Nedim ATİLLA
10 ay önce 10 ay sonra
3 Nisan 2024 Çarşamba

İtalyalı gazeteci arkadaşım ElizaTurridi’ye yerel seçimleri değerlendirdim. Pazartesi günkü yazımda dile getirdiklerimin yanı sıra söylediklerimi sizinle de paylaşmak istiyorum:

Türkiye 31 Mart yerel seçimleri öncesi ikilem statüko ile değişim arasındaydı. Bu dilemma son dönemdeki Türk siyasetinde benzeri görülmemiş bir değişime işaret ediyordu aslında ve bu da gerçekleşti. Bu seçim sonuçları çok önemli bir değişimin ve vatandaşları arasında ülkenin siyasi gidişatını yeniden tanımlayabilecek dönüşüm arzusunun arttığının sinyalini veriyor.

Türkiye sosyolojisine bakarak bu durum şöyle açıklanabilir: Seçim sonuçları sadece ülke çapında 29 kentte idari değişikliklere yol açılması olarak anlaşılmamalı. Bu sonuçlar yerel güç dinamiklerinde önemli bir değişikliğe de işaret ediyor… CHP’nin zaferini tarihi kılan şeyde, nüfuzunun geleneksel kentsel kalelerinin ötesine, uzun süredir iktidardaki AKP’nin kalesi olarak kabul edilen bölgelere kadar yayılması…

Erdoğan’ın partisi, bölgedeki birçok ili kaybetmesine rağmen, Orta Anadolu’daki tarihi kalelerinde gücünü korudu ve Şubat 2023’teki çifte depremden etkilenen güneydoğu bölgelerinde, özellikle de Kahramanmaraş ve Gaziantep’in güneydoğusu olmak üzere başarılar elde etti.

Peki ne oldu da 10 ayda bu kadar çok şey değişti. 10 ay önce zafer kazanan Ak Parti 10 ay sonra neden yenildi?

Bu sonucu şöyle yorumlamak olası: 10 ay önce Erdoğan’ı destekleyen siyasi güçlerin artık yanında olmamalarıdır mesele. Bu 31 Mart sonuçlarının sağ muhafazakâr kesimde de önemli bir değişime işaret ediyor. Siyasal İslam’ın giderek yükselen gücü Yeniden Refah Partisi (YRP) ve artık genel başkanının da söz dinletemediği Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tabanı bu kez AKP’den uzak durdu. Bu seçimde AKP’nin din ve milliyetçilik konusunda fazla hoşgörülü davrandığını düşünenler YRP ve MHP’ye yöneldi. Ya da oy kullanmaya gitmedi. Bu arada tüm politikalarını yabancı düşmanlığı üzerine kurgulamış olan Ümit Özdağ ve arkadaşları da MHP ve AKP’den oy devşirenler arasındaydı.

Pazartesi günkü yazımda tepkilerini dile getirdiğim emeklilerin de durumu da yenilgide rol oynadı. Bu mesele kısaca “tencere ekonomisi” olarak niteleniyor ülkemizde…

Ekonomik nedenlerden dolayı AKP’ye desteğini yenilemeyenler ise CHP’ye yöneldi. Sağ-muhafazakâr kamp içindeki bu sapmalardan yararlanan CHP, ilk kez Bursa Afyon, Adıyaman gibi belediyelerde beklenmedik sonuçlar aldı. AKP için bunun esas nedeni kötü ekonomik performans ve adayların yanlış seçimi de olsa, bu değişim muhafazakâr bölgelerde bile muhalefetin destek tabanının genişlediğinin sinyalini veriyor bence…

Liderliğini ve meşruiyetini her zaman sandık üzerinden inşa ettiğini söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı’nın partisinin MYK toplantısındaki şu sözleri aslında her şeyin özeti gibi: “Açık söylüyorum, şahsım dahil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz!”

Burada unutulmaması gereken bir söz daha var. Kayıt düşmek adına yineleyelim…

Yeniden seçilen İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasına “Zaferimizi kutlarken dünyaya bir mesaj veriyoruz: Demokrasinin gerilemesi sona erdi” diyerek başlaması tesadüf değil.

Evet CHP’nin tarihi zaferi, ekonomik tatminsizlik, liderliğin yenilenmesi ve yönetişim kaygılarının seçmenlerin geniş bir bölümünü muhalefete yöneltmesiyle siyasi dinamiklerde bir değişime işaret ediyor. Bu, ciddi düşük katılıma rağmen Türkiye’nin güçlü bir demokratik direnç sergilediğini, vatandaşları için oy vermenin önemini ve liderlerinin gerçek bir halk konsensüsü elde etme ihtiyacını teyit ettiğini vurguluyor.

Pazar günkü seçimler Türkiye’deki muhalefet açısından eşi benzeri görülmemiş bir sonuç anlamına gelse de, seçim sonrası sürecin hiç de kolay olmayacağı kuşkusuz.

Erdoğan ve partisi 2028 yılına kadar görevde… Muhalefetin o tarihe kadar iki ana noktaya odaklanması gerekiyor. Birincisi, yıllardır Türk seçmenini karakterize eden geleneksel laik-muhafazakar ayrımı arasında köprü kurmayı amaçlayan kutuplaşmayı azaltan bir söylemi ilerletmek. İkincisi, seçmenlerin ekonomi ve işsizlik gibi en acil konularını ele alacak, geleneksel kimlik ve dini ayrımların ötesinde çapraz destek kazanabilecek uzun vadeli bir plan hazırlamak.

Ve en önemli sorun: Sınırlı siyasi manevra kabiliyeti ile artan sorumluluklar arasında sıkışıp kalan muhalefetin, seçmenlerin 31 Mart’ta duyduğu güveni etkili bir şekilde yönetip yönetemeyeceği..

Bu soru uzun süre geçerliliğini koruyacak.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Kalplerde yaşıyor!
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Zurnanın ‘zırt’ dediği yer!
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İzmir’in Vahşi Batı’sı: Katırcı Yanni belası
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Attends-nous PARIS
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Sözün haysiyeti
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Belediyelerin borç krizi siyasi krize dönüşüyor
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Farklı ahlak anlayışları, kültür, kontrol
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Bir zamanlar yaşananlar (1)
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çevre düşmanı hükümlü, savcıya karşı!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Dönemi biterken Ekrem Bulgun…
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva