama görmek istemeyenlere bir şey yapamazsın; ne çare!

Genelde sağ ve aşırı sağ politikalar ve liderler kazandı; bu bir...

Bazı ülkelerde ciddi siyasi deprem oldu, bu yeni politik değişimleri gündeme getirecek; bu iki...

Bizim soydaşlarımız bir çok yerde aday oldu; benim beklentim daha yüksek başarıydı; başka bir bahara; bu üç…

Avrupa; ciddi ciddi geleceğini tartışmalı; bu dört…

Açalım o zaman; sadece ekonomik sorunlar ve yaygın göç mü Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki sonuçların nedeni?

Ya bir  türlü algılanamayan “umut”.
Tedirginlik, gelecek ve güvenlik kaygısı ile büyüyen “psikolojik travmalar”.
Hep günü kurtarma!
Yarını öteleme..

Peki hepsini görmeden, hiç bir şeyi doğru yorumlamadan yapılan “Kaçın, dağılın, aşırı sağ geliyor!”, “faşizm kapıda!” değerlendirmeleri!

İnsanları sürekli bir “korku tünel”nde kovalamaca!
Bitmeyen “Geldi- geliyor, bitti- bitiyor” senfonisi!
Oysa…

Yeni pencere aralasak..
İnsanlara güven, itibar ve umut versek..
Gençlerin önünü açan politikalar geliştirsek..
Rusya - Ukrayna savaşına geniş ve gerçekçi bir perspektiften yaklaşsak..
Dünyada gelişen “üçüncü yol” arayışlarını doğru yorumlasak..
Çin ve Rusya gerçeğine doğru, objektif ve mantıklı yaklaşsak..
Yani.. Suçlamadan önce doğru teşhis..
Beylik cümlelerden önce çözüm arayışları..
Halk aslında mesajı verdi de; gören gözlere..
Bu mesajın Türkiye’ye yansıması mı?
Çok açık; ey merkez partiler, merkez sağ politikacılar, hatta “aslan sosyal demokratlar” kendinize gelin artık!

Zaman doğru, akılcı ve halkçı politikalar üretme zamanı!